Antropolog Emine Onaran İncirlioğlu’nun, “Ne Kadar da Benzermişiz Birbirimize: Ermenistan’dan Dost Anlatıları” başlıklı kitabı 2024 yılının ilk ayında okurlarıyla buluştu. KekeMe Yayınları tarafından yayımlanan kitap, İncirlioğlu’nun Hrant Dink Vakfı’nın “Sınırları Aşıyoruz” bursu ile Şubat-Mayıs 2015 tarihleri arasında, Erivan’da geçirdiği dört ayın bir ürünü niteliğinde. Bir antropoloğun aslında olası bir araştırmasının ön çalışma notları olarak başlayan ve zaman içinde de başlı başına bir yarı etnografik anlatıya dönüşen bir kitap Ne Kadar da Benzermişiz Birbirimize. Gündelik yaşamın içinde, çok çeşitli bir yelpazede Türkçe, İngilizce ve Ermenice gerçekleştirilen görüşmelerin ve katılımcı gözlemin, “yer”de olmanın gerçekliğiyle biriken bu anlatıların kimin için yazıldığı, okurunun kim olacağı sorusu da bir anlamda kitabın dilini belirleyen kritik bir soru olarak belirmiş. İncirlioğlu bu kararı şu şekilde anlatıyor:
“Bir sosyal bilimci, sosyokültürel antropolog ve kültürel çeşitlilikle ilgili bir insan olduğum halde ben bile o kadar az şey biliyormuşum ki Türkiye-Ermenistan ilişkilerine odaklanarak eski kendime yazmak farz oldu. Kimin, hangi Türkçe okurun okuyacağına gelince, kaçınılmaz olarak antropoloji süzgecinden geçirilmiş olmakla birlikte, ‘herkes’ tarafından okunabilecek, ‘akademik’ olmayan bir dilde yazıyorum.” (s.16)
Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, toplam beş alt bölümden oluşuyor ve bu yolculuğun fikir olarak nasıl geliştiğini, sürecin nasıl gerçekleştiğini anlatarak başlıyor. Erivan’a varıştan İstanbul’a dönüş yolculuğuna kadar geçen dört aylık deneyimi, ev hayatı, dil dersleri, kurum ziyaretleri, gündelik hayat yoğunluğu ile dolu bol gözlem, anı ve veri ile aktarıyor.
Kitabın ikinci bölümü, bu dört ayda gerçekleştirilen toplam on sekiz derinlemesine görüşmenin yer aldığı “anlatılar” bölümü. Ermenice öğretmeninden ev sahibesi Aida ile kurulan aile sofrasına, hem programlı tanışmaların hem de tesadüfi karşılaşmaların özneleriyle yapılan bu görüşmeler gündelik hayattan soykırımın yüzüncü yılına, Türkiye’deki uzak akrabalardan iki ülkenin ilişkilerine uzanan çok geniş bir alana yayılıyor.
2015 yılında gerçekleşen bu yolculuğun, alınan notların, bir araştırmanın başlangıç çalışması niteliğinden başlı başına bir kitaba evrilmesi, pandemi ve ekonomik krizi de kapsayan dokuz yıllık bir sürece ulaşıyor. Kitabın sonuç yerine geçen son bölümü, hem ortak bir anlatı oluşturabilmenin imkânları ve unutmak ile hatırlamanın nedenleri üzerine düşünmeye davet ediyor hem de bu dokuz yılda gelişen olayların (100. yıl sonrası, Karabağ Savaşı ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerindeki diplomatik ilişkiler) Ermenistan’da nasıl algılandığını öğrenmeye yönelik bir merakı dile getiriyor.
6 Ocak’ta Ankara’da gerçekleşen söyleşi ve imza gününde de dile getirildiği gibi, okundukça çoğalacak olan bu kitap, Hrant Dink’in katledilişinin 17.yılı yaklaşırken benzerlikler ve farklılıkları idrak ederek, barışın gerçekleşmesi için tohum olması umudunu taşıyor. Hrant Dink’in 2008’de yayımlanan İki Yakın Halk İki Uzak Komşu kitabına atıfla, İncirlioğlu, bu umudu şu şekilde aktarıyor:
“Ben de bu kitabı yazarak (…) Dink’in öldürülmesinden sonra kurulan ve Hrant Dink’in kucaklayıcı üslubunu yaşatmayı, diyalog, barış ve empati kültürünü geliştirmeyi görev edinmiş olan Hrant Dink Vakfı’ndan aldığım bursun karşılığını ödüyorum. Her ne kadar Vakıf’ın böyle bir talebi, beklentisi olmasa da ve imzaladığım sözleşmede böyle bir yükümlülük altına girmediysem de elinizdeki kitabı yazmamın belki de en önemli nedeni bu burs nedeniyle hissettiğim sorumluluk duygusudur. Bu iki yakın halkın ne kadar yakın olduğunu göstermekte ve iki uzak komşuyu yaklaştırmakta katkım, çorbada tuzum bulunsun istedim.”
Esra Akbalık
(Sosyalist İşçi)