Yunan sosyalist anlattı: “İhtiyacımız olan ulusal birlik hükümeti değil, işçi hükümeti”

05.03.2015 - 10:00

DSİP’in Yunanistan’daki kardeş örgütü SEK (Sosyalist İşçi Partisi) üyesi Sotiris Kontogiannis, Syriza’nın seçim zaferini ve Yunanistan’da bundan sonra yaşanabilecek olası gelişmeleri yorumladı.

Sosyalist İşçi gazetesinin Kontogiannis ile yaptığı röportaj şöyleydi:

Yunanistan’ı bu noktaya getiren kriz ne zaman ve nasıl başladı?

Sotiris Kontogiannis: Uluslararası arenada 2007’de başlayan bu krizin Yunanistan’da gözle görünür hâle gelmesi 2008 yılında oldu. 2009’da genel seçim oldu. Seçimi Papandreu, yani sosyal demokratlar kazandı. Bu dönemde Yunanistan, Troika’dan (Avrupa Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Birliği) 240 milyar Euro aldı. Ardından arka arkaya memorandumlar sonucunda Yunanistan ekonomisi neredeyse tamamen iflas etti. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yüzde 30 azaldı. İşsizlik genel nüfus içinde yüzde 25’e ve gençler arasında yüzde 60’a yükseldi. Yoksulluk aşırı yükseldi. Arabalarda yaşayan insanların sayısı arttı. 300 bin eve hiçbir şekilde elektrik verilmiyor çünkü bu insanlar elektrik faturalarını ödeyemiyor.

Peki halkın krizin sonuçlarına yönelik tepkisi ne oldu?

İnsanlar bu yaşam koşullarına değil, onu yaratan neoliberal tasarruf programına; yani özelleştirmelere, işsizliğe, işyerlerinin kapanmasına, emekli maaşlarının kesintiye uğramasına ve ücretlerinin ödenmemesine tepki gösterdi. Ne zaman bir saldırı olsa işçi sınıfı buna yanıt verdi. Son dört yıl içinde ülke çapında 30’dan fazla genel grev yaşandı. 

Syriza’nın iktidara gelmesi bize neyi gösteriyor?

Syriza’nın iktidara gelişi, insanların yönünü kitlesel bir şekilde sola döndüğünü, bilinçlerinin değiştiğini gösteriyor. Solda döndükleri yer ise Syriza oldu. Neden soldaki başka bir partiye (Komünist Parti ya da Antarsya) değil de Syriza’ya döndükleri sorusunu ise şöyle yanıtlayabiliriz: Komünist Parti hareketin bir parçası değil. Çok sekter ve sürekli umutsuzluk anlatıyor. Örneğin Sintagma’da eylemler olduğunda Komünist Parti gidip başka yerde eylem yaptı. Sürekli kendilerini hareketten ayrı tuttular. Dolayısıyla insanlar kendilerini Komünist Parti ile özdeşleştiremediler. Antarsya ise çok küçük.

Syriza’nın programı ile bu hareket arasında nasıl bir bağlantı var?

Syriza’nın programı radikal sol bir program. Radikal sol olması ise şundan kaynaklanıyor; bu program hareketin sloganlarını ve taleplerini yansıtan bir program. Örneğin seçimlerden önce Syriza’nın vaadi çok netti, eğer kazanırsak bu memorandumu tanımayacağız, borcu ödemeyi reddedeceğiz diyordu. Bu aslında Syriza’nın değil hareketin talebiydi. Dolayısıyla Syriza hareketin söylediklerini söylüyordu, yani onu yansıtıyordu.

Peki seçimden sonra ne oldu?

Seçimden sonra ise açıkçası bir hayal kırıklığı yaşandı. Çünkü Syriza seçimlerden önce bu memorandumu yırtıp atacağını vadederken, seçimlerin ardından ilk yaptığı iş onu uzatmak oldu. Syriza seçimden önce, var olan paranın, krizin neden olduğu insani yıkımı ortadan kaldıracak şekilde kullanılacağını vadediyordu. Çok somut bir programı vardı. Programda yoksullara elektrik, gıda yardımı yapmak gibi maddeler vardı. Ancak son yapılan anlaşma, hükümetin bütçeyi tehlikeye atacak herhangi bir adım atmasını engelliyor. Dolayısıyla Syriza’nın seçimden önce vadettiklerini bu şartlar altında nasıl gerçekleştireceği meçhul. Yunanistan işçi sınıfının mücadele deneyimine baktığımda şunu söyleyebilirim ki, bunun kesinlikle sonuçları olacaktır. 

Bu anlaşmanın amacının Yunanistan’ı krizden kurtarmak değil Avrupa’ya daha da bağımlı hâle getirmek olduğu söyleniyor. Buna katılıyor musunuz?

Avrupa Birliği, uluslararası bir emperyalist örgütlenme. Yunanistan ise bu birliğin bir parçası. Euro olmadan Yunanistan’ın 2008 öncesinde Balkanlar’da bu kadar güçlenmesi imkansızdı. Euro ile birlikte Yunanistan’ın eline uluslararası para birimi gibi güçlü bir silah geçmiş oldu. Tabii ki Yunanistan bunu kaybetmek istemiyor. Dolayısıyla şu anda Yunanistan, Almanya’ya ya da Avrupa Birliği’nin geri kalanına karşı savaşmıyor. Bu bir sınıf savaşı. Yunanistan’daki işçi sınıfı ile Almanya’daki işçi sınıfının kaderi bu savaşta ortak. Ama şu anda Syriza bu ortaklığı ve bunun bir sınıf savaşı olduğu gerçeğini öne çıkarmıyor.

Peki ne yapıyor?

Syriza, işçi sınıfına dayanıyor olmasına rağmen, solun ya da işçi sınıfının değil bütün Yunanistan’ın hükümeti olmaya çalışıyor. Dolayısıyla görüşmelerde bütün Yunanistan’ı temsil ediyor. Avrupa Birliği’ni kemer sıkma politikasının yanlış olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Ama AB bunu zaten biliyor. Ancak bir çözümleri yok. Varoufakis, Troika ile toplantıya gittiğinde aslında elinde gerçekten güçlü silahlar vardı. Ancak Varoufakis ne yaptı? Toplantıya gitti ve bütün Yunanistan halkı adına Almanya ve Avrupa’ya karşı mücadele etti. Dolayısıyla mesele sınıf savaşı olmaktan çıkıp uluslararası bir mücadele görünümü kazandı.  

Peki sence Yunanistan’ın buna tek başına meydan okuması mümkün mü? Ya da soruyu şöyle soracak olursak; tek ülkede demokrasi mümkün mü?

Eğer gerçek demokrasiye sadık kalırsa evet. Bundaki tek silahı ise diğer ülkelerdeki işçi sınıflarıdır. Yunanistan’da şu anda bir sınıf savaşı yaşandığını herkes biliyor. Eğer Syriza bunu net bir şekilde dile getirse, bütün sermayeyi karşısına alma cesaretini gösterse, Merkel’in bunu Alman işçi sınıfına açıklaması çok zor olur. Eminim Alman işçi sınıfının Syriza’nın yaptıklarına ve Almanya’ya olan borcunu ödememesine hiçbir itirazı olmaz. Ama eğer siz hikayeyi bütün Yunanistan halkının bütün Almanya’ya ve Avrupa’ya karşı mücadelesi şeklinde kurarsanız, o zaman Merkel’in Alman işçi sınıfının önünde Yunanistan ve Syriza’yı suçlaması çok daha kolay hâle gelecektir. Çünkü bu, eğer Syriza’nın anlattığı gibi bu ulusal bir mücadele ise neden Alman işçi sınıfı bizi desteklesin ki? 

Peki devrimci sosyalistlerin bundan sonra Yunanistan’daki stratejisi ne olacak?

Her şeyden önce işçi sınıfının taleplerini desteklemeye devam edeceğiz. Eğer Syriza bu şekilde uzlaşmaya çalışmaya devam ederse, Yunanistan işçi sınıfı ona da yanıt verecektir. Biz bu mücadelede yine işçi sınıfı ile birlikte olacağız, onun taleplerinin kazanması için mücadele edeceğiz. Ve tabii ki bunu yaparken en önemli bir başka işimiz de antifaşist mücadele olacak.

(Röportaj: Arife Köse)

(Video) Syriza'nın seçim zaferi: Yeni sol ihtiyacı



Bültene kayıt ol