Ücretler neden düşük? Haklar neden az? Çünkü Türkiye işçi sınıfı içinde sendikalıların oranı yaklaşık yüzde 12 iken, örgütlü azınlık üç konfederasyona bölünmüş durumda.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından periyodik olarak yayınlanan Türkiye'deki sendikalı işçilere dair istatisteklerin sonuncusu Resmi Gazete'de yayınlandı.
Temmuz 2017 itibarıyla,20 farklı işkolunda 13 milyon 581 bin 554 işçi çalışıyor. Yalnızca 1 milyon 623 bini sendika üyesi.
Metal, banka, finans ve sigorta, iletişim, savunma ve güvenlik ile enerji işkollarında sendikal örgütlenmenin yoğunlaştığı görülüyor.
Milyonlarca işçinin çalıştığı eğitim, sağlık, hizmet ve tekstil sektörlerinde ise sendikalı oranı dipte. 1 milyon 800 bin işçinin çalıştığı inşat sektöründe örgütlü 9 sendikaya üye işçi sayısı sadece 52 bin 580.
En fazla üye sayısına sahip sendikalar: Hizmet-İş (206 bin 592), Türk Metal (200 bin 398), Genel-İş (64 bin 883), Tez-Koop-İş (60 bin 584), Tes-İş (57 bin 845), Belediye-İş (57 bin 518).
Çoğunluk sendikasız olduğu için hem ücretleri genel olarak artırma hem de işçilerin taleplerini kazanmak için kolektif mücadele mümkün olamıyor.
Sendikal bölünmüşlük
Milyonlarca emekçi haklarını korumak ve genişletmek için sendikal örgütlenme gibi bir temel araçtan yoksunken, sendikalı azınlık ise kendi içinde bölünmüş durumda.
En fazla üye sayısı 907 bin 328 ile Türk-İş’te. Onu 544 bin 566 üyeyle Hak-İş takip ediyor. DİSK’in üye sayısı ise 145 bin 988.
Üç sendika kendi aralarında rekabet halinde ve biraraya gelmekten kaçınıyor. Örgütsüz çoğunluğu örgütlemek gibi bir çabaları yok, bu çabayı gösterenlerinde önü mevcut durumu muhafaza etmek isteyen sendikal rakipleri tarafından kesiliyor.
Patronların ve devletin, işçileri sendikadan uzak tutmak için her şeyi yaptığı koşullarda, mevcut konfederasyonların bölünmüşlüğü ve içe kapanmışlığı, milyonlarca işçiyi sendikalı yapma hamlesini de imkansız kılıyor. Tek tek işyerlerindeki sendikalılaşma mücadelesi ise kolayca bastırılabiliyor.