Arkadaşımız Özdeş Özbay, “Leaktivizm: Milenyumda beyaz yakalı işçinin sabotajı mı?” başlıklı yazısında¹ son yıllarda dünyanın gündemine girmiş bir meseleyi, gizli bilgilerin internet yoluyla ifşasını emek hareketiyle ilişkilendiriyor. “Leaktivizm” kavramını gündeme sokan ve Wikileaks’ten bugüne dünyada ve Türkiye’de “sızdırma” aktivitelerini sırasıyla ele alan derli toplu bir yazı olmakla birlikte, yazıya ilişkin bazı itirazlarımız var, onları paylaşmak istiyoruz.
Öncelikle yazıya ilişkin bir düzeltme yapalım. Özdeş, istenatildim.org sitemizi “özel olarak işten atılan beyaz yakalı işçinin kendisini atan şirketin uygulamalarını ifşa ettiği bir sayfa” olarak tanımlamış. Ancak sayfamız bir sızdırma veya ifşa niyeti taşımıyor ve bugüne kadar da sayfamızdan aktivizm veya başka niyetlerle bir “sızdırma” yapılmadı. Site işten “atanlardan” çok, atılanlara, atılanların deneyimlerine odaklanıyor; işten atılmayı gündemleştirmeye ve dayanışma ilişkilerini kurumsallaştırmaya çalışıyor: Sloganı da bu yüzden “işten atıldım… ama yalnız değilim” şeklinde.
Ancak Özdeş’in sitemizle ilgili hatasının sızdırma faaliyetlerine ilişkin genel değerlendirmesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Yazar, “sızdırma” faaliyetinin bir ajanlık veya hacking olmayıp “adaletsizliklere” karşı bir mücadele yöntemi olduğunu isabetle tespit ediyor, ancak kolektif olmayan ve bireysel bir mücadele olduğunu ve 19. yüzyıldaki makine kırıcıların “öfkelerini dışa vurdukları sabotaj eylemlerini” akla getirdiğini söylüyor. Bundan pek emin değiliz. Nitekim, Özdeş’in verdiği örnekler de bu faaliyetlerin bireysel bir öfke dışa vurumu ve sabotaj niteliği taşıdığını pek doğrulamıyor.
Özdeş, sızdırmanın kolektif mücadele tarafından da kullanıldığını ve “profesyonelleştiğini” kabul ediyor, ancak sızdırmanın kolektif mücadelenin ve beyaz yakalı örgütlenmesinin eksik olmasından veya hiç olmamasından dolayı ortaya çıktığını ima ediyor. Buna karşılık biz, sızdırma faaliyetlerine farklı bir açıdan bakmanın ve onu kolektif mücadelenin bir veçhesi olarak görmenin kolektif mücadele açısından daha faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Leaktivizm “fiziki” örgütlenmelerimizin eksikliğinden kaynaklanmayıp bizi yeni bir örgütlenme anlayışına davet ediyor olabilir.
Leaktivizmin kurucu hamlesi olan Wikileaks ve sonrasında gelen gizli devlet/şirket belgelerinin sızdırılması faaliyetleri pekala “kamusal ajanlık” faaliyeti olarak tarif edilebilir. Gerçekten de bu faaliyetlerin diplomasiyi ve şirket bilgilerini “müşterekleştirdiğini” ve “meta ilişkileri dışına çıkardığını” söylemek mümkün. Leaktivizmin diplomasi disiplinini kökten değiştirdiği vurgulanıyor.² Elbette leaktivizmin “büyük kuvvetler” tarafından toplumu manipüle etmek için taklit edilebileceğini, üstelik aşırı bilgi yüklenmesiyle gerçekte alıcının “sabote” edilmesi durumunu gözden kaçırmamak gerekiyor.³ Ama bu gerçeklere rağmen diplomasinin ve küresel yıkımın gizlilik ilkesinin yerini bilgiyi paylaşmakla değişmesi zorunluluğu ortaya konuyor.
Yazıda Türkiye’den verilen örnekler ise, bir sabotaj niteliği taşımaktan çok gerçek bir ihtiyaca cevap veriyor. “Firmafaresi” ve “mimarazzi”, şirketlerin çalışanlara ait bilgilere rahatça ulaştıkları ve çalışanlar hakkında “kara listelerin” şirketler arasında paylaşıldığı bir dönemde, çalışanların şirketler hakkında ihtiyaç duydukları bilgileri toplumla paylaştılar. Netaş’ta atılmaları engelleyen Netaşleaks ve çağrı merkezi çalışanlarının örgütlenmelerini kolaylaştıran GCMleaks de dahil, bu tip çalışmalar çalışanların öfkesini ifade etmelerinden veya çalışanların “algı kırılmasında pay sahibi” olmaktan fazlasını yaptılar.
Yazıda bu algı kırılması şöyle ifade ediliyor:
Beyaz yakalılar genellikle işyerlerinde yaşadıkları sorunları patronlarının yeteneksizlikleri veya kendileri ile yaşadıkları şahsi sorunlara indirgeme eğiliminde oluyorlar. Sorun yaşadığı şirkette mücadele etmek yerine başka bir şirkete gitmeyi, orada işlerin daha iyi olacağını düşünebiliyorlar. Bu sayfalar ise hemen her işyerinde hatta özellikle “kurumsal” diye bilinen büyük şirketlerde, çalışma koşullarının daha iyi olmadığını, sorunların her ofiste aynı olduğunu gözler önüne serebildi.
Yazıda bu “algı kırılmasının”, beyaz yakalıların kurumsal olanlar da dahil diğer şirketlerde de benzer koşullarda çalışıldığını anlamasıyla gerçekleştiği söyleniyor. Yazıya göre, böylece sorunlar karşısında sadece kendilerini, başkalarını veya patronu suçlama eğiliminde olan beyaz yakalılar, kötü çalışma koşulları karşısında mücadele etmek yerine kaçmayı tercih etmeyecekler.
Oysa bu sayfalar iş değiştirmemek ve kendi işyerinde mücadele etmek için kullanılmaktan çok iş değiştirecek olanlara daha avantajlı olan işyerlerinin de bilgisini aktardı. Ayıca deneyimimiz gösteriyor ki, beyaz yakalıları mücadele etmeye iten koşullar arasında böylesi bir çaresizlik çok da rol oynamıyor. Vurgulamak istediğimiz şey, şirketlerin baskısıyla sona eren bu sızdırma faaliyetlerinin çalışanların önemli bilgi ihtiyaçlarını karşıladığı. Şirketler hakkında bilginin paylaşılması, çalışanları birçok açıdan güçlendirdi, yeni güçlenme yollarının arayışını kolaylaştırdı.
Leaktivizm faaliyetlerinin temel motivasyonlarını ve kolektif mücadeledeki işlevselliğini bir yana bırakalım, bu faaliyetlerden öğrenilecek şeyler bitmiş değil. Bu faaliyetlerin en “bireysel” görünenleri bile bireysel olanla kolektif olan arasındaki ilişkiyi tartışma imkanı sağlıyor. Akılda kalan ve işlevli olan sızdırmaların temel özelliklerinden biri, temel motivasyonları “bireysel” bile olsa kendisini bir kamu hizmeti olarak sunmasıydı. Sabotajdan farklı olarak bir şirketi veya devleti işlevsiz kılmaya çalışmıyorlardı, piyasada veya karşılıklı ilişkilerde kendilerine (çalışanlara, halka) düşen payın peşindeydiler. Bireysel düzeyde yaşanan adaletsizliğin, toplumsal adaletsizlikle aynı cinsten olduğunu işaret ettiler. Doğası gereği devletten (ve şirketten) farklı olarak kamusal faydanın bireysel olanı geriletmesine karşı olan bu eylemler, kamusalın yeniden ve işçiden yana tarifini zorunlu kıldılar; bir anlamda bireysel faydanın toplumsal fayda olarak örgütlenebileceğini gösterdiler.
Bu yazıyla açılan tartışmanın sürmesi dileğiyle.
(Plazaeylem.org)
Dipnotlar:
1. Leaktivizm: Milenyumda beyaz yakalı işçinin sabotajı mı?
2. Bir örnek için: “WikiLeaks, public diplomacy 2.0 and the state of digital public diplomacy”
3.Leaktivizmin beklenenin tersine sonuçlar vermesi hakkında: Athina Karatzogianni, “Leaktivism and its Discontents”