Boğaziçi Üniversite'sinde her yıl düzenlenen geleneksel Emek Haftası bu yıl 10 Mayıs'ta başlıyor. Emek Haftası için yapılan çağrının metni ve programı şu şekilde:
“Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende
gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
ne zaman yıkılıp gidecek bu canım kubbe
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye, kimse bilmez. Ne iyi ki, bu sistemin çarkı nasıl başladı dönmeye ve nasıl devam ediyor işlemeye, bunu biliyoruz.
Ülkemizde çimenler bulutların gözyaşlarıyla değil fillerin ayak tabanlarıyla karşılaşıyor. Açlık sınırının 1.518, yoksulluk sınırının 4.945 lira olduğu ülkemizde yaşamı üreten emekçilerimiz için belirlenmiş asgari ücret yalnızca 1.404 lira. İşsizlik rakamları son 7 yılın en yüksek noktasına ulaşarak yüzde 12,7'yi buldu. Türkiye'de bugün 4 milyon işsiz bulunmakta.
Soma ve Ermenek katliamlarından sonra 19. yy'dan örneklerle donatılmış bir fıtrat argümanıyla karşımıza çıkan yetkililer bizi kendimizle alay ediliyormuş gibi hissettirmişlerdi. 2016 yılında Türkiye tarihinin en yüksek işçi ölümünün gerçekleşmesi, yani 1970 işçinin çalışırken yaşamını yitirmesi, yetkililerin bizimle hiç de alay etmediğini gösterdi. 2017 yılının ilk 4 ayında 641 işçi katledildi. Biz Soma'dan sonra 19 Soma daha yaşadık. 2013 yılından bu güne 5967 işçimizi kaybettik. Yalnızca 3 gün yas ilan edip bayrakları yarıya indirmedik.
Emekçi sınıf bir darbenin karşısında direnirken bir başka darbenin ağır sonuçlarına maruz bırakılıyor. Karmaşık ideolojilerle örülmüş üst yapının ağından emekçi sınıfı çekip çıkardığımızda görüyoruz ki 15 Temmuz sonrası defalarca uzatılan OHAL sürecinin ve yayınlanan KHK'lerin hedefinde yine emek var. Bizler bu ihraçları emekçilerin geçim kaynaklarına yapılan bir saldırı olarak görüyoruz. Yayınlanan üç ihraç KHK'si ile toplam 76 bin 659 emekçi ihraç edilmiş oldu. İktidarlar, düşünceleri her ne olursa olsun emekçileri yine kendi alın teriyle tehdit ediyor ve direnenleri terörist damgasıyla sınır dışı ediyor. 8. Emek haftasında biz öğrenciler yaşamı üreten bu emekçi sınıfla, KHK'lerle işten atılan ve direnen kamu emekçileriyle dayanışma fırsatı buluyoruz.
Tiyatro, hikâyesi aracılığıyla bize bir tartışma sunar. Ama bu tartışma olaylarla ve eylemlerle birleşerek yaşantıyla karışır. Gerçeğimizin bir aynası olan tiyatro bize aslında kim ve ne olduğumuzu gösterir. Anlatılan hikâye ise salonda kalmayıp dışarı taşar. Demiryolu ve tekstil işçilerinin kendilerinin yazıp yönettiği Dobra Çetin Usta adlı oyun bize kendi gerçekliğimizin yaşantısını sunacak.
Bütün insanlar eşittir, ama bazı erkekler daha mı eşittir?
Kadınlar, emek sömürüsünün yoğunlaştığı düşük ücretli, sigortasız ve sendikasız çalışmanın söz konusu olduğu alanlara sıkıştırılıyor. Kadının ev içindeki emeğinin maddi karşılığının olmadığının düşünülmesi, bunun normal, kadının görevi olarak görülmesi, emeğinin görünmez kılınması, kadın emeğinin karşılaştığı başlıca sorunlardandır.
Seks işçilerinin hakları emekçi haklarıdır.
Düşük ahlaklılık, bataklık, düşkünlük ve diğer aşağılayıcı sıfatlarla ilişkilendirilen seks işçiliği hem devletin hem de çeşitli toplumsal grupların sürekli olarak hedefinde. Seks işçilerini hedef alan şiddetin, bu kesimlerin tezahüründeki gibi seks işçiliğine içkin bir mesele olmadığı, tam tersine bu işçileri hedefleyen ve kriminalize eden uygulamalar sonucu olduğunu görüyoruz.
Bir Emek Haftası'nda daha bizlere yaşamı üreten emekçilerleyiz.
Bir Emek Haftası'nda daha birlikteyiz dostlar, yoldaşlar."