Farklı üniversitelerde akademisyen olan Ertan Erol, Ayla Ezgi Akyol, Cemal Salman, Ezgi Pınar, İpek Gümüşcan, Kıvanç Yiğit Mısırlı, Mustafa Kahveci ve Pedriye Mutlu’nun yaptığı “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’de Emek Piyasasına Dahil Olma Süreçleri ve Etkileri: İstanbul Tekstil Sektörü Örneği” başlıklı araştırma Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından yayınlandı.
Evrensel gazetesinden Fırat Turgut'un haberi şöyleydi:
Araştırma Suriyeli işçilerin işyerlerinde büyük bir ayrımcılığa maruz kaldığı, fiziksel şiddetten ücretlerinin ödenmemesine kadar türlü sıkıntılarla yüz yüze kaldığını ortaya koydu. Çözüm önerileri de sunulan araştırmada, bu konuda sendikalara önemli bir görev düştüğü ifade edildi.
Çocuk işçilik gerçeği
Türkiye’nin Suriye’de iş savaşın yoğunlaştığı 2012’den itibaren Lübnan, Ürdün, Irak gibi diğer bölge ülkeleriyle birlikte en çok Suriyeli sığınmacı kabul eden ülkelerden biri olduğu belirtilen araştırmada, Türkiye’de resmi rakamlara göre yüzde 51’i erkek, yüzde 49’u kadın olmak üzere yaklaşık 3 milyon Suriyeli olduğu ifade edildi.
Araştırma kapsamında 300’ü Suriyeli, 304’ü Türkiyeli olmak üzere toplam 604 işçiye anket yapıldı. Anket uygulanan işçilerin 118’i kadın, 486’sı ise erkek. Kadın işçilerin 96’sı Türkiyeli, 22’si Suriyeli iken erkek işçilerin 208’i Türkiyeli, 278’i ise Suriyeli.
25 yaş altındaki çalışanların toplam içerisindeki payı yüzde 49’un üzerinde olurken, 45 yaş üzerinde işçi sayısı ise büyük çoğunluğu Türkiyeli işçilerden oluşmak üzere, yüzde 5 civarında kaldı. 18 yaş altındaki çocuk işçiler toplam çalışanların yüzde 19’unu oluştururken bu oran Suriyeli çalışanlar arasında yüzde 29’u buldu.
En altta Suriyeli kadınlar var
604 işçiyle ücret ve çalışma koşulları da konuşuldu. Buna göre, bir aylık çalışmasına karşılık gelen ücretleri ortalama 1265 lira olarak bulundu. Araştırmanın yapıldığı dönemde 1050 lira olan asgari ücret esas alınırsa, sektör ortalamasının asgari ücretten 215 lira daha yüksek olduğu görülse de bunun arkasında haftalık 45 saatin üzerinde sürelerde sigortasız çalışma var. Emek piyasasında, geldikleri ülke ve cinsiyete göre çalışanların ortalama ücretleri karşılaştırıldığında, Türkiyeli erkek işçiler ortalama ücreti en yüksek grubu oluştururken, Türkiyeli kadın işçiler Türkiyeli erkek işçilerden ortalama 309 lira daha az kazançla ikinci sırada, Suriyeli erkek işçiler ise Türkiyeli erkek işçilerden ortalama 330 lira daha az kazançla üçüncü sırada yer aldı. En dikkat çekici sonuç ise Suriyeli kadın işçilerin ortalama ücretinde göze çarptı. Suriyeli kadın işçilerin ortalama ücreti Türkiyeli erkek işçilerin yaklaşık yarısına tekabül ederken, tüm işçilerin ortalamasından yaklaşık 489 TL daha düşük çıktı.
Kadınlar asgari ücret dahi alamıyor
604 çalışanın 203’ünün (yaklaşık yüzde 33) Türkiye’de yasal olarak belirlenmiş en düşük aylık çalışma ücreti olan asgari ücretin altında kaldığı görüldü. Türkiyeli kadın işçilerin yüzde 41’i, Suriyeli kadın işçilerin ise tamamı, toplamda ise 117 kadın işçinin 61’i (yüzde 52’si), asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyor. Suriyeli işçilerin yüzde 46’sının, Türkiyeli işçilerinse yaklaşık yüzde 20’sinin aldığı ücret asgari ücretin altında. Türkiyeli ve Suriyeli işçiler arasında belirgin bir ücret farkının bulunduğu kaydedilen araştırmada, “Ücretler söz konusu olduğunda işverenlerin etnik ayrımcılığa ve cinsiyet ayrımcılığına yaslandıkları söylenebilir” dendi.
Suriyeliler sigortasız çalıştırılıyor
Tekstil sektöründe haftalık ortalama çalışma saatleri yasal düzeyin üzerinde seyrediyor. Görüşülen işçilerin ancak yüzde 2,3’ü haftada 45 saat çalıştığını ifade etti. Anket uygulanan işçilerin yüzde 14’ü haftada 46-50 saat, yüzde 32’si haftada 51-55 saat, yaklaşık yüzde 20’si haftada 56-60 saat çalışıyor. Haftalık çalışma süresinin neredeyse bir buçuk katı ve üstünde çalışan işçilerin oranı azımsanmayacak düzeyde. İşçilerin yüzde 16’sı haftada 61-65 saat, yüzde 15’i ise haftada 65 saatten fazla çalıştığını söyledi. İşçilerin yarısının haftalık çalışma süresi 56 saat ve üzerinde, işçilerin üçte birinin haftalık ortalama çalışma süresi ise 60 saatin üzerinde. Asgari ücret ile ilgili bulgulara benzer bir biçimde yasal çalışma saatlerinin de sektörde geçerliliğinin bulunmadığı görülüyor.
İşçilerin Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı olarak çalışıp çalışmadıklarını anlamak üzere yöneltilen sorular üzerine Türkiyeli erkek işçilerin yüzde 46’sı, kadın işçilerin yaklaşık yüzde 63’ü sigortasız çalıştığını belirtti. Suriyeli erkek işçilerin yüzde 99.64’ü, Suriyeli kadın işçilerinse tamamı sigortasız çalışıyor.
Fazla mesai yok angarya var
Tekstil sektöründe görüşülen işçilerin yaklaşık yüzde 28’i işyerinde düzenli olarak fazla mesaiye kaldığını ifade etti. Düzenli olarak fazla mesai uygulanan işyerlerinin yüzde 15’inde fazla mesainin ücretsiz/angarya olduğu görülüyor. Bütün uluslararası sözleşmeler ve yasalarla çok kesin ifadelerle yasaklanmış olan angaryacılığın bu düzeyde varlığı, sektördeki kuralsızlığın boyutunu göstermesi bakımından dikkat çekici. Sektörde erkeklerin yaklaşık yüzde 13’ü, kadınların yüzde 17’si halihazırda ücretsiz/angarya fazla mesai şartlarında çalıştığını ifade etti. Erkek ve kadın işçiler arasında angarya fazla mesai oranları birbirine yakın olsa da fazla mesai ücretini alabilmek noktasında kadınların oranı erkeklerin gerisinde kalıyor.
Suriyeli işçi daha eğitimli
Sektörde çalışanların yüzde 50’si ilkokul mezunu. Bu oran kadın işçiler arasında yüzde 55, erkek işçiler arasında yüzde 49’dur. Suriyeli çalışanların yüzde 60’ı ortaokul ve altında eğitime sahipken bu oran Türkiyeli çalışanlar için yüzde 78. Görüşmecilerin ifade ettiği en üst eğitim düzeyi üniversite mezunlarının oranı, Suriyeli çalışanlarda yüzde 7, Türkiyeli çalışanlarda yüzde 2 civarında. Eğitim düzeyleri genel olarak karşılaştırıldığında Suriyeli çalışanların eğitim düzeyi Türkiyeli çalışanlara kıyasla daha yüksek.
Kirada oturuyorlar
Türkiyeli işçilerin yüzde 55’i kirada, yüzde 37’si kendi evinde oturmaktadır. Suriyeli işçiler açısından ise konut mülkiyeti ise nadir düzeyde. Suriyeli işçilerin yüzde 98,6’sı kirada otururken, kendi evinde oturduğunu belirtenlerin oranı ise sadece yüzde 1,4. evli olmayan Suriyelilerin büyük çoğunluğu çok sayıda kişinin ikamet ettiği bekar evlerinde kalıyor. Bu durum Suriyeli işçilerin kira bedellerini, aldıkları ücretler de göz önünde bulundurulduğunda, ancak çok kişiyle paylaşarak karşılayabildiklerini gösteriyor.
Görüşülen işçilerin yüzde 30’u 501-600 lira, yüzde 30’u da 601-700 TL kira ödüyor. Toplamda işçilerin yüzde 60’ı 500 ila 700 TL arasında kira veriyor. Ayda 500 TL ve altında kira ödeyenlerin toplam oranı ancak yüzde 21. Ayda 700 TL ve üzerinde kira ödeyebilenlerin oranı da oldukça düşük. En yüksek kira düzeyi olan ayda 900 TL ve üzeri kira ödeyen yüzde 2.5’luk azınlık da dahil edilirse, 700 TL’nin üzerinde kira ödeyenlerin toplamı yüzde 20’yi ancak buluyor. Sektörde ortalama ücretlerin 1300 TL civarında olduğu hatırlanırsa, İstanbul’da çalışan tekstil işçilerin kira giderleri aylık gelirlerinin yüzde 50’sini aşıyor.
Türkiyelilerin %52'si Kürt
Çalışmaya katılan Türkiyeli işçilerin yüzde 52’si “Etnik kökeniniz nedir?” sorusuna karşılık olarak kendisini Kürt olarak tanımlamıştır. Bu oranı yüzde 38 ile kendisini Türk olarak tanımlayanlar takip etmektedir. Kalan yüzde 10’luk kesim Arap, Zaza, Kafkas ya da Balkan kökenli olduğunu ifade etmiştir. Etnik olarak kendisini Kürt ya da Zaza olarak tanımlayan işçilerin oranının, bu iki grubun ülke nüfusu içerisindeki payından çok yüksek olması dikkat çekicidir.
%40'ının yakını çatışmalarda yaralandı
Ülkelerinden ayrılma nedenleri sorulduğunda, Suriyeli erkeklerin yaklaşık yüzde 52’si güvenlik gerekçesini öne sürerken, yüzde 35’i sağlık gerekçesiyle, yüzde 9’u ekonomik, yüzde 3’ü siyasi, yüzde 1’i de diğer nedenlerle Suriye’den ayrıldığını belirtti. Kadınlar arasında ise güvenlik ve sağlık nedenleri dışında bir neden belirten yok.
Suriye'deki çatışmaların aile bireylerine ya da yakınlarına doğrudan etkisine ilişkin sorulara ise Suriyelilerin yüzde 18’i çatışmalardan ötürü yaralanan bir yakınları olduğu, yüzde 40’ı ise Suriye’deki savaşta hayatını kaybeden bir aile üyesi ya da yakını olduğu yönünde cevap verdi. Görüşülen işçilerin yüzde 13,3’ünün, Suriye’de iken yaşadığı evin şu andaki durumu hakkında bir bilgisi yok. Suriyelilerin yüzde 46,3’ü Suriye’deki evinin barınmaya uygun olmadığını, yüzde 40,3’ü ise Suriye’deki evinin halen kullanılabilir olduğunu ifade etti.
İş yaşamı deneyimleri
Araştırmada Suriyeli ve Türkiyeli işçilerin iş arama süreçleri ve işyerindeki deneyimlerinden hareketle, sektördeki çalışma koşulları, işyerinde yaşadıkları herhangi bir olumsuz deneyim olup olmadığı, psikolojik ya da fiziki şiddete maruz kalıp kalmadıkları, her iki grubun birbirlerine yönelik
algıları, Suriyelilere yönelik işverenler ya da işçilerden kaynaklı bir ayrımcılık yapılıp yapılmadığına dair veriler de elde edildi.
Suriyeli işçilerin yüzde 39’u, Türkiyeli işçilerin yüzde 57’si bu sayılanlardan “en az birinin” iş yaşamında başına geldiğini ifade etmiştir. Çalışmaya katılan işçilerden Türkiyeli olanların yaklaşık yüzde 9’u, Suriyelilerin ise yüzde 2’si iş yaşamında en az bir kez fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade etti.
Çözüm için neler yapılmalı?
Araştırmada sorunun çözümü için şu öneride bulunuldu:
“Öncelikle Suriyeli göçmenlerin büyük bir bölümünün uzun bir süredir Türkiye’de yaşadıkları ve ülkedeki savaş ve çatışma durumunun ne zaman sona ereceğinin belirsiz olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak Suriyeli göçmenlerin uzun dönemde toplumsal entegrasyonunu sağlamaya yönelik kamu politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Kamu politikaları açısından, Suriyeli göçmenlerin tüm hukuki yetersizliklere karşın önemli ölçüde mevcut emek piyasasına dahil olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalı, özellikle bu çalışma koşullarının iyileştirilmesi için sektördeki kuralsızlığı ortadan kaldıracak adımlar atılması gerekmektedir. Suriyeli işçilerin sayısındaki artış ile birlikte sektördeki 12 yaş altındaki çocuk emeğinin sömürüsünün de artmaya başladığı göz önüne alınarak, ilk ve orta eğitim çağındaki çocukların çalışmasının önlenmesi ve mevcut eğitim sistemine entegre edilmelerinin sağlanması önem arz etmektedir. Göçmenlerin geçici kimlik sahibi olma oranlarının arttırılması gerektiği açıktır. Bu açıdan bu görevi yerine getiren Yabancılar Polisi dışında yetkin Koordinasyon merkezlerinin sayısının artması ve bu görevi yerine getiren personelin özel bir eğitimden geçirilerek denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Bu bağlamda, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları mahalle ve ilçelerde Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün ofisler açarak kimlik verme ve bilgilendirme görevini yerine getirmesi değerlendirilmelidir. Özellikle Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetinden faydalanabilmeleri için yoğun yaşadıkları bölgelerdeki sağlık kuruluşlarında mümkünse Suriyeli veya Arapça bilen kişilerin istihdam edilmesi gerekmektedir. Kötü muamelede bulunan görevlilerin tespit edilerek müeyyideye tabii tutulması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinden faydalanma hususunda yaşanan sıkıntılarla birlikte, Suriyeliler yaşadıkları olumsuz deneyimleri (fiziksel şiddet, çalıştığı halde ücret alamama gibi durumlarda) emniyet güçlerine taşımak konusunda, tercüman ücretini karşılayamama ve sınır dışı edilme korkusu nedeniyle çekindikleri göz önünde bulundurularak, Suriyelilerin haklarını koruyacak geniş tedbirler alınmalıdır. Araştırma boyunca ortaya konulan bütün veriler ve göze çarpan kamu politikası eksiklikleri ile birlikte Suriyeli işçilerin kitlesel bir biçimde işçi sınıfına dahil olması aynı zamanda çalışma hayatının en önemli aktörlerinden birisi olan ve hali hazırda pek çok zorlukla baş etmeye çabalayan sendikalara da yeni sorumluluklar yüklemektedir. Misafirlikten kayıt dışı ve düşük ücretlerle çalıştırılan ‘modern köle’lere dönüştürülen Suriyeli göçmenlerin sosyal haklarını elde etmeleri ve yüz yüze geldikleri sorunları aşmasında sendikalar dışında başvurabilecekleri bir kanal görünmemektedir.”