İngiltere: Jeremy Corbyn kazanırsa ne olacak?

15.08.2015 - 11:35

İngiltere'de genel seçimlerden büyük bir mağlubiyetle çıkan merkez solcu İşçi Partisi'nde (Labour) başkanlık yarışı kızışıyor. Partinin sol kanadından Jeremy Corbyn, başlarda kimse ihtimal vermemesine rağmen büyük bir heyecan yaratarak yarışı önde götürüyor.

Alex Callinicos, haftalık devrimci gazete Socialist Worker'daki (Sosyalist İşçi) son yazısında, Corbyn'in zafer ihtimalini ele aldı:

İşçi Partisi sağının, Jeremy Corbyn’in liderliği kazanma ihtimaline karşı duyduğu çaresiz öfkeyi izlemek çok keyifli. Blairciler, 2010’da Ed Miliband’ın partiyi kapıp götürmesine derinden içerlemişlerdi. Partiyi kendilerinin malı sanıyorlardı.

Miliband’ın Mayıs’taki yenilgisinin ardından da tabii ki hemen mirası devralacaklarını düşündüler. Lakin, bunun yerine küçümseyip görmezden geldikleri  “sağlam solcu” Corbyn, tam bir zafer havası içinde büyük ve coşkulu kalabalıklara hitap ettiği bir ülke turuna çıkmış durumda.

Sağın öfkesi gülünç anti-Marksist hicivlerde ifadesini buluyor. Geçen cumartesi günü Guardian’a yazan Jonathan Jones şöyle demiş: “1980’lerde sosyalist bir öğrenciyken, SSCB’nin gerçek sosyalizmi asla gerçekleştirememiş devlet kapitalisti bir sistem olduğu fikrine ikna olmuştum. Bu ilüzyon, Moskova havalimanında büyük teknelerden kepçeyle dağıtılan yulaf çorbası sırasına girdiğimde ve az sayıdaki mal için ayrı kasaları olan bir dükkandan içecek aldığımda yıkılmıştı. Gördüğüm şey basbaya saf sosyalizmdi.”

Nasıl? Bir daha söyle? Marks’ın yazdıklarını oldukça yakından incelemiş biri olarak sormak isterim. Tam olarak nerede Marks “saf sosyalizmin” farklı ürünler için ayrı kasalar ve yulaf çorbası gerektirdiğini yazıyor acaba? Bunun, Marks’ın komünist toplum görüşü olan “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar” ilkesiyle ilgisi ne? İsterseniz Marksizmi reddedin ama yeter ki bilinçdışınızın sizin yerinize makale yazmasına izin vermeyin.

Yine geçen cumartesi Guardian’ın bir başka yerinde (benim duyabileceğim bir diş gıcırtısıyla) Cornby ile dostane bir röportaja yer verilmiş. Cornby’in başarısı için sunduğu açıklamayı özetlemişler: “Sol küresel anlamda bir yükseliş içinde. Bu yükeliş her yerde ivme kazandı. Bunu ABD başkanlık yarışında Vermont senatörü sosyalist Bernie Sanders için artan destekte, Yunanistan’da Syriza’nın başarısında ve İspanya’da Podemos’a verilen desteğin hızlı büyüyüşünde görmek mümkün.”

Bu açıklamanın tamamiyle doğru olduğunu düşünüyorum. Şu an İngiltere’de olan da, 10 yıllık ekonomik krizin ve kemer sıkma politikalarının ürettiği radikalizasyondan bağımsız değil. Bu krize, Marksist blogcu Micheal Roberts “uzun depresyon” diyor.

Blairciler

Fakat bu yükselişin (ve Blaircilerin hayal kırıklıklarının) tadını çıkarmaktan daha fazlasını yapmak zorundayız. Corbyn, kazandığında ne olacağını sormamızı sağlayacak kadar iyi bir iş çıkarıyor.

Zaferi, büyük bir demokratik başarı olacak. Ama kendimizi İşçi Partisi’nin demokratik bir örgüt olduğu konusunda kandırmamalıyız. Bu parti hâlâ büyük oligarşik güç merkezlerine dayanıyor –Parlamenterist İşçi Partisi (ç.n.: İşçi Partisi'nin parlamento kanadı) ve sendika bürokrasisi.

1931 yenilgisinden sonra İşçi Partisi’nin başına geçmiş olan George Lansbury’e ne olduğunu hatırlamakta fayda var. Lansbury, solun kahramanıydı, güney Londra mahallesi olan Poplar’ın 1920’ler usülü kemer kısma politikalarına karşı verdiği mücadelenin lideriydi. Tarihçi AJP Taylor, onun için “modern siyasetin en sevilen figürü” demişti.

Lansbury hükmen lider olmuştu. Diğer İşçi Partisi kabine bakanları, ya koltuklarını kaymetmişler ya da muhafazakâr Torylere gitmişlerdi. Dış politikada Hristiyan pasifizmini öne çıkarmaya başladığında, sendika liderleri –TUC (Trade Union Congress–Sendika Kongresi) Genel Sekreteri Walter Citrine ve Ulaşım İşçileri Sendikası lideri Ernest Bevin, Lanbury’ye acımasızca sırtlarını çevirdiler.

1935 parti kongresinde Bevin tarafından küçük düşürülmesinin ardından Lansbury istifa etti.

Bugün güçler bileşkesi tabii ki daha farklı. Corbyn hükmen kazanmıyor; bir coşku dalgasının sırtında yükseliyor.

Sendika liderlerinin çoğundan da destek alıyor. Bu bile tek başına ilginç. Sanırım bu durum, partinin diğer merkezi olan parlamenterist ayağın işçi sınıfı için mücadele etmeyi reddetmesinden duyulan bıkkınlığın bir göstergesi.

Bu yüzden, eğer Corbyn kazanırsa, güçlü bir desteğe sahip olacak. Ama partinin parlamenterist merkezinin ezici düşmanlığıyla karşı karşıya kalacak. Corbyn altında hizmet vermeyi reddeden Gölge Kabine’nin düşmanlığı ile de yüzyüze gelecek. Tabii ki medya ve Toryler, ayağının her kayışını ve her bölünmeyi sabırsızlıkla bekliyor olacaklar.

Şüphesiz, Corbyn bunun gayet farkında. Ama asıl soru bundan ne sonuçlar çıkardığı. Eğer sağ ile uzlaşmaya çalışırsa, ki bunu 1980-83 arası İşçi Partisi lideri Micheal Foot denemişti, kendi mezarını kazar.

Açık ki, Corbyn etrafında büyüyen parlamento dışı hareket, Corbyn’in gücünün esas kaynağı olmaya devam edecek.

(Türkçe'ye Canan Şahin çevirdi)



Bültene kayıt ol