Avrupa Parlamentosu’nun ırkçı Yunan üyesi Ioannis Lagos’un Türkiye bayrağını yırtması, Türkiye’de de milliyetçi argümanların yükseltilmesine neden oldu.
Irkçılık karşıtlarıysa Ege’nin her iki yakasında barışı ve kardeşliği savunuyor.
Yunanistan’daki milliyetçiler ve ırkçılar, Türkiye’nin ve tüm Türkiyelilerin düşman olduğunu anlatıyorlar. Türkiye’deki milliyetçi ve ırkçılar için de aynısı geçerli. Türkiye ve Yunanistan hükümetleri şu an Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama çalışmaları ve Libya’daki durum nedeniyle iki farklı kutupta duruyorlar. Dolayısıyla iki tarafta da sağ, milliyetçiliği pompalamak için fırsat bulmuş durumda.
Ioannis Lagos’un bayrak yırtma eylemi, Türkiye’de yerli-milli rejimin destekçileri tarafından Yunan düşmanlığını körüklemek için kullanılıyor. Öyle ki, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu olay üzerinden Yunanistan’ı tehdit etti ve “güvenlik güçlerimizin elinden bir kaza çıkmasın” dedi. Herhalde diplomasi tarihinde nadir görülebilecek gaflardan biridir; güvenlik güçleri ne yapacak, Yunanistan’a gidip birini mi vuracaklar? Türkiye’nin dış işlerinin hemen hemen hiçbir cephede yolunda gitmediği düşünülürse, Çavuşoğlu’nun laflarını anlamlandırmak daha kolay olabilir.
Yunan karşıtı milliyetçilik
Ancak sorun yalnızca MHP’li faşistlerin veya muhafazakâr milliyetçilerin, AKP ideologlarının tutumu değil. AKP-MHP ittifakına bazı konularda muhalefet eden, ancak asıl olarak yerli milli ittifakın Türkiye devletinin durumuyla ilgili hassasiyetlerini paylaşan CHP-İyi Parti tarzı güçlerin destekçileri de anti-Yunan ırkçılığına eşlik ediyorlar. Sözde muhalif geçinen bir haber spikeri, “Yunanlıları denize dökme” göndermeli sinirli videolar çekerek popüler olmaya çalışabiliyor.
Bu “denize dökme” tehditlerini AKP-MHP cephesinden de sık sık duyduk. Resmi tarihe göre, “milli kuvvetler” Yunan işgaline karşı Yunan ordusunu denize dökmüş, yani kovmuştu. Ancak örneğin 1923-1950 yılları arasında milletvekilliği yapmış, Atatürk’e çok yakın olan isimlerden biri, Falih Rıfkı Atay durumu böyle tarif etmiyordu. Çankaya adlı kitabında şunları yazmıştı:
“İzmir'i niçin yakıyorduk? Kordon konakları, oteller ve gazinolar kalırsa, azınlıklardan kurtulamayacağımızdan mı korkuyorduk? Birinci Dünya Harbinde Ermeniler tehcir olunduğu vakit, Anadolu şehir ve kasabalarının oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, gene bu korku ile yakmıştık. Bu kuru kuruya tahripçilik hissinden gelen bir şey değildir. Bunda bir aşağılık duygusunun da etkisi var. Bir Avrupa parçasına benzeyen her köşe, sanki Hristiyan veya yabancı olmak, mutlak bizim olmamak kaderinde idi. Bir harb daha olsa da yenilmiş olsak, İzmir'i arsalar halinde bırakmış olmak, şehrin Türklüğünü korumaya kâfi gelecek miydi?'”
Yunanistan toplumu yekpare bir blok mu?
Oysa milliyetçiliğin iddialarının aksine, Yunanistan toplumu Türkiye bayrağının yırtılması konusunda blok olarak aynı düşünen insanlardan oluşmuyor. Yunanistan’da işçiler ve patronlar var. Çıkarları farklı insanlar. Üstüne, farklı siyasi akımlar var.
Ioannis Lagos, nazi partisi Altın Şafak’ın eski liderlerinden biri. Pire bölgesi sorumlusu. Altın Şafak’ın liderlerinin yargılandığı davada ortaya çıktı ki: 1- Rapçi Pavlos Fissas’ın öldürüldüğü saldırının, 2- PAME’li sendikacılara yapılan saldırının, 3- Mısırlı balıkçılara yapılan saldırıların emrini Lagos vermiş. Altın Şafak nazilerinin seçim barajının altında kalmasının ardından partiden ayrılmış bir faşist.
Yunanistan’da diğer yandan, Lagos ve benzerlerine karşı mücadele eden devasa bir hareket var. Antifaşistlerin birliği KEERFA, Altın Şafak’ın krize girmesinde önemli pay sahibi olan oluşumlardan. Yıllarca sokaklarda, mahallelerde, işyerlerinde ve okullarda nazizme karşı mücadele ettiler. Lagos’u ve tüm eylemlerini lanetliyorlar.
Yunanistan’da geçtiğimiz hafta, 1996 Kardak krizinin yıl dönümünde enternasyonalistler sokaktaydı. Yapılan eylemde “Yunanistan ve Türkiye halkları kardeştir”, “Yunan, Türk, Kürt işçilerin birliği”, “Yunanistan, Türkiye, Makedonya; düşmanımız ortak: Kapitalizm ve militarizm” sloganları atıldı.
Enternasyonalist bir mücadele
Altın Şafakçıların işini Yunanistan’daki yoldaşlarımız, oradaki ırkçılık karşıtları görecek.
Türkiye’de yaşayanlara düşen ise Yunan düşmanlığını körüklemek değil burada Lagos ile aynı zihin dünyasını paylaşan ırkçılara karşı mücadele etmek.
İki ülkenin hükümetleri, kendi egemen sınıflarının çıkarları doğrultusunda hareket ederek birbirleriyle rakip oluyorlar.
Göçmenlerin engellenmesi konusunda ise anlaşma hâlindeler.
Yunanistan hükümeti Yunanistan işçi sınıfına kesinti programlarını dayatırken, Türkiye’de hükümet işçilere karşı patronlardan yana tutum alıyor, grevleri yasaklıyor.
Ege’nin iki yakasındaki sosyalistler ve ırkçılık karşıtları ise Yunanistan ve Türkiye halklarının kardeş olduğu bir dünya için mücadele ediyor.
Ozan Tekin