İnsanlık tarihi, yalnızca savaşların, baskının ve ölümlerin değil; aynı zamanda çalışan sınıfların, yoksulların, tüm ezilenlerin kendi hayatlarının kaderini ellerine almak için giriştikleri mücadelelerin tarihidir. Bunların arasında işçi sınıfının en önemli deneyimlerinden biri, 144 yıl önce bugün, 18 Mart 1871'de kurulan Paris Komünü'ydü...
21. yüzyıl, toplumun üzerinde asılı duran devletlere, seçmenleri yerine özel şirketlere hizmet eden parlamentolara, yeni-liberal saldırının basit birer aracı haline dönüşmüş egemen sınıf partilerine karşı çalışan sınıfların öfkesiyle başladı.
Son 30 yılda dünyanın değişik yerlerindeki birçok ülkede genel grevler, kitlesel yürüyüşler sonucu birçok hükümet devrildi. Ortadoğu'da on yıllarca hüküm süren baskıcı rejimlerin diktatörleri devrildi.
Onları indirdik, yerine ne koyacağız?
136 yıl önce, Parisli işçiler ve ezilenler, gerçekleştirdikleri Komün Devrimi'yle bu soruya gerçek bir yanıt üretmekte gecikmediler.
Savaş ve devrim
1840'lar ve 1870'ler, kökleri 16. yüzyıla dayanan kapitalizmin yaygınlaştığı ve egemen üretim tarzı hâline geldiği dönemdi. Günde 16-18 saat boğaz tokluğuna çalışma, kadın ve çocuk emeğinin sömürüsü, şehirlerde insanlık dışı koşullarda yaşam demek olan kapitalizm, uluslararası devrim dalgasıyla karşılandı.
1810-1848 yılları arasında, başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde ayaklanmalar yaşandı. Ancak vakit erkendi, tarih sahnesine çıkmış yeni güçler çözümü bilmiyorlardı henüz.
23 yıllık bir geri çekilme, hazırlık, olgunlaşma ve örgütlenme döneminin sonunda Fransa'da hava değişecekti. 19 yıldır hüküm süren Louis Bonaparte iktidarı, yönetemez hâle gelmişti. Çalışan sınıflar kendi örgütlerini kurmaya başlamıştı. İki iktidar yan yanaydı.
Devrimi engellemek için savaşa başvurdular. III. Napolyon, 19 Temmuz 1870'te Bismarck liderliğindeki Prusya'ya (ilerde Almanya olacak) savaş açtı. Bu, nefretle karşılandı. Ancak bozgun gecikmedi. 2 ay sonra yenilen ve düşmana esir düşen III. Napolyon'un temsil ettiği kapitalistlere karşı, çalışan sınıflar kendi iktidarlarını kurmak için harekete geçtiler. Fransız kapitalistlerini kurtarmak bu kez Bismarck'a düşecekti, Prusya ordusu gelişen devrimi ezmek için Paris'i kuşattı. Çalışan sınıflar silahlandı ve Paris'i savunmaya başladı.
Yiyecek stoklarının erimesi, bombardıman ve zengin-fakir arasındaki uçurum kadar, burjuva hükümetleri de Parislileri kızdırmıştı. Fransız hükümetinin başbakanı Louis-Adolphe Thiers, alternatif hükümet tehlikesini görmüştü. Hemen koşup Prusyalılarla ateşkes imzaladı ve dönüp Parislilerden ellerindeki silahları istedi. Paris'i savunan Ulusal Muhafızlar Örgütü (ordu) buna şiddetle karşı çıktı. Paris'in yirmi iki ilçesinde yaşayanlar ayrı ayrı toplandılar. Uluslararası İşçi Derneği (I. Enternasyonal) Fransa Şubesi sosyalist devrim çağrısı yaptı.
Thiers, yurtseverlik çığlıkları atarak askerlere isyancıları vurma emri verdi. Paris halkı askerlerin etrafını çiçeklerle sardı, kardeşleşme yaşandı, askerler ateş açmayı reddetti. Bir günde çoğunluk kan dökmeden iktidarı alacak, giyotinlerle anılan burjuva devrimi yerine bambaşka bir devrim kendiliğinden gerçekleşecekti.
Komün: Doğrudan demokrasi
18 Mart'tan 18 Mayıs 1871'e kadar iki ay gibi kısa bir süre iktidarda kalmayı başaran Komün'ün farkı neydi?
Kapitalist devlet ve kurumları ezilenler için araç olamaz. Toplumun özgürleşmesi için askeri ve bürokratik makine yıkılmalıdır.
Yıkılanın yerine ne gelmelidir?
Komünün ilk kararı, düzenli ordunun kaldırılması ve onun yerine tüm halkın silahlandırılmasıdır. Herkesin "ordusu", böylece hiç kimseye baskı uygulayamayacaktır.
Komün şehrin çeşitli ilçelerinden dolaysız seçimle gelen temsilcilerden oluşur. Bu üyeler, seçildikleri gibi hemen geri çağırılabilirler. Ezilenler doğrudan iktidarı denetler.
Komündeki temsilciler ortalama bir işçi kadar maaş alır. Böylece ayrıcalıklara son verilir ve iktidar kendini toplumun üzerindeki bir baskı gücü değil, basit bir yönetim aracına dönüşür.
Yıkılanın yerine gelen doğrudan demokrasidir. Komün, iktidarı korumak, pekiştirmek yerine dağıtarak önemsizleştirir ve sönümlenmesinin de önünü açar.
Kendi küllerinden doğan devrim
144 yıl önce tarihin ilk sosyalist devriminin ürettiği çözümler 21. yüzyılda da güncel.
Bir dakikada oy verip dört beş yıl boyunca denetlenemeyen meclislere karşı çözüm Komün'dür!
Dışarıda askeri maceralara atılan, asıl amacı 'içerdekileri' ezmek olan bürokrasilere ve ordulara karşı çözüm Komün'dür!
Savaşı durdurmanın yolu Komün'dür!
Piyasa ekonomisinin yıkıcılığına karşı çözüm Komün'dür!
Ekolojik olarak sürdürülebilir insanca bir yaşam Komün'le mümkündür!
Komün dün yenildi; Paris dışına çıkamadığı ve tüm dünyaya yayılamadığı için. 30 bin kişi Paris barikatlarında katledildi. 20 bin kişi idam edildi. 7 bin kişi sürgün edildi, on binlerce devrimci hapse atıldı.
Komün devrimcilerinin çoğu gençler ve kadınlardı.
Komün Devrimi, 21. yüzyılda kendi küllerinden diriliyor. Sıradan insanlar ulus-devletlerden, burjuva parlamentolardan, düzenli ordulardan yaka silkiyor. Devrimciler, kapitalizmin çözümsüzlüğüne karşı Komün'ün çözümünü her fırsatta hatırlatmalı.
Volkan AKYILDIRIM