(Röportaj) Ege Denizi'ni geçmeyi başaran mülteciler anlattı

02.02.2016 - 09:53

2015 yılında 700'ün üstünde, 2016'nın ilk ayında ise en az 244 mülteci Ege Denizi'nde hayatını kaybetti. Atina’ya varmayı başaran mülteciler ise, deniz yolculuklarında yaşadıkları hayati riskleri anlatıyorlar.

İngiltere'de yayım yapan Socialist Worker (Sosyalist İşçi) gazetesinin haberi şöyle:

Faslı Eşref, sınırı geçmek için üç kez teşebbüste bulunmuş: “İlk deneyişimde Türk polisi tarafından durdurulduk. İkincisinde iki kilometre yol almıştık ki bot sönmeye başladı. Bu işi yapan mafya, eski püskü, çoğunlukla delik deşik botlar kullanıyordu”.

Cezayir’den gelen Zekeriya ise “Gözümün önünde iki botun denize batışını gördüm. Yaklaşık 80 insan vardı, aileler, çocuklar, sıradan insanlar. Başka ihtimalleri yoktu” diyor.

Bu yolculuğu daha zorlu yapan girişimler, tehlikeyi artırdı ama insanların geçişini engellemedi. Babası Cezayir’de öldürülen Keder, bu durumu “geçişimiz berbattı, fakat huzur ve özgürlük içinde yaşayabileceğimiz herhangi bir yer bulmak zorundaydık” sözleriyle açıklıyor ve ekliyor: “Ülkemiz güvenli değildi, o yüzden evde ölümü beklemektense denizde ölmeyi göze aldık”.

Bu geçişten sağ çıkan Suriyeliler, Iraklılar, Afganlar, şimdiye kadar Avrupalı hükümetler tarafından tolere edildiler. Fakat botlarla gelen insanlar çeşitli uluslara sahip. Hepsinin resmi kamplarda kalma hakları ya da başka Avrupa ülkelerine geçme hakları reddediliyor.

Ziya, Pakistan’da öğretmendi, Taliban’ın evini yıkmasının ardından iltica etti. Şimdi Atina’nın Viktoria Meydanı’nda sokakta kalıyor: “Pakistanlıların geçişine izin verilmemesine çok üzülüyoruz. Sorunlarımızın çokluğunu biliyorlar. Avrupa hükümetlerinin bu sorunları çözmesi lazım.”  

Meydan, çoğunluğu kuzey Afrikalı mültecilerden oluşan küçük bir topluluğa ev sahipliği yapıyor. Gönüllüler çay dağıtırken, bir grup Cezayirli mülteci de şarkı söylüyor.

Bazıları zulümden ötürü mülteci olmuşlar. Diğerleri, Torylerin (ç.n.- İngiltere'deki Muhafazakâr Parti) deyimiyle ekonomik göçmenler. Barınma ve iş yoksunluğunun şiddetli bir biçimde yaşandığı Cezayir’den kaçtılar ve umutsuzca iyi bir hayat kurma şansı arıyorlar.

Muhammed, “Ben büyük bir aileden geliyorum ve ev sahibi olamadık, iş yoktu, okumayı bıraktım çünkü kitap bile alacak param yoktu” diyor. Fransa’da berberlik eğitimi almayı, orada çalışıp kazandığı parayı ailesine yollamayı planlıyor.

AzizAziz Ahmed kendisine saldırıldıktan sonra meydanı terk edenlerden: “Altı Yunan geldi, dördü ayakta durup izledi, ikisi yüzlerine maskelerini giyip beni dövdü, ‘siktir git’ ve ‘Arapları istemiyoruz’ gibi şeyler diyorlardı”.

Şimdi Aziz ve Zekeriya, diğer 16 erkekle birlikte Atina’nın batısında, bir sanayi mahallesinde, terk edilmiş harap bir binada yaşıyorlar. Zekeriya uyarıyor: “Burada gizlice kalmak zorundayız, şayet polis görürse yine bizi döver. Yunan adalarına geldiğimde, Atina’ya gidebilmek için sahte belge almıştım. Makedonya sınırına geldiğimde bu sahte belgelerden ötürü polis tarafından şiddet gördüm”.

​“Sınırlar açıldığında ilk deneyen ben olacağım” diyor Zekeriya: “Açılana dek, denemeye devam edeceğim”.

ollandalı sivil toplum kuruluşu Bot Mültecileri Vakfı’ndan Daisy, “Buradaki insanların çoğunluğu en azından bir kez sınırı zorladı, kimisi üç kez denedi şansını, buraya geri geldiklerinde coplardan ötürü bacaklarında morluklarla döndüler. Bir sebepten ötürü ülkelerini terk ettiler ve dönemeyecekler, ileriye gitmelerine de izin verilmiyor, burada bir gelecek inşa etmeleri için de olanak yok, yani bu umutsuz durumda sıkışıp kaldılar” diyor.



Bültene kayıt ol