Rusya'nın Suriye'ye askeri müdahalesini anlamak: Esad rejiminin konsolidasyonu

07.11.2015 - 00:26

Kafranbel’den Suriyeli devrimcilerin parkartı (3 Ekim 2015) şöyle diyor: “IŞİD sadece 100 km ötemizdeyken, Putin 'IŞİD’e saldırıyorum' bahanesiyle bile bile sivillere ve ÖSO’ya (Özgür Suriye Ordusu) saldırıyor.”

2015 yazının sonunda, Rusya, Suriye’deki varlığını Esad rejiminin lehine büyük ölçüde genişletmiş görünüyor. Buna Suriye ordusuna ciddi düzeyde eğitim ve lojistik destek sağlamak da dahil.¹ 17 Eylül 2015’te Esad rejiminin ordusu, Rusya tarafından temin edilmiş yeni tip hava ve kara silahlarını kullanmaya başladı. Eylül ortasında çekilen uydu fotoğrafları, Rus güçlerinin Lazkiye’ye yakın bir yere iki yeni askeri üs kurduklarını gösteriyordu.²

30 Eylül 2015’te ise Rusya’nın askeri müdahalesi yeni bir düzeye yükseldi. Rus jetleri, Suriye’deki ilk bombardımanlarını gerçekleştirdiler. Buna ek olarak, yüzlerce İran askeri kara birliği, 21 Eylül’de Suriye’ye giriş yaptı ve yakında Esad rejiminin askeri kuvvetlerinin ve onların müttefiki Lübnan Hizbullahı’nın yanında büyük bir kara saldırısına başlayacaklar. Bu saldırı, Rus hava saldırısıyla destekleniyor olacak. Askeri operasyon, Esad rejiminin muhalif güçlere kaybettiği bölgeleri tekrar ele geçirmeyi hedefliyor. Büyük ihtimalle, önümüzdeki kara operasyonları İdlip ve Hama kırsallarına odaklanacak.³

Hatırlatmakta fayda var ki, tüm bu aktörler, Esad rejiminin hayatta kalmasında kilit aktörler oldular. Rusya uzun zamandır Esad’ın silahlı kuvvetlerinin elindeki silahların büyük çoğunluğunu temin eder durumda. Rus devleti başından beri rejim yanlısı güçlere ciddi miktarlarda küçük silah, mühimmat, yedek parça ve yenilenmiş malzeme yolluyor. Ocak 2014’te ise Suriye rejimine yaptığı askeri ikmali bir adım yukarı taşıdı ve zırhlı araçlar, insansız hava araçları ve güdümlü bombalar temin etmeye başladı.⁴

“Terörizme karşı savaş” kampanyası, ya da Esad rejimini kurtarmak ve güçlendirmek

Rus devleti tarafından başlatılan ve “terörizme karşı savaş” kampanyası etrafında yürütülen propaganda, aslında Esad rejimini politik ve askeri olarak desteklerken ona karşı muhalefetin tüm biçimlerini de ezmenin bir yolu oldu. Putin, Batı’daki uluslararası emperyalist aktörlerden Esad’ı bir lider olarak tanımalarını talep ederken, bunun “terörizmle” mücadeleyi kolaylaştıracağını anlatıyor.

Bunu Rusya’nın bombardıman hedeflerine bakarak anlamak mümkün. 30 Eylül 2015’te Rus jetleri ilk bombardımanlarını Humus’un kuzeyindeki Zafarana köyüne ve Hama’nın kuzeybatısındaki Lataminah kasabası yakınlarına yaptılar. Bunların hiçbiri IŞİD’in kaleleri değil. Hama yakınlarıda bombardımanın hedefindeki gruplardan biri olan Tajammu al-Izzah, Özgür Suriye Ordusu’nun bölgedeki önemli bileşenlerinden biri olarak görülüyor. Orta Suriye genelinde tanksavar roketleri ilk ele geçiren ve bunları düzenli bir biçimde Suriye tanklarına ve zırhlı araçlarına karşı kullanan birkaç örgütten biri. Aynı gün içinde Rusya, Talbiseh, al-Mukarama, Reef Homs al-shamali bölgelerini de bombaladı. Tüm bu bölgeler büyük ölçüde Özgür Suriye Ordusu’nun ve kısmen de El-Nusra Cephesi ile Ahraruş Şam’ın kontrolü altında. Gönüllü bir acil durum yardım örgütü olan Suriye Sivil Savunma Kuvvetleri’ne göre, Humus ve Hama’ya yapılan hava saldırılarında 35 sivil ölüm kayıtlara geçti.

İzleyen günlerde, Rus jetleri Rakka yakınlarındaki bir karargahı ve yeraltı silah deposu ile Maarat al-Numaan’da buluan bir başka silah deposunu hedef aldı. Suriye’nin kuzeyinde yer alan İdlip'te bulunan Maaret el-Numan da IŞİD’in üslerinden biri değil. Bölgedeki savaşçıların çoğu El-Nusra Cephesi ve Ahraruş Şam tarafından yönetilen Fetih Ordusu koalisyonundalar.

Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, hava saldırılarının başladığı 30 Eylül 2015’ten beri 39 sivilin öldürüldüğü kaydetti. Bunların yanında 14 savaşçı öldürüldü. Lakin çoğunluğu IŞİD üyeleri olmakla beraber, ölen savaşçıların bir kısmı El-Nusra Cephesi, Ahraruş Şam ve ÖSO birliklerindendi. Britanya savunma bakanının açıklamalarına göre, Rusya’nın Suriye’ye yaptığı 20 saldırıdan sadece 1’i IŞİD’e yönelik. Rusya hava saldırıları aslında ÖSO altında bulunan grupların dört tanesini vurmuş durumda.⁵

Rus yetkililer, bu hava saldırılarının yaklaşık üç ya da dört ay süreceğini beyan ettiler.

Bu hava saldırılarının hedefi ortada: Esad rejiminin siyasi ve askeri iktidarını kurtarmak ve onu güçlendirmek. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, 28 Eylül’de, henüz hava saldırıları başlamadan önce, şöyle söylüyordu: “Suriye’deki çatışmayı, yürürlükteki meşru hükümet organlarını güçlendirmeden ve onları terörizmle mücadelelerinde desteklemeden çözmenin yolu yoktur.” Başka bir deyişle, “teröre karşı savaş” adı altında Esad rejimine karşı olan tüm muhalefet biçimlerini ez, demokratik ya da gerici olmalarını umursama. Tüm otoriter rejimler, halk hareketlerine ve/veya kendi iktidarlarına muhalif gruplara karşı benzer bir propaganda kullanmışlardır: Esad, halk ayaklanmasının ilk gününden itibaren, Sisi Mısır’da Müslüman Kardeşler'i, Devrimci Sosyalistler'i, 6 Nisan Hareketi gibi ilerici sol örgütleri ve demokratik hareketleri  bastırırken… Erdoğan, PKK ve çeşitli sol hareketlere karşı savaşırken; Bahreyn ve Suudi Arabistan, iktidarlarına meydan okuyan protestocuları ve halk hareketlerini bastırırken…

Uluslararası emperyalist iktidarlar da farklı davranmadılar. Rusya’nın Çeçenistan’daki her türlü direnişi bastırması ve Çeçenistan'ı işgali ya da ABD’nin dünyanın değişik yerlerine yaptığı askeri müdahaleler buna örnek. İkisi de teröre karşı mücadele ettiğini öne sürüyordu, hâlâ sürüyor.

Rusya’nın liderliğini yaptığı Esad rejimi yanlısı ittifakın askeri müdahalesini genişletmesinin zamanlaması iki faktörle yakından ilişkili: 1) Esad rejiminin gittikçe politik ve askeri olarak zayıflaması ve 2) Batı güçlerinin Suriye’deki devrimcilere yardımcı olacak herhangi bir net politikadan yoksun oluşu.

Esad rejiminin siyasi ve askeri zayıflığı

Öncelikle askeri düzeyde, Suriye ordusu ciddi oranda zayıfladı. Tahminlere göre ordu 300 bin kişiden 80 bin kişiye düştü ve geçtiğimiz birkaç ayda çeşitli önemli yenilgiler aldı. Özellikle de İdlip eyaletinin kuzey şehirlerinin ve Cisr eş Şuğur civarının Fetih Ordusu, El-Nusra Cephesi ve Ahraruş Şam koalisyonunun eline geçmesiyle.

Orduyu terk edenlerin sayısı ve Suriye gençliğinin yozlaşmış ve otoriterleşmiş bir rejim için ölme isteğinin olmayışı, rejimin ordusunun yeni asker alımınını imkansızlaştırıyor. Birçok genç adam, askerlik celp kağıdı gelince ya da ihtiyatlık hizmeti için göreve çağrıldığı için Avrupa’ya kaçmaya çalışıyor. Devlet medyasında yapılan ordu propagandası, Şam’da asılan askerliğe çağrı afişleri, yakın zamanda asker kaçakları ve orduyu terkedenler için çıkan af, hiçbir şeyi değiştirmedi.

Esad geçen Temmuz’da ordunun insan kaynağı sorunu yaşadığını ve "Yararlı Suriye" denilen Şam’dan Humus’a ve ordan Lazkiye kıyı şeridine uzanan alanı daha iyi savunabilmek için bazı bölgeleri terk etmek zorunda kaldıklarını kabul etmişti.

Rejimin ordusunun zayıflığı, 125 bin kişilik, yerellere dayanan Ulusal Savunma Kuvvetleri’nin oluşturulmasına  yol açmıştı. Bu güçler, İran İslam Cumhuriyeti tarafından eğitildi ve fonlandı. İran, Irak’tan, Pakistan’dan ve Afganistan’dan ve Hizbullah’tan Şii savaşçıların kullanılmasını da destekledi. Esad rejiminin destekçilerinin, Esad’ın devleti ve devletin kurumlarını savunduğunu iddia etmeleri çok utanç verici. Okul ve hastaneler dahil birçok devlet kurumunun rejim kuvvetlerinin bombalarıyla yıkıldığını hatırlatmak gerekiyor.

Siyasi düzeyde ise, geçtiğimiz birkaç ayda Esad rejiminin “sadık” bölgesi olarak görülen yerlerde artan bir hayal kırıklığı söz konusu.

Eylül başında İdlip eyaletindeki Şii köylerden ikisi olan Fuaa ve Kafriyeh’de protesto gösterileri gerçekleşti. El-Nusra ve Ahraruş Şam’ın saldırılarına ve onların bombalarını püskürtmekte rejimin yardımcı olmamasına ve hareketsiz kalmasına öfkelerini gösterdiler. Çeşitli medya organlarına göre, protestocular 31 Ağustos’ta Humus ve Şam’a gidip Şam havaalanına giden yolu saatlerce kapatıp gösteri yaptı.

Ağustos’ta, binden fazla insan Lazkiye’nin el-Ziraa şehrindeki bir kavşakta Hasan El-Şeyh’in Süleyman Esad tarafından katledilmesini protesto etmek için bir oturma eylemi yaptı. Süleyman Esad, 23 Mart 2014’te Ulusal Savunma Kuvvetleri’nin başındayken öldürülen, Beşar Esad'ın kuzeni Hilal Esad’ın oğlu. Bu insanlar şimdilik devrimi desteklemiyorlar ama el uzatmaya değerler çünkü savaştan bıkmışlar, sosyoekonomik durumdan bıkmışlar ve yozlaşmış Esad ailesinden yaka silkiyorlar. Bu ailenin, kontrolü altındaki yerlerin zenginliklerini çalarken kendi malıymış gibi davranmasından bıkmışlar. Diğer bir dizi gösteri, Tartus’ta asker yakınlarının çocuklarına yapılan muameleyi protesto ediyordu ve geri dönmelerini talep ediyordu.

Çoğunlukla Dürzi nüfusun yaşadığı Sweida şehrinin bulunduğu bölgede, rejimin politikalarına ve kötü hizmetlere karşı çeşitli protestolar yaşandı. Çok yakın zamanda, hem Suriye rejimine hem de İslamcı köktendinci güçlere muhalif olduğu bilinen Dürzi şeyhi Şeyh Wahid Bal’ous’un bir bombalı saldırıyla suikaste uğramasının ardından gösteri ve protestolar düzenlendi. Dahret al-Jabal’daki patlamada Bal’ous dışında 20 kişi daha ölmüştü. Göstericiler, rejime ait binaların önünde toplanıp eski diktatör Hafız Esad’ın Sweida’daki heykelini yıktılar.⁶ Şeyh Wahid Bal’ous, Dürzi nüfusu içinde çok popüler bir isimdi ve eyaletteki Dürzileri korurken IŞİD ve El-Nusra ile de çatışan “Şerefli Şeyhler” hareketinin lideriydi. Şeyh Wahid Bal’ous, Sweida’dan askere alınanların eyalet dışına savaşmaya gönderilmesine karşıydı. Eyalet, rejimin ve Dürzi milislerin kontrolü altında. Şeyh Bal’ous’un öldürülmesinden birkaç gün önce, Sweida sakinleri rejimden su ve elektrik dahil temel hizmet talep ettikleri gösteriler düzenlemişti. Dürzi uleması bu gösterilere destek vermişti.

Batılı iktidarların Suriye devrimcilerine yardım edecek net politikalardan yoksun oluşu

İkinci unsur çok yeni değil. Batılı iktidarlar, devrimin başından beri devrimcilere yardım etmek konusundaki eylemsizlikleri ve politikasızlıkları ile karakterize oldular.

Esad rejiminin müttefikleri bunu anladılar ve Şam diktatörüne siyasi, askeri ve ekonomik desteği kesmek bir yana zaman içinde arttırarak devam ettirdiler. Bu gerçeklik, İran parlamentosu Dış Politika ve Ulusal Güvenlik Komitesi başkanı Alaaddin Boroujerdi’nin sözlerinden okunabilir. Haziran 2015’te yaptığı Şam ziyareti sırasında, İran’ın Suriye rejimine desteğinin “stabil ve sürekli” olduğunu beyan ettikten sonra Suriye ile işbirliği yapma ve destek sağlama konusunda herhangi bir sınırlamanın olmadığını vurguladı.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, BM (Birleşmiş Milletler) salonlarında durmaksızın Batı devletlerinin “terörizmle” mücadele konusunda ciddiliğinin göstergesinin Esad rejiminin zayıflatılmaması gerektiğini savunmaları olduğunu söyledi. CNN’e verdiği bir röportajda ise “Teröristlerle savaşabilmemiz için Cumhurbaşkanı Esad’ın kalması gerektiğini herkes kabul etti” diye ilan etti.

Bu, acı gerçeğin görebildiğimiz kadarı.

ABD Cumhurbaşkanı, 28 Eylül’de BM Genel Kurulu’nda çözüm bulmak için Rusya ve İran ile çalışmaya istekli olduklarını açıkça belirtti ve bu “savaş-öncesi statükoyu” sürdürmenin mantıksızlığını vurguladı.⁷ Rusya’nın ilk hava saldırılarının ardından, ABD Sözcüsü John Kirby, bir Rus yetkilinin Bağdat’taki ABD elçiliğini hava saldırılarından önce bilgilendirdiğini ve operasyonlar boyunca Amerikan askeri uçaklarının Suriye hava sahasından kaçınmasını rica ettiğini söyledi. Üst düzey İsrailli yetkililer, Rusya’nın hava saldırıları başlatmadan bir saat önce İsrail’i bilgilendirdiğini duyurdu. Rus hükümeti, İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Yossi Cohen ve İsrail savunma kurumundan başka bir dizi üst düzey yetkiliyle iletişime geçti. Önce bilgilendirme, İsrail ve Rus uçakları arasındaki herhangi bir karşı karşıya gelmeyi engellemek için yapıldı.⁸

Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron, Suriye’nin geçiş sürecinde Esad’ın rolünü göz ardı etmediklerini deklare etti. “Net” olarak ifade ettiği şey ise “Esad'ın uzun vadede Suriye’nin geleceğinin bir parçası olamayacağı” idi. Almanya Başbakanı Angela Merkel aynı doğrultuda konuştu ve “içinde Esad’ın da olduğu birçok aktörle” konuşmak gerektiğini söyledi. Türk yetkililer de Esad’ın geçiş sürecinde rol oynayabileceğini beyan etti.

İsrail askeri kaynakları, Esad rejiminin devamının önemi hakkında Tel Aviv karar mercileri ile bir konsensüsün varlığını teyid etti. Askeri ilişkiler analisti Alon Ben-David, İsrail Müşterek Kurmaybaşkanları’ndan bir kaynaktan şunu aktardı: “İsrail’de kimse bunu alenen ya da kamuya açık şekilde ifade edemese de İsrail için en iyi seçenek Esad rejiminin kalması ve iç savaşın devam edebildiği kadar devam etmesidir”.

Bu pozisyonlar, geçtiğimiz birkaç haftada artan mülteci kriziyle birlikte daha da güçlendi. Televizyon programlarının, makalelerin ve Suriye’den kaçan milyonlarca mülteci hakkında konuşan sözde uzmanların çoğunluğu aynı söyleme sahipti: "Sorun IŞİD’dir". Birçok ülkeden çeşitli yetkililer, sözü Avrupa devletlerinin Esad rejimi ve onun müttefiki İran İslam Cumhuriyeti ile işbirliği yapması gerektiğine kadar getirdi. Böylece IŞİD sorununu çözecekler, hatta IŞİD’i bitirecekler ve böylece kafalarında tasarladıkları hâliyle mülteci sorununu da çözmüş olacaklardı. Bu, tabii ki Suriye’deki sorunların kökeninde mültecilerin %90’ının ülkeyi terk etmesinin esas sebebi olan Esad rejiminin olduğunu unutmak anlamına geliyor.⁹

Rus hava saldırılarının başlamasından hemen sonra yapılan 2 Ekim 2015 tarihli bir acil durum toplantısında, 70 isyancı grup ve Suriye Ulusal Konseyi, Birleşmiş Milletler elçisi Staffan de Mistura inisiyafiyle çatışmaları çözmek amacıyla kurulan “çalışma grupları” ile işbirliğini bitirme kararı aldı. Bu gruplar, Esad’a geçiş sürecinde herhangi bir şekilde rol verilmesine tamamen karşı çıktılar ve rejim yetkililerinin Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yapmayı önerdikleri müzakereler için çağrıları reddettiler. Aynı zamanda Rus hava saldırılarını kınadılar ve Rusya’yı Suriye halkına karşı savaş açmakla suçladılar.

ABD’nin ve Batılı iktidarların hedefleri, Suriye’de ayaklanma başladığından beri hiçbir zaman Suriyeli devrimcilere yardım etmek ya da Esad rejimini devirmek olmadı. ABD bunun tersi için uğraştı: Halk hareketini temsil etmeyen ve tamamen yozlaşmış, Batı ve Körfez rejimleriyle bağlantılı muhalefetle Esad rejimi (ya da rejimin bir kanadı) arasında bir anlaşmaya varmayı denedi.

Hatırlamakta fayda var ki, BM Güvenlik Konseyi’nin sürekli 5 üyesi tarafından oy birliği ile mutabık kalınan ve 30 Haziran 2012’de imzalanan Cenevre sözleşme ilkelerine göre, Esad’ın geçiş hükümeti organında görevine devam etmesine müsahama gösterilebilirdi. Hatta bu organa başkanlık da edebilir. Tek gerekli olan, muhalefet delegasyonunun rızasını almaktı. Yine aynı anlaşmaya göre, Suriye Arap Cumhuriyeti’ni (rejim ve hükümeti) temsil eden delegeler, muhalefetin aday gösterdiği kişilere çekince koyabilirlerdi.

Buna ek olarak, ABD’nin ve/veya diğer Batı devletlerinin Suriyeli devrimcilere ‘büyük çaplı’, organize ve kararlı bir askeri yardımda bulunmamış oluşu, Suriye’de radikal bir değişim için gerekli iradenin olmadığının bir diğer kanıtı. Wall Street Journal, Ocak 2015’te CIA yardımına ilişkin şöyle bir makale yayımladı:

“Bazı silah sevkleri o kadar küçüktü ki, komutanlar mühimmatı pay etmek zorunda kaldılar. ABD’nin güvendiği komutanlardan biri, savaşçı başına ayda 16 mermi alırken, isyancı liderlerine yeni tanksavar mermileri almak için eskilerini getirmeleri gerektiği, ele geçirilen tanklar için top mermisi alamayacakları söylendi. El-Kaide ile bağlantılı savaşçılarla mücadele etmek için mühimmat talep ettiklerinde, ABD’den ‘hayır’ yanıtı geldi.”

Barack Obama’nın ABD Kongresi tarafından onaylanan ama hiç uygulanmayan 5 bin ila 10 bin arasındaki isyancıyı 500 milyon dolar harcayarak silahlandırma ve donatma planı, Esad rejimini alaşağı etmeyi hedeflemiyordu. Karar metninden böyle olmadığı anlaşılabilir:

“Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ile koordinasyon içinde, Suriye muhalefeti içinde uygun gördüğü unsurlara ve diğer uygun gördüğü Suriyeli grup ve bireylere eğitim, teçhizat, tedarik ve destek bakım dahil yardımlarını aşağıdaki amaçlar doğrultusunda sağlamakla yetkilendirilmiştir:

1. Suriye halkını Irak Şam İslam Devleti’nin saldırılarına karşı savunmak ve Suriye muhalefeti tarafından kontrol edilen bölgenin güvenliğini sağlamak.

2. Birleşik Devletler’i, dostlarını ve müttefiklerini ve Suriye halkını, Suriye’deki teröristlerin tehditlerinden korumak.

3. Suriye’deki çatışmanın bitmesi için müzakere edilmiş bir anlaşmanın şartlarını oluşturmaya çalışmak.”

Bugüne kadar bu programın başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyebiliriz. Pentagon’un politika şefi  Christine Wormuth, “programın tahmin ettiklerinden çok daha küçük” olduğunu kabul etmek zorunda kaldığında, eğitilmekte olan 100-120 savaşçının olduğunu söyleyip, bu savaşçıların “muhteşem bir eğitim aldıklarını” da ekledi.¹° Üst düzey bir askeri general, Kongre’ye ABD’nin gayet başarılı bir şekilde “dört ya da beş” muhalif askeri eğittiğini anlatıyordu.

ABD eğitimli Suriye isyan grubu 30. Birlik (Division 30), aslında kendilerine verilen görevden istifa edip 19 Eylül 2015’te programdan çekildiklerini açıkladı. “Yeterli sayıda gönüllünün olmayışı” ve “30. Taburu kurma projesinin uygulanışında ciddiyet eksikliği” gibi problemleri öne sürerek istifa ettiler.¹¹ ABD’nin Suriye’de kendi çıkarlarına sadık silahlık gruplar oluşturmada yaşadığı bir başka sorun da Suriye zemininin gerçekliğinin ABD’nin planlarını bozmuş olmasıdır. Muhalefet gruplarının büyük çoğunluğu, ancak ve ancak bağımsızlıklarını ve öz karar-verme haklarını sürdürürlerse Washington’la işbirliği yapabilir. Ayrıca, işbirliği Esad rejiminin devrilmesi için net bir planı da içermelidir.¹²

Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi bölgesel güçler, maddi olarak destekledikleri ve kendi saflarında savaşan çeşitli gruplara sahipler. Büyük çoğunlukla, kendi bencil politik çıkarları için devrimin hedeflerine karşı olan İslamcı köktenci grupları desteklediler. Katar, örneğin, El-Kaide’nin Suriye şubesi olan El-Nusra Cephesi'ni desteklerken, Türkiye doğrudan ya da dolaylı olarak El-Nusra Cephesi ve Ahraruş Şam tarafından yönetilen Fetih Ordusu koalisyonu gibi İslamcı köktendinci grupları ve Suriye'nin kuzeyinde demokratik ÖSO güçlerine ve özellikle Kürt bölgelerinde PKK şemsiyesi altındaki herhangi bir otonom yapıya karşı sınırın iki tarafında da çok uzun süre rahat hareket etmesini sağlayarak IŞİD'i destekledi. Körfez monarşilerinin kurduğu özel bağlantılar ise halk devrimini bir mezhep savaşına dönüştürme perspektifi doğrultusunda çeşitli İslamcı köktenci güçleri destekliyor. Bunu yaparken egemen sınıflarının onayı ile hareket ediyor ve buna göre maddi yardım sağlıyor.

Sonuç

Suriye’nin özgürleştirilmiş bölgelerinde, Suriye’ye yapılan ve çoğunlukla IŞİD yerine sivilleri ve başka askeri grupları hedefleyen Rus hava saldırılarını kınamak için birçok protesto ve gösteri oldu. Bugün alanda savaşan birçok grup, Rus bombardımanlarına karşı çıkıyor.¹³ Suriye Yerel Koordinasyon Komiteleri, Rus bombardımanlarının “Esad rejiminin yaşamasının garanti altına almak” için yapıldığını söylediler ve “tüm devrimci güçlere ve fraksiyonlara, ne şekilde olursa olsun birleşip Rusya’nın saldırılarına yanıt verme” çağrısı yaptılar.¹⁴ ÖSO Güney Cephesi, Rus bombardımanlarını kınadı ve ülkedeki Rusya ve İran varlığını işgal olarak nitelendirdi. Yerel Koordinasyon Komiteleri ve ÖSO, aynı zamanda demokratik Suriye çağrısı yaptılar.

ÖSO güçleri, 3 Ekim 2015’te Lazkiye’de bir Rus Jet uçağını düşürdüklerini  ve uçaktan çıkarılan pilotun tutuklandığını iddia ettiler. Henüz kesinleşmiş bir bilgi değil.

İran’ın ve Rusya’nın askeri genişlemesi, Esad rejimini askeri ve politik olarak kurtarmak ve güçlendirmek amacıyla Suriye’deki halk ayaklanmasına tamamen son vermeyi ve tüm muhalefet türlerini ezmeyi hedefleyen net bir saldırıdır. Bu saldırı, Batılı iktidarların pasifliği ve kısmi kabulu ile yapılmıştır. Bu güçler, bölgede bedeli ne olursa olsun istikrar istemektedirler ve bu yüzden de Esad’ın istifası geçiş sürecinin bir önkoşulu değildir.

Dünyanın farklı emperyalist güçleri ve bölgesel burjuva rejimler, aralarındaki rekabete rağmen, bölgedeki halk devrimlerinin yenilmesinde ortak bir çıkara sahipler. Bunun en açık örneği ise Suriye’dir. Suriye ile ilgili 2011’de devrimci süreç başladığından beri öne sürülen ve tüm küresel ve bölgesel güçlerin istisnasız destekledikleri çok sayıdaki barış inisiyatifinin hepsi aynı hedeflere sahipti: Esad rejimi ile Batı devletleri, Türkiye ve Körfez monarşileri ile bağlantılı Suriye Koalisyonu’nda bir araya gelmiş oportünist muhalefet arasında bir anlaşma kotarmak.

Mesele savaşı bitirmek için her türlü çözüme karşı çıkma meselesi değil. Evet, Suriye halkı çok acı çekti ve büyük çoğunluğu demokratik bir Suriye’ye doğru bir tür geçiş süreci istiyorlar. Ama, yetkili ve uzmanların söylemeyi çok sevdikleri her türlü “gerçekçi çözüm” orta ve uzun vadede Esad’ı ve rejimin kanlı ellerine bulaşmış diğer suçluları içeremez. Aksi takdirde Suriye’deki askeri çatışmanın sürdüğünü görürüz. Esad ve onun rejim içindeki çeşitli partnerleri, suçlarından dolayı yargılanmalıdırlar ve benzer bir süreç İslami köktenci gruplar ve hatta diğer gruplar için de işletilebilir. Buna ek olarak, en asgari düzeyde bile bir değişim istiyorsak, sadece Esad değil, güvenlik güçlerini, orduyu ve çeşitli devlet aygıtlarını kontrol eden ekibin tamamı devrilmelidir. Suriye rejiminin babadan oğula geçen yapısı, her türlü gerçek değişim tartışmasının ana konusu olmalıdır.

Tüm devrimciler, Rusya’nın parçalanan bir diktatörlüğü kurtarmak amacı güden ve yeni sivil ölümler ve acılar yaratan bu emperyalist askeri müdahalesine karşı çıkmalıdır. Rusya’nın, İran’ın, Hizbullah’ın ve çeşitli Iraklı Şii köktenci grupların müdahaleleri, halk ayaklanmasını ezmekle kalmamış, Suriye’ye sadece daha fazla ölüm getirmiştir. Aynı zamanda, daha az önemli olsa da, geçmişte Türkiye’nin ve Körfez monarşilerinin yaptığı müdahalelere de karşı çıkıyoruz. Bu müdahaleler, kendi bencil çıkarları için ve devrimin doğasını mezhepçi bir savaşa doğru evrilmek için yapılmıştır ve bu müdahaleler birçok bölgede devrimcileri, sivilleri ve ÖSO saflarındaki askerleri hedef alan İslamcı köktenci gruplara destek için yapılmıştır.

Aynı zamanda, Batı’dan gelen ve herhangi bir politik şart öne sürülmeksizin ÖSO’ya ve Kürt güçlere Esad rejimi ve İslamcı köktenci güçlerle savaşmak için yapılan silah yardımlarını desteklemek zorundayız.

Sonuncusu ve en önemlisi, dünyanın her yerinden enternasyonalistler, Suriye’de hâlâ bitmemiş olan ve mücadele etmekte direnen umut odaklarını desteklemeye devam etmeli. Esad rejimi ve İslamcı köktencilerin temsil ettiği karşı devrimlerin tüm tarafalarına karşı çıkan çeşitli demokratik ve ilerici gruplar ve hareketler hâlâ varlar. Bunlar, devrimin başından beri var olan hedeflere dair hayallerini hâlâ koruyorlar: demokrasi, sosyal adalet, eşitlik ve mezhepçiliğe karşıtlık.

Zabadani şehrinde bir devrimci tarafından yazılmış şu dövizde denildiği gibi: “Katledilseler bile devrimler ölmezler. Onlar toprağa ekilen tohumlardır ve üzerinden bir süre geçtikten sonra hayat bile verirler.”

Joseph Daher

(Türkçe'ye Canan Şahin çevirdi)


Dipnotlar:

1) http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/russia/11845635/Vladimir-Putin-confirms-Russian-military-involvement-in-Syrias-civil-war.html

2) http://www.reuters.com/article/2015/09/22/us-mideast-crisis-russia-bases-idUSKCN0RM21520150922

3) http://www.reuters.com/article/2015/10/01/us-mideast-crisis-syria-iranians-idUSKCN0RV4DN20151001?mod=related&channelName=worldNews&utm_source=Facebook

4) https://www.stratfor.com/analysis/will-russia-intervene-syria

5) http://www.reuters.com/article/2015/10/03/us-mideast-crisis-syria-russia-idUSKCN0RX0FX20151003

6) http://www.syriahr.com/en/2015/09/31121/

7) http://www.middleeasteye.net/columns/assad-mass-murderer-rational-dictator-187936298#sthash.DTHu4OtC.dpuf

8) http://iswresearch.blogspot.it/2015/09/russias-first-reported-air-strikes-in.html

9) https://syriafreedomforever.wordpress.com/2015/09/09/the-islamic-state-or-the-main-reason-for-the-millions-of-refugees-from-syria/

10) http://www.theguardian.com/us-news/2015/sep/16/us-military-syrian-isis-fighters

11) http://uk.businessinsider.com/division-30-syrian-rebel-chief-of-staff-quits-2015-9

12) https://syriafreedomforever.wordpress.com/2014/09/30/syria-an-analysis-of-the-international-coalition-intervention-led-by-the-usa/

13) https://mkaradjis.wordpress.com/2015/10/03/russian-imperial-aggression-unites-the-syrian-opposition/

14) https://www.facebook.com/LCCSy/posts/1238711152822685?fref=nf



Bültene kayıt ol