Son on günde koronavirüs salgının en hızlı arttığı ülke dünyanın en zengin ve en büyük emperyalist gücü durumunda olan ABD.
ABD Başkanı Trump göreve geldiğinden beri temel meselesinin ABD’nin gerileyen ekonomik gücünü toparlamak olduğunu söylüyordu. “Amerika’yı yeniden muhteşem yapacağım” sloganı bunu ifade ediyordu.
İlk iş Çin’in işine yarıyor diyerek ABD’nin rekabet gücünü sınırlandırdığı iddiasıyla Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmek oldu. Ardından Çin ve birçok ülkeyle ticaret savaşları başlatarak gümrük duvarlarını yükseltti. Ülkeye göçmen girişini sınırlandıracak yasalar geçirip Meksika sınırına duvar örmeye başladı.
Koronavirüs salgını başladığında da Amerikan ekonomisini öncelediği için gereken önlemleri almadı. Aksine umursamaz açıklamalar yaptı. Ocak ayı sonunda bir muhabirin sorusu üzerine “Her şey kontrolümüz altında. Sadece Çin’den gelen bir kişi var ve o da kontrolümüz altında. Her şey gayet iyi” demişti. Salgın hakkında 10 Şubat’ta “Görünen o ki Nisan’da, teorik olarak, havalar ısındığında, mucizevi bir şekilde yok olacak” demişti. Şubat sonunda vakalar görülmeye başladığında ise “önümüzdeki kısa sürede sadece 1-2 kişide olacak. Çok şanslıyız.” Demişti. 17 Mart’a geldiğimizde ise Trump “Bu bir salgın. Ben daha salgın ilan edilmeden bunun bir salgın olduğunu hissetmiştim” diyebildi.
Bugün ABD’de vaka sayısı 300 bini aştı ve ölümler 8 binin üzerinde. Salgının en ağır yaşandığı New York’ta hastane çalışanları oldukça kötü bir tablo çiziyorlar. Kendilerini üçüncü dünya koşullarıyla kıyaslıyorlar ve hastanelerin acilen tıbbi ekipman, solunum cihazı, yatak ve sağlık çalışanı gibi, "tedarik zincirindeki her şeye" ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. O kadar ki bir solunum cihazına iki hastayı bağlıyor doktorlar.
Amerikan basını Trump’ın 80.000 solunum cihazı üretmeleri için şirketlerle yaptığı anlaşmayı açıklamaya hazırlanırken fiyatın 1 trilyon dolar olduğunun ortaya çıkmasının ardından anlaşmanın iptal edildiğini yazdı.
Trump, General Motors’un hızla 40 bin solunum cihazı üretme sözü verdiğini ancak çok fazla para istediğini açıkladı. Daha sonra da Twitter'dan, "Ford, General Motors ve Tesla, vantilatör ve diğer metal ürünleri üretmeye başlıyor, hızlı olun" paylaşımı yaptı.
Biden yok, Sanders sahada
Demokrat Parti ön seçimlerinde birinci sıraya çıkan ve tüm parti sağını etrafında birleştiren Joe Biden Mart ortasından beri görünmüyor. Salgın nedeniyle ön seçimlerin iptal edilmesinin ardından sağlık durumu zaten iyi görünmeyen Biden’ın yokluğu böyle bir kriz anında nasıl başkanlık edeceği sorusunu da gündeme getirmiş oldu.
Sanders taraftarları #WhereisJoe (Joe Nerede?) hashtag’iyle bir kampanya başlattı.
15 Mart’ta CNN’de seyirciye kapalı olarak gerçekleşen başkanlık yarışı programında son kez karşı karşıya gelen Joe Biden ve Bernie Sanders salgınla mücadeleye dair tartışmışlardı. Sanders, asgari ücretin yükseltilmesi, zenginliğin vergilendirmesi, herkes için sağlık hizmetlerine erişim sağlanması gerektiğini anlatırken, Biden salgının ulusal bir kriz olduğunu ve Sanders’ın “herkes için sağlık hizmeti” programıyla hiçbir ilgisi olmadığını söyledi.
Biden, Sanders’ın da Trump kadar gerçeklikten uzak olduğunu söylüyor ve salgından sonraki günlerde kendisini “normale dönüş” sağlayacak aday olarak gösteriyor. Ancak artık Amerikan halkı da eskiye yani normale dönüş olamayacağını görmeye başladı.
Örneğin daha şimdiden her haneye ekonomik yardım çeki gönderilmeye başlandı. İşsizlik ödeneği Sanders’ın aktif çalışmasıyla 600 dolar artırıldı. Bu ödeme dört ay boyunca yapılacak. Yıllık geliri 75 bin doların altında olan herkese bir defaya mahsus 1.200 dolar ödeme yapılacak.
3 Nisan günü Trump yönetimi sağlık sigortası olmayanların Covid-19 kaynaklı sağlık masraflarının devlet tarafından karşılanacağını ilan eden 100 milyar dolarlık bir paket ilan etmek durumunda kaldı. Bu karar, 17 yaşında bir gencin sağlık sigortası olmadığı için tedavi edilmeyerek Covid-19’dan hayatını kaybetmesinden birkaç gün sonra alındı.
Anketler bu radikal kararların ardından Trump’ın yükselişte olduğunu gösteriyor. Trump umursamazlığıyla ABD’yi salgından en fazla etkilenen ülke durumuna getirdi ancak Biden’ın sessizliği ve Trump’ın hemen her gün ülkeye seslenen konuşmalar yapması ve acil önlemlere başvurması kaybettiği popülerliği biraz olsun geri kazanmasına yol açtı.
Mart ayı sonunda Washington Post ve ABC News ortak anketinde Biden’ı %49, Trump’ı %47 olarak gösteriyordu. Şubat ayı anketinde Biden iki değil yedi puan öndeydi.
Buna rağmen ABD ekonomisindeki gidişat Trump’ı zor günlerin beklediğini gösteriyor.
ABD ekonomisi
IMF Başkanı Georgieva, salgının küresel kapitalizme etkisinin 2008 krizinden çok daha büyük olacağını söyledi. Gelişmekte olan ülkelerden 83 milyar dolarlık sermaye çıkışı olduğunu ve çok sayıda ülkenin bununla başa çıkamayacağını söyledi. Bu ülkelere 2,5 trilyon dolarlık destek vermek durumunda kalınabileceğini açıkladı. Ancak gelişmiş ülkelerde harcanan bütçeler diğer ülkelere böyle bir yardımın mümkün olmadığını gösteriyor.
ABD, salgınla mücadele kapsamında 2 trilyon dolarlık bir paket ilan etti ki bu miktarın yetersiz kalacağı ortada. Yukarıda bahsedilen işsizlik ödeneği ve maddi destekleri içerse de paket çok büyük oranda yine şirketleri koruyor:
- Şirketler için 500 milyar dolarlık kredi.
- Küçük işletmeler için 367 milyar dolarlık kredi.
- Çöken piyasalara destek olması için Federal Rezervlere 454 milyar dolarlık destek.
- Hastanelere 130 milyar dolar destek.
- Emlak yatırımcıları için 170 milyar dolarlık vergi affı.
- Havayolu sanayi için 25 milyar dolar destek.
- Savunma anlaşmaları için 17 milyar dolar ek bütçe.
Bu paketin ardından ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell, ABD’nin resesyona girebileceği uyarısında bulundu.
Şirketlere ve piyasalara yüz milyarlarca dolar destek olunurken işsizlik artmaya devam ediyor. ABD’de sadece Mart ayı sonunda, bir haftada 3 milyondan fazla kişi işsizlik maaşı almak için başvuruda bulundu. 2009’daki mali kriz sırasında işsizlik oranı rekor kırarak yüzde 10'a ulaşmıştı. İşsizlik oranının Mayıs ayına kadar yüzde 13'e kadar çıkabileceği söyleniyor.
Federal Reserve Bank of St. Louis’den bir ekonomist ise Haziran sonuna kadar işsizliğin yüzde 32’ye varabileceğini açıkladı.
Trump’ın umursamazlığı ABD’yi tarihinin en büyük ekonomik krizine doğru sürüklüyor. Trump gibi sermaye dostu dahi her vatandaşa ekonomik yardım yapmak zorunda kalıyor ki bu ABD tarihinde hiç görülmüş bir şey değil. Ancak karşısına Joe Biden gibi başka sermaye temsilcisinin çıkacak olması Trump’ın başına gelebilecek en iyi şey olacaktır. Sonuçta hiçbir kriz doğrudan sol politikalara yol açmıyor ya da iktidarları devirmiyor.
Sanders kampanyasının haklılığı koronovirüsle mücadele döneminde bir toplumsal tepki ve örgütlenme biçimi alacak olursa ancak Trump bir işçi hareketiyle yenilebilir.
Özdeş Özbay