Corbyn'in tavizleri tüm solu zayıflatacak

07.12.2015 - 14:20

Jeremby Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi çok güçlü itme ve çekme kuvvetlerinin etkisi altında.

Bir yandan yeni üyelerin partiye akışı devam ediyor. Parti üyelerinin sayısı 380 bini buldu, bu rakam 1997’deki zirve olan 400 bini oldukça yakın. Dahası, İşçi Partisi’nin dışında olan radikal solun bir bölümü konumlarını gözden geçiriyorlar.

Sol Birlik (Left Unity) birkaç yıl önce İşçi Partisi’ne sol bir alternatif olma amacıyla kuruldu. Geçen haftasonu bağımsız bir örgüt olarak kalmayı sürdürme, ancak Corbyn partinin başında olduğu sürece İşçi Partisi adaylarına karşı aday çıkarmama kararı aldı. Bu hafta cuma günü İtfaiyeciler Sendikası, İşçi Partisi’ne yeniden bağlanıp bağlanmamaya karar verecek. (Tarihsel olarak sendikalar tarafından kurulan İşçi Partisi’ne bazı sendikalar resmi olarak bağlı durumda bulunuyor. Bu sendikaların kongrelerde blok oy kullanma hakları bulunuyor)

Diğer yandan Corbyn’e Yeni İşçi Partisi döneminden (Tony Blair’in liderliği döneminde şekillenen sağcı İşçi Partisi politikaları) miras kalan partinin sağ kanadının tepkisi giderek güçleniyor. İş dünyasından gelen bağışçılar, komedyenler ve köşe yazarlarının iyi reklamı yapılan istikrarlı bir istifa silsilesiyle karşı karşıyayız.

Bundan çok daha ciddi olan ise, Gölge Kabine'ye (İngiltere’deki muhalefet partisinin ülkedeki her bakanlığın faaliyetlerini inceleyen üyelerinden oluşan grup) ve İşçi Partisi’nin meclisteki grubuna egemen olan partinin sağ kanadının Corbyn’e karşı yürüttüğü saldırı.

Gün geçmiyor ki, bir parlamenter parti liderine karşı, eğer Tony Blair ya da Gordon Brown döneminde olsa geçici olarak İşçi Partisi meclis grubundan çıkarılmak ya da partiden atılmakla sonuçlanacak bir muhalefet eylemine girişmesin.

Paris saldırıları, Corbyn’e yönelik saldırıların şiddetinde bir seviye artışına neden oldu. Açık ki, İşçi Partisi’nin sağ kanadı bu zaaftan faydalanıyor. Onlar -Muhafazakâr Partililerin de yardımıyla– Corbyn’i un ufak edebilecekleri bir konu bulduklarını düşünüyorlar.

Blaircilerin davranışı aşağılık. Eski canavarlar —David Blunkett, Charles Clarke, John Reid— sürünerek inlerinden çıkmaya başladılar. Birileri olara, Blair dönemindeki kabinedeki bakanlar olarak, Irak işgalinin doğrudan, öngörülebilir bir sonucu olan terörist eylemler sonucu gerçekleşen ölümlerin sorumluluğunu paylaştıklarını söylemeli.

Corbyn’in kendisi de aşağı yukarı bu noktayı belirtiyor. Geçen Cumartesi, Bristol’de yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: “Geçtiğimiz 14 yılda İngiltere, Ortadoğu ve çevresine yıkım getiren savaşlar silsilesinin merkezindeydi. Bu savaşlar bizim ulusal güvenliğimize yönelik tehditleri azaltmadı, arttırdı.”

Ama genel olarak onun tutumu fazla belirsiz. Bu belirsizlik, sadece “öldürmek için ateş etme” politikası konusunda dürüst davranmamasında değil, daha önemlisi Paris’teki saldırılara yönelik “her türlü askeri yanıtın, uluslararası toplumun yalnızca onayı değil desteği de alınarak ve en önemlisi Birleşmiş Milletler’in sağladığı yasallık altında gerçekleşmesi” gerektiğini söylemesinde kendini gösteriyor.

Oysa Corbyn’in 1991 Körfez Savaşı döneminde Tony Benn ve Nükleer Silahsızlanma Kampanyası (CND) ve Sosyalist İşçi Partisi (SWP) ile birlikte aldığı pozisyon bu değildi. Kasım 1990’da BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 678 numaralı karar ile yasallaşmış olmasına rağmen, hepimiz askeri müdahaleye karşı çıkmıştık.

İngiltere’deki savaş karşıtı hareket, mütemadiyen BM’nin “yasallığının” kötü bir savaşı iyi bir savaş hâline getiremeyeceğini savundu. Bizi sürekli daha beter felaketlere sürükleyen askeri müdahale ve terörist vahşet kısırdöngüsünde kalmaya karşı çıktık.

Geçen hafta Cuma günü BM Güvenlik Konseyi üye ülkeleri IŞİD karşısında “gerekli tüm tedbirleri almaya” çağıran bir kararı kabul etti. Bu, Corbyn’in ayağının altındaki zemini kayganlaştırıyor.

Bu karmaşa, Corbyn’in sağa verdiği tavizlerin bir bütün olarak solu zayıflatabileceğine işaret ediyor.

Elbette hepimiz, İşçi Partisi’ni değiştirme mücadelesinde Corbyn’i desteklemek istiyoruz. Sol Birlik’in aldığı kararın nedeni de muhtemelen bu. Ancak bunun anlamı basitçe onun tereddütlerini savunmak değil.

Corbyn’in gücü, ona olan halk desteğinde yatıyor. New Statesman dergisi Blaircilerin istifasının ardından “İşçi Partisi genel başkanlık seçimlerinden sonra partinin sola kaydığı, pek çok kişinin Corbyn’e yönelik bir meydan okuma durumunda Corbyn’in tutumunu savunacağı ve daha başkanlığa seçildiği seçimlerden bile daha büyük bir destek kazanacağını düşündüğü” sonucuna varıyor.

Tatmin edilemez sağı tatmin etmek için manevra yapmak yerine Corbyn, onlara karşı kararlı bir şekilde durmalı.

Corbyn’in halihazırdaki stratejisi, Blairci kalıntılarla uzlaşarak İşçi Partisi’ni sosyalist bir partiye dönüştürmek gibi gözüküyor. Bu, egemen sınıfın rızasıyla toplumu değiştirmek şeklindeki reformist projenin parti içi versiyonu.

Bu strateji daha geniş bir ölçekte işe yaramadı ve İşçi Partisi içinde de işe yaramayacak.

Alex Callinicos



Bültene kayıt ol