Sosyalist İşçi yazarları geçtiğimiz hafta Flormar işçilerini ziyaret etti. Aylardır direnen işçilerle röportajı Sibel Erduman yaptı.
Direnişin nasıl geliştiğini özetleyebilir misiniz?
- İşveren bizimle yaptığı toplantıda işlerinin iyi gittiğini, hepimizin maaşına zam yapacağını söyledi. Sene başı geldi, zam yapıldı ama işçiler arasında ayrım yaptığını fark ettik. Sevdiklerine çok, diğerlerine az zam yaptılar. Uzun yıllardır çalışanların bir kısmına az zam yaparken yeni girenlerin bir kısmına çok zam yaptılar. İnsan kaynakları ile görüşmek istedik. Bu zamlar biz işçileri bölmüştü, iyi zam alanlar ile az alanları karşı karşıya getirdiler.
3 ay insan kaynaklarından ses çıkmadı, müdürler bizimle görüşmedi. Biz de sendikalı olmaya karar verdik. Bizi koruyacak bir sendika aradık, Petrol-İş’e başvurduk, hızlı bir şekilde çoğunluğu kazandık, resmi belgeler işverene ulaşınca saldırılar başladı. 12 arkadaşımızı işten çıkardılar. Onlar fabrika önüne gelince destek vermek için dışarı çıkıp alkış yapanları, tek bir kere de 80 işçiyi çıkardılar. Sonra işten çıkarmalar devam etti. Toplam 132 kişiyi işten çıkardılar. İlk 12 kişi ve son 7 kişiye tazminat verdiler. Kalanları iş kanunun 25/2 maddesinden çıkardılar, tazminat falan da vermediler.
25/2 maddesi, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller nedeniyle iş sözleşmesini hemen sona erdirme hakkı veriyor patrona. Bu fesih türü sonucunda işçi herhangi bir tazminata hak kazanamayacağı gibi iş güvencesi hükümlerinden ve işsizlik ödeneğinden de yararlanamamaktadır.
Çok zor koşullarda Mayıs’tan beri 9 aydır direniyoruz, ama vazgeçmeyeceğiz. Yazı da, Ramazan’ı da, şimdi de kışı burada geçirdik. Çadıra çok zor izin verdiler, ısıtıcılara izin vermiyorlar, ses düzenimize izin vermiyorlar. Fabrikanın karşısında yol kenarında çadıra izin verdiler. Fabrikaya barikat şeklinde kapı ve tel örgüleri yaptırdılar. İşçiler bizi görmesin diye yemek ve çay odalarını fabrikanın öbür tarafına taşıdılar. Bizi buradan göndermeye çalışıyorlar.
Herkesin davası var, Petrol-iş avukat tuttu. Atılanlardan biz 80 kişi çadırda direnişe devam ediyoruz. Bir 50 kişi mecbur kaldı, işe girdi. Ama dava seviyeleri farklı, bilinçli olarak davaları uzatıyorlar. Yazın adli tatil diye ertelediler. Bilirkişi raporlarını, tanık ifadelerini çarpıtmaya çalışıyorlar. Flormar şirketinde Yves Rocher’in hisseleri de var. Oradaki şirketin üstüne baskı yaptırılıyor. Yurtdışında bayağı destek var. Petrol-iş aylık her işçiye 1.000 tl maaş veriyor, gelen para bağışlarını da kişi başına düşen miktarda veriyor. Yemek, çay vs. diğer servisleri de var.
CHP, HDP ve diğer muhalif partilerden desteğe gelenler oldu. Dün Maltepe halkı bir grup geldiler. Gebze halkında böyle bir şey görmedik. Gebze belediye başkanı dahil kimse gelmedi, yardımcı olmuyorlar.
Ancak çalışan arkadaşlardan, eskiden beraber çalıştıklarımızdan destek gelmiyor. Telefonlarımıza bile cevap vermiyorlar. Servisler direkt içeri giriyor, bizimle temas etmelerini engelliyorlar. İlk başlarda bizim çadıra gelip selam verenleri işten attıkları için kalanları korkutuyorlar.
İşveren “fabrikada bir düzen oturttum, onlar bu düzeni bozacak” diyormuş. Halbuki biz yıllarca orada çalışmış kalifiye işçileriz. İşi bozmaz, aksine iyileştiririz. Biz işimizi severek yapıyorduk.
Asıl talebimiz sendikalı olarak işe dönmek, bunu kazanıncaya kadar direnişe devam edeceğiz.
“Umutsuz yaklaşımlar yoruyor”
Kadın işçiler olarak ne zorluklar çekiyordunuz?
- Artık kadınlar mecburen çalışıyorlar. Bir kişinin maaşı aileyi geçindiremiyor. Ben de eşim de çalışıyoruz. Ama ben 3 vardiya yapıyorum. İşyerinde bölüm sorumlusuydum, çok yoğun bir işim vardı, çok yoruluyordum. Sonra eve gidiyordum; yemek, çamaşır, temizlik vs. tüm ev işleri bendeydi, üzerine çocukların okulları, dersleri ekleniyordu. Eşim ise eve gelince pijamalarını giyip yatıyor, bense gece yarılarına kadar çalışmaya devam ediyordum. Eve gelince işi düşünmeyi, işe gelince de evi unutmak zorunda kalıyordum. O kadar çok iş vardı ki kafam şişiyordu.
Fabrikada kreş yok, çocuk yardımı yok. 5 sene çalışırsan yılda bir ikramiye hakkın var, o kadar. İşe girerken en az 2 sene hamile kalmama sözü veriyorsun. Resmi bir durum yok, işe alan kişi ile konuşuluyor. Bir kadın çalışan işe başladığında hamileymiş; müdür, hepimizin önünde rencide etti, bir sürü şey söylediler, işten ayrılmak zorunda kaldı. Nişanlılar işe alınmıyor. Çocuk doğumundan sonra ücretli izin hakkı yok.
İşten çıkıp direnişe başladıktan sonra yakın ailem, eşim, kayınvalidem anlayışlı davrandılar, desteklediler, ancak diğer çevreler olumsuz bakıyorlar. Annem bile umutsuz, boşu boşuna soğukta duruyorsunuz, sizi işe almayacaklar diyor. Beni en çok etkileyen bu davranış oluyor. Umutsuzluk… İnsanlara anlatmaktan yoruldum, genellikle susuyorum, ama bazen dayanamıyorum ağlamaya başlıyorum. Çocuklarım da şikâyetçi, eskiden ekonomik durumumuz iyiydi, şimdi maaşımız çok az, istedikleri şeyleri alamıyoruz. Çocuklarım büyük, “sen de sessiz kalsaydın, sendikalı olmasaydın” diyor. Örneğin dershaneye gönderemedik onu, şikâyet ediyor. Sonra pişman oluyor, geliyor sarılıyor.
8 Mart haftaiçi olduğu için gene burada olacağız. Dayanışma için kadınları buraya bekleriz. Belki daha sonraki etkinliklere katılırız.
“Direnmeye devam edeceğiz”
8 Mart’ta olanlar maalesef hâlâ devam ediyor. Sırf sendika kurduk diye başımıza gelenleri görüyorsunuz. Bu haklar kolay kazanılmadı. Biz de bu haklar için mücadele ediyoruz. Yarın çocuklarımız da buna devam edecekler. Ama yasal hak olan sendika hakkını kazanacağız. Bayrağı devraldık. İnşallah iyi olacak. İşverenlerle görüşme devam ediyor. Maaşları ve tazminatı verelim ama işe geri almam diyormuş. Biz bu anlaşmayı kabul etmiyoruz. Kaç senedir orada emeğimiz var, işe geri dönmek istiyoruz. İşten çıkarılanların arasında 14 yıl, 12 yıl çalışan kalifiyeli işçiler var.
İşveren bizi hâlâ vazgeçirmeye çalışıyor ama biz direneceğiz. Bu kadar direndik, devam edeceğiz.
(Sosyalist İşçi)