Enternasyonal sosyalistlerden Charlie Hebdo açıklaması

26.01.2015 - 09:21

Türkiye'den DSİP'in de bir parçası olduğu Uluslararası Sosyalist Akım, Paris'te Charlie Hebdo'ya yönelik saldırı ve sonrasında gelişen olaylarla ilgili bir açıklama yayımladı.

Açıklama şöyleydi:

1- Paris'te, 7 Ocak'ta Charlie Hebdo bürolarında gerçekleşen, iki gün sonra da Vincennes'te dört müşterinin ölmesiyle sonuçlanan market baskının izlediği katliam, neredeyse dünyanın her yerinden kınama aldı. Bunların kınanması elbette ki doğru. Ancak, genel anlamda böyle bir kınamanın (geleneksel Batı özgürlüğüne saldıran barbarca ve mantıksız eylemler olarak) her ikisi de ölümlerin yer aldığı tarihsel bağlamla yüzleşmeyi reddetmenin yanı sıra, emperyalist savaş ve iç baskı politikasının vurgulanmasına da hizmet ediyor.

2- Eylül'den beri, Müslüman dünyasındaki emperyalist savaşın tetiklediği, sonrasında daha fazla vahşeti harekete geçiren cihatçı terrörist vahşetin yer aldığı aynı döngüye şahit oluyoruz… Paris katliamıysa bu döngünün son halkasıydı. Bunlara karşı oluşan tepki, IŞİD'in Arap Doğusu'nda yükselişinin arkaplanına karşı oluştuğundan güçlendi; bu gelişme, ABD ve İngiltere'nin 2003'teki Irak halkını tuz buz eden istilasının ve Suriye'de Esad rejiminin sürdürüdüğü karşı devrimci savaşın bir ürünüdür.

3- Paris katliamı ve bunun öncesindeki Madrid ve Londra bombalamaları, Irak savaşının ve bunun sonrasının tahmin edilir sonucudur. Bunun söylenmesi katliamı onaylamak değil, savaş başlatılmadan önce bile pek çok eleştirmen ve yorumcu tarafından belirtilmiş olan temel nedensel bağlantının ortaya konmasıdır. Buna, zaten ekonomik olarak marjinalleştirilmiş ve kültürel olarak ötekileştirilmiş bir azınlık olan Avrupa'daki Müslüman nüfusu izole etmek ve yaftalamak için kullanılan "terörizm savaşı" olgusunun da içinde bulunduğu yolu eklemek gerekir. İslomofobi, ırkçılığın Avrupa'da artarak gittikçe baskıcı bir şekline dönüşüyor. Okullarda başörtüsünün, kamuda da peçenin engellenmesi kararının geçtiği, okullarda Fransa'nın kanlı sömürge tarihinin olumlu bir şekilde yansıtıldığı Fransa'da bu özellikle telaffuz edilmektedir. Böyle bir iklimde, genç Avrupalı Müslümanların küçük bir azınlığına el Kaide ve IŞİD'in çekici gelmesi hiç de şaşırtıcı değil.

4- Bu nedenle, Charlie Hebdo'ya yapılan saldırının aslen ifade özgürlüğüne bir saldırı olduğunu belirtmek tamamiyle yanıltıcıdır. Kaynağını 1968 sonrası soldan alan Charlie Hebdo, son yıllardaysa enerjisinin çoğunu Müslümanları pnovoke ve izole etmeye ayıran bir dergidir. 18. yüzyılda Aydınlanma'nın Katolik Kilisesi'ne yaptığı saldırılarla karşılaştırılması saçmadır. Bugüne kadar Vatikan, kurumsal iktidarının ve sahne arkasındaki etkisinin keyfini çıkarmaya devam ediyor. İslam, Avrupa'daki fakir ve marjinal azınlığın dini. Charlie Hebdo’nun İslam Peygamberi karikatürleri, teröre ayıracak vakti olmayan Avrupalı Müslümanların büyük bir bölümünü kızdırdı ve aşağıladı. François Hollande yönetimi, şu veya bu şekilde, bu konuda internette bir şeyler yazanların büyük bir bölümünü tutuklayarak özgür ifadeye desteğin hemen altını oydu. Ancak, ‘Je suis Charlie’ sloganı, 11 Ocak'ta Paris'te Hollande'ın ve Avrupa'nın iktidardaki sınıfların diğer liderlerinin arkasında, o güne dek görülmemiş sayıda sıradan insanı harekete geçirdi.

5- Marx ve Engels ile Fenianlar, Lenin ve Troçki ile Narodnikler zamanından beri terörizmi siyasi bir strateji olarak reddeden devrimci Marksist geleneğin bir parçasıyız. Hedefimiz kapitalist ve emperyalist sistem. Bu da ancak kitlesel işçi sınıfı hareketiyle devrilebilir. Buna karşılık cihatçı gruplar, pasif kalan kitlelerden temelden ayrılan savaşçı bir elit tutumla klasik terörist stratejiyi takip ediyor. Bunun yerine, şüphesiz Paris katliamının bir hedefi de Müslümanları daha çok terörist oluşumları desteklemeye yöneltecek baskıcı ve İslamofobik tepkiyi harekete geçirmektir. Bu nedenle, bu taktikler ve yönetici sınıfın böl ve yönet yöntemleri arasında bir suç ortaklığı vardır.

6- Bunun tersine, bizse kapitalizme ve emperyalizme karşı ezilenlerin ve sömürülenlerin birliği için dimdik duruyoruz. Zaten katliamdan önce de Avrupa'da ırkçılık ve İslamofobi yükseliyordu. Ekonomik krizin ve Avrupa yönetimlerinin kemer sıkma politikalarının etkileri, neoliberal politik elitlerinin yolsuzlukları ve kibirleriyle de birlikte Fransa'da Ulusal Cephe (Front National), Almanya'da Pegida ve İngiltere'de UKIP gibi ırkçı ve faşist sağ partilerin yolunu açmıştır. Ana akım partiler, aşırı sağın göçmenlere, Müslümanlara ve diğer azınlıklara saldırılarına göz yumarak, açık ırkçılığı daha da meşrulaştırmıştır. Paris katliamının yarattığı öfke ve korku ortamı, ırkçılık ve İslamofobinin güçlenmesini çok daha korkunç bir hâle getirebilir. Bu arada Hollande, İngiltere'de de David Cameron, zaten aşırı olan güvenlik teçhizatına daha fazla güç istedi bile.

7- Bu durumda devrimci sosyalistlerin en acil görevi, ırkçılığa ve İslamofobiye karşı olabilecek en büyük hareketi oluşturmaktır. Farklı ülkelerde bunun nasıl olacağı koşullara göre değişiklik gösterecektir. Irkçıların ve faşistlerin sokaklarda olduğu yerlerde karşıt kitlesel hareketlerle karşılaşmalıdırlar. Irkçı demogolara da kitlesel protestolarla meydan okunmalıdır. 21 Mart'taki Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü de, ırkçılığa ve İslamofobiye karşı çıkmak isteyen herkes için bir sokağa çıkma fırsatı veriyor. Bu hareketlere Müslümanları da katmak özellikle önemli. Ancak, 11 Ocak'ta Fransa'da gerçekleştirilen "cumhuriyet yürüyüşü" gibi resmi gösterilere katılanların birçoğunun terörist vahşetin yanı sıra ve ırkçılığa ve Müslümanların günah keçisi yapılmasına da karşı olduklarını kavramak gereklidir. Bunların da olabildiğince çoğunu katmak önemli olacak.

8- Aynı zamanda, Küresel Güney'de emperyalist askeri müdahalelere karşı da kampanyalarımıza devam etmeliyiz. Batının işgal güçleri Afganistan'dan dayak yeyip sessizce ayrılırken, Irak ve Suriye'de IŞİD'e karşı askeri kampanya inşa edilmeye devam ediliyor. Barack Obama’nın verdiği sözlere rağmen Irak'taki "asker postalı" sayısı artmakta. Fransız emperyalizmiyse, en son Mali'de olmak üzere eski Afrika sömürgelerine askeri müdahalede bulunan uzun bir geçmişe sahip. Bu askeri maceralara, emperyalist denetim araçlarını artırmaya yönelik her tür girişime ve terörizmle mücadele adına baskılara karşı çıkmalıyız.

9- Paris katliamı ve sonrasında gelişen olaylar, radikal ve devrimci sol için en zorlu mücadeleyi ortaya çıkardı. Birçok eğilim, İslamcıları devletle aynı kefeye koyma ve eşit düşmanlarmış gibi davranma eğilimine sahip. Ancak, Batının emperyalist devletler, küresel kapitalist sömürü sistemini destekliyor, baskı altına almak ve yok etmek için büyük güç kullanıyor. Devletin ve İslamcıların aynı olarak kabul edilmesi, genellikle İslamcılara karşı devletle birlikte durmaya varabilir; mesela, Müslüman Kardeşler'e karşı mareşal Sisi'ye destek vererek Mısır'da solcuların çoğu bunu yaptı. Avrupa'da radikal solun önemli bir bölümünün Charlie Hebdo'ya verdiği destek, Müslüman azınlığın terk edilmesi anlamına geldi. Buna karşın, devrimci sosyalistler ezilenlerin sözcüsüdür. Tüm eylemlerimizin, farklı cinsiyetler, dinler, renkler ve uluslardan işçilerin birlikte kapitalist sömürü ve baskı dünyasını bertaraf etme mücadelesini yükseltme hedefine hizmet etmesi gerekir.

Uluslararası Sosyalist Akım Koordinasyon Komitesi
21 Ocak 2015

(Türkçe'ye Şevki Evrendilek çevirdi)



Bültene kayıt ol