Avrupa’da dolaşan hayalet!

30.06.2015 - 12:13

Yunanistan krizi sadece finansal bir kriz değil. Üstelik sadece Yunanistan’ın krizi de değil. Kapitalizmin krizi. Kapitalizmin Avrupa’da iflasına şahit oluyoruz. Bu krizde mücadele eden, pazarlık yapan Yunanistan ve Troika değil, uluslararası sermaye sınıfı ve Yunanistan emekçileri. Bu pazarlıkta hangi tarafı tutacağımızı belirleyecek olan da hangi sınıftan olduğumuz…

Kapitalizmin tarihinde çok önemli dönüm noktalarından birine şahit oluyoruz. Hata daha 1970’lerde, Parasal ve Ekonomik Birlik oluşturulurken yapıldı. Ülkelerin ekonomik ve siyasi yapıları birbirinden bu kadar farklıyken para birimlerinin birbirine sabitlenmesinin krizlere gebe olacağı biliniyordu. Buna rağmen, tek ve büyük bir pazar yaratmak dürtüsü, kriz ihtimalinin küçümsenmesine yol açtı. Bugün bu ilk günahın ceremesi çekiliyor.  

Yunanistan 2001’de Euro bölgesine katılınca bir anda sermayenin akınına uğradı. Borçlar hızla birikti. 2008 küresel krizinde Yunanistan’a yeni sermaye girişi durunca bu borçlar ödenemez oldu. Bu noktadan sonra kapitalizmin uluslararası bekçileri devreye girdi. Önce Yunanistan’da siyaset sınıfı hacir altına alındı, diz çöktürüldü ve önlerine konulan reçete birebir uygulattırıldı. Bu reçete sayesinde uluslararası sermaye Yunanistan’a verdiği parayı kurtardı. Şöyle oldu: AB Merkez Bankası, IMF ve Avrupa Komisyonu’ndan oluşan Troika (SYRZİA hükümetinin tercih ettiği terimle “Kurumlar”) Yunanistan’a yeni borç verdi. Yunanistan da aldığı bu borçla başta Almanya’nın ve Fransa’nın bankaları olmak üzere yurtdışından kredi aldığı özel sektör kurumlarına olan borcunu ödedi. 2009’da Yunanistan’ın borcu 301 milyar euro idi. Bu borcun neredeyse tamamı özel sektöre olan borçlardı. Bugün Yunanistan’ın borcu 315 milyar Euro ve bu borcun üçte ikisi resmi kurumlara. Yani Avrupa komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası, Avrupa’da toplanan vergi gelirlerini Yunanistan üzerinden kendi bankalarına aktardılar. Bugün Yunanistan’ın borçlarını ödeyip ödememesi artık bankaların pek de umurunda değil. Koydukları parayı tatlı kârıyla birlikte geri aldılar.

Yunanistan bankalara olan borçlarını ödedi ama bunu yapabilmek için inanılmaz fedakarlıklara katlandı. GSYH %29 azaldı, özel tüketim %40 geriledi, işsizlik oranı %25’in gençler arasında işsizlik oranı %50’nin üzerine çıktı. Bu çapta bir bozulma 1929 Büyük Bunalımı sırasında ABD’de bile olmamıştı. Ekonomik koşullardaki bu çöküntü, kurumların Yunanistan’a dayattığı kemer sıkma politikalarının sonucu. Bunu IMF baş ekonomisti bile teslim etti. Bütçede yapılan GSYH’nın %16’sı kadar ayarlama, eşi benzeri pek olmayan bir durum.

IMF Yunanistan’a borç verirken, bu kemer sıkma önlemlerinden sonra düzlüğe çıkılacağını ve ekonominin yeniden büyümeye başlayacağını söylemişti. Hiç de öyle olmadı. Bu IMF’nin bir hesap hatası mıydı? Muhtemelen değildi. Bu tür aşırı kemer sıkma önlemlerinin yeni sermaye girişinin olmadığı bir durumda büyümeye yol açmasının hikaye olduğunu, bu konuların kitabını yazmış IMF ekonomistleri tabii ki çok iyi biliyordu. Ama sonuçta Yunanistan sağlık harcamalarını azaltarak, memur ve emekli maaşlarını keserek yabancı bankalara olan borçlarını ödedi.

Şimdi bu Kurumlar kredi vermeye devam etmek için Yunanların kemerlerinde bir delik daha sıkmasını istiyor. Yunanistan halkının ve SYRIZA’nın itiraz ettiği ve referanduma götürme kararı aldığı durum bu.

Yunanistan krizi aynı zamanda demokrasinin krizi. Yunanistan halkının nasıl yönetileceği konusundaki söz hakkının AB kurumlarına devredilmesinin demokrasiyle bağdaşmadığı çok açık. Fakat söz konusu olan demokrasinin doğduğu ülke olunca, bu hak devri hiç de öyle kolay olmadı. SYRIZA Avrupa’nın blöfünü gördü ve kemer sıkma önlemlerini halka götürme kararı aldı.

Yunanistan ve kurumlar arasındaki bilek güreşinde SYRIZA’nın hakkını teslim etmek gerekiyor. Başka bir iktidar çoktan teslim olmuştu. Bunu görmek için Varoufakis'in cumartesi günkü konuşmasını dinlemek yeterli...

Bundan sonra ne olabilir? Referandum’dan ne çıkar? Kriz çözülür mü? Çözülmezse ne olur? Yunanistan’ın Avrupa ve diğerleri üzerindeki etkisi ne olur? Doğrusu bu soruların cevaplarını hiç kimsenin bugünden yarına veremeyecek olduğu. Hele ki bu soruların cevapları hiçbir şekilde ekonomistlerde yok. Çünkü konu artık ekonomi değil, konu Yunan emekçileri ile uluslararası sermaye temsilcileri arasındaki bilek güreşi.

Yunanistan halkı Kapitalist Avrupa'nın egemen ekonomik yaklaşımına boyun eğip eğmeyeceğine, sistem içinde cici çocuk olarak kalıp kalmayacağına karar verecek...

Şurası çok net: SYRIZA eğer AB kurumlarının bileğini bükebilirse, bu sadece Yunanistan için değil, Avrupa'nın tüm emekçileri için bir zafer olacak. Yunanistan kemer sıkma önlemlerini reddeder ama Euro içinde kalırsa kapitalizm Avrupa’da büyük bir yara alacak. Halk her yerde kendisine dayatılan önlemlere itiraz edecek; sol iktidarlar tüm Avrupa’da yaygınlaşacak…

Yok eğer Avrupa kurumları Yunanistan’ın taleplerine karşılık vermezse, Yunanistan Euro bölgesinden çıkmak zorunda kalacak. Ama bu Euro’nun dolar gibi güçlü bir para birimi olmadığı ve hiçbir zaman da olamayacağını gösterecek. Muhtemelen Yunanistan’ı başka Avrupa ülkeleri takip edecek ve birleşik Avrupa projesi çöpe gidecek. ABD ve Çin arasında kızışan jeopolitik savaşta Avrupa hepten silikleşecek. Kapitalizmin Avrupa tasarımı çökecek. Asya, Latin Amerika, Afrika gibi uzaklardaki emek sömürüsü sayesinde kendi çalışan sınıflarıyla dertsiz-tasasız, mutlu-mesut, büyük, müreffeh ve tek bir Avrupa pazarında serpilip gelişen pazar ekonomisi modeli iflas edecek.

Ne demişti Marx ve Engels Komünist Manifesto’da: Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor…



Bültene kayıt ol