Almanya'nın Thüringen eyaletinde CDU ve FDP'nin ırkçı AfD ile ittifak yapması siyaseti karıştırdı.
Almanya'nın Thüringen eyaletinde sağ-popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) ve Merkel'in Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU) desteğiyle başbakan seçilen Hür Demokrat Parti (FDP) üyesi Thomas Kemmerich, tepkiler üzerine 24 saat sonra istifa etmek zorunda kaldı. Ancak seçimlerin yenilenmesi durumunda dahi, sağcı-muhafazakâr partilerin içinde Nazilerin cirit attığı AfD ile ittifak yapmaları, dolayısıyla AfD'yi "normalleştirmeleri" tehlikesi sürüyor.
2019 yılının Ekim ayında yapılan seçimlerde Sol Parti (Die Linke) / Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) / Yeşiller (Die Grünen) ittifakı oy kaybına uğrayarak çoğunluğu yitirmiş, seçimin gerçek kazananı oy oranını %11 artıran AfD olmuştu. Sol Parti 29, AfD 22, CDU 21, SPD 8, Yeşiller ve FDP de 5’er milletvekili çıkarmıştı. CDU, Sol Parti ve AfD ile, Sol Parti de AfD ile koalisyon yapmayacağını açıklamıştı. O günden bu yana süren koalisyon görüşmeleri perşembe günü sonuçlanmış ve %5,005 oy oranıyla barajı güç bela geçebilen FDP adayı, AfD ve CDU desteğiyle eyalet başbakanlığına seçilmişti.
AfD ile siyasi ittifak yapıldığı haberi Almanya'da bomba gibi patladı ve ülkenin birçok şehrinde protesto gösterileri yapıldı. Binlerce kişinin katıldığı gösterilerde, CDU ve FDP seçmenleri de partilerini sağ-popülist AfD ile ittifak yapmaları nedeniyle protesto etti. Sokak protestolarının giderek yoğunlaşması üzerine, Thüringen'de ittifak yapan partilerin genel merkezleri de açıklamalar yaparak, bu ittifakı doğru bulmadıklarını söylediler. Aynı şekilde diğer partilerin yöneticileri de AfD ile yapılan ittifakı sert bir şekilde eleştirdiler.
Thüringen'de yaşananlar, esas olarak Almanya'nın sağ-muhafazakâr partilerinin büyük bir krizin içinde bulunduğunu ortaya koyuyor. "Birlik" adı verilen CDU/CSU ittifakı, büyük bir yarılmanın eşiğinde.
CDU/CSU'nun sağ-muhafazakâr kanadını temsil eden "Değerler Birliği", uzun zamandan bu yana Merkel ile Kramp-Karrenbauer'in politikalarını "temel muhafazakâr değerlere" zarar vermekle, AfD'ye mesafeli yaklaşma politikasının da "ortanın" sağındaki kitlelere ulaşamamaya neden olmakla eleştiriyor.
CDU/CSU'nun yerel örgütlerinin bir kısmı, "Değerler Birliği" hizbine ve AfD'ye, kendi partilerinin merkez yönetimlerinden daha yakın duruyor. Bu yerel örgütler, parti merkezlerinin kararına rağmen AfD ile işbirliği yapmayı tercih ettiler. Bu örgütlerin yapılacak yerel seçimlerde nasıl bir tavır alacağı belli değil, ancak CDU ve FDP'ye oy verenlerin, AfD ile uyanacağı gerçeği çıplak bir şekilde ortada duruyor.
Daha geçtiğimiz günlerde Almanya'nın federal bütçesi açıklanmış ve milyarlarca Euro fazla verdiği ilan edilmişti. Bu büyük zenginliğe rağmen iktidar partilerinin neoliberal politikalarda ısrar etmesi, yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi, doğu ile batı arasındaki uçurumun derinleşmesi, sosyal hakların ve emeklilik haklarının giderek kötüleşmesi, bu durumdan memnun olmayan ve "düzen" partilerinden umudunu kesen seçmenleri, giderek daha fazla insan tarafından "Nazi" ve "Faşist" olarak tanımlanan AfD'nin kucağına itiyor.
Almanya'da neoliberal politikalara kararlı ve somut bir şekilde karşı çıkan, faaliyetinin merkezine antikapitalizmi koyan ve "düzen" partilerinden umudu kesen kitleleri kazanabilecek kitlesel bir devrimci-sol partiye duyulan ihtiyaç, bugün her zamankinden de fazla.