Türkiye barış sürecinin yoğun yaşandığı dönemlerde, Türkiye'den Kuzey İrlanda'ya, oranın barış sürecini incelemek üzere AKP, HDP, CHP milletvekilleri, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan heyetler gitti.
Gidenlerin bazıları gördüklerini, dinlediklerini yazdılar, anlattılar. Bu yazılanlar üzerine çok bir tartışma çıkmadı ne yazık ki.
Kuzey İrlanda barış süreci, Türkiye'ye pek çok yönden şablon olacak bir süreç değildi. Oranın tarihsel-siyasi dinamikleri ve çatışan tarafların yapısı, Türkiye'deki durumdan çok daha farklı idi. Ama yine de barış görüşmeleri yaşanmış ve çatışmanın sonlandırılmış olduğu bir yerin aktörlerinin deneyimini öğrenmek iyi bir girişimdi.
Hayırlı Cuma Anlaşması’nın sonucu ortaya çıkan yapı, Kuzey İrlanda'da yönetimin ‘Cumhuriyetçiler’ ve ‘Kraliyetçiler’ arasında bölüşülerek, tarihsel mezhepçi Protestan-Katolik ayrımcılığının barış anlaşması adı altında kurumsallaştırılması oldu ve bu yapı pek çok yeni soruna açık; ama silahlar susmuştu ve halklar biraz olsun nefes alabilmişti.
Bu gezilere katılan hükümet kanadı ne dersler çıkardı bilemeyiz ama herhalde sürecin öyle emir-komuta diktasıyla, ya da al gülüm ver gülüm siyasetiyle yürümediğini, ulusal ve uluslararası pek çok baskıya marruz kaldığını, süreç boyunca Britanya hükümetinin patronluğunun sökmediğini ve asıl olanın barışa olan niyet olduğunu falan görmüşlerdir herhalde.
Uzun yıllar devam etmiş ve pek çok acıyı yaratmış bir çatışma sürecinin, öyle Tony Blair’in iki dudağının arasından çıkacak laflarla yeni bir döneme evrilmediğini de anlamışlardır herhalde.
Hataların, geri dönüşlerin ve çatışmalara geri dönme risklerinin olduğu bir süreçte, Britanya hükümetiyle görüşen cumhuriyetçilerin öncülerinin siyasi bir korumaya alındıklarını duymamış olamazlar.
Asıl olan niyet...
Uzun süren ve 22 Mayıs 1998’de referandumla kabul edilen Hayırlı Cuma barış anlaşmasına gelinen barış süreci, kolay ve sorunsuz bir süreç değildi.
15 Ağustos 1998’de İRA’dan kopan ve barış anlaşmasına karşı çıkan ‘Gerçek İRA’ isimli bir örgüt, Omagh kasabasında bombalı bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda tamamı sivil ve ikisi hamile kadın 29 insan öldü, 220 kişi yaralandı. Bu saldırı tüm çatışma dönemlerinin en kanlı eylemi idi. Saldırıdan sonra 2000’e kadar eylemsizlik kararı alan örgüt, o tarihten sonra çeşitli eylemlere devam etti. 2009’da iki Britanya askerini öldürdüler. Örgüt, bugün Yeni İRA adı altında çok küçük bir varlık göstermeye devam ediyor.
Kuzey İrlanda’nın tarihi, belki de Türkiye’nin yaşadığı süreçlerden daha az karmaşık, daha bir kendi içine dönük bir durumdu ama ortada uzun yıllar devam etmiş bir çatışma, zorlu bir barış süreci ve bu sürecin aktörleri vardı.
Barış süreci anlama turlarını turistik gezilerden ayıran işte bu detayları görmek, bunlardan ders çıkarmak ve artan bir niyetle işe koyulmak için geri dönmekti.
Buralardan, çıka çıka, zamanında dendiği gibi ‘’Demirtaş bir Gerry Adams olamamış’’ (*) ya da ‘’barışa evet ama anadilde eğitime karşı milli hassasiyetlerimiz var’’, ‘’benim istediğim koşullarda barış, ya da hiç’’ gibi sonuçlar çıkmışsa, İrlanda’nın tarihi ve turistik yerlerini görüp geri dönmüşsündür. Oturur İrlanda’nın Gery Adams’ına övgüler düzer, Demirtaş’ı hapse atarsın. İrlanda’nın barış sürecine güzellemeler yaparken, kendi barış sürecin güme gitmiştir. Üstelik milyonlarca insan barışa açken.
Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat...
Her işin başı niyet.
Memet Uludağ
(*) http://marksist.org/icerik/Yazar/2528/Selahattin-Demirtas,-Gerry-Adams-olsaydi