Suriye’de ABD ve Rusya engeli, Avrupa ile diplomatik kriz. Referanduma bir ay kala milliyetçi-muhafazakar evet ittifakı, Türkiye uluslararası alanda neredeyse izole etmeyi başarırken, içeride istikrarsızlığı körüklüyor.
Avrupa ile ilişkiler kopuyor
Ak Parti hükümetinin Avrupa’da yapmak istediği ‘evet’ toplantıları önce Almanya’da sonra Hollanda’da iptal edildi. MHP’nin Belçika toplantısı da iptal edilirken Avrupa Birliği üyesi ülkeler tek tek Türkiye’ye tutum almaya başladı.
Bu ülkelerin çoğu Türkiye kapitalizminin ortakları. Hepsi NATO üyesi. Düne kadar Ak Parti hükümetinin üyelik için kapısını çaldığı ve yüzünü döndüğü yerler.
Kendi evinde ifade özgürlüğünü ve hayır kampanyasını baskı altına alırken, Avrupa’yı Nazizm ve ırkçılıkla suçlamaya devam eden Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki diplomatik ilişkiler an itibarıyla kopmuş ve yerini büyük bir anlaşmazlığa bırakmış gözüküyor.
Neden?
Bir ülkenin siyasilerinin başka ülkelerde siyasi toplantılar yapması uluslararası hukuka göre meşru kabul ediliyor.
Fakat İngiltere’nin Brexit ile birlikte ayrılması ve Amerika’da ırkçı Trump’ın işbaşına gelmesi ile işler değişti.
Hollanda ile diplomatik kriz parlamento seçimlerine beş gün kala gerçekleşti. Seçimlerin favorisi olarak gösterilen ırkçı Wilders’ın yarattığı basınç ortamında, Türkiye bir bela olarak görüldü ve itildi.
Nisan sonunda Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Avrupa Birliği’nin tarihe karışmasını isteyen ırkçı Le Pen’in kazanma olasılığı yerleşik düzeni korkutuyor.
Ak Parti hükümetinin toplantılarını yasaklayan Almanya’da ise hem dağılan Avrupa Birliği’ni koruma, hem de Eylül ayında yapılacak genel seçimlerin telaşı var. Orada ırkçılar yükselişte ve federal meclise ilk kez girecek gibi gözüküyorlar.
2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin yenilgisi üzerine kurulan Avrupa Birliği lideri ülkelerin Erdoğan tarafından Nazi ve faşist olmakla suçlanması, Suriyeli mültecilerin koz olarak kullandığı son pazarlık zeminini de yok etti.
Tek sorun oranın ırkçıları değil. Darbe girişimi sonrası demokrasiye değil baskıya gidiş, OHAL’de ayyuka çıkan insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğünün engellenmesi ve siyasi baskılar, Türkiye hükümetinin önüne konuyor.
Avrupa’da bir tek ırkçılar yok. Geniş antifaşist kesimler ve ırkçılığa karşı kararlı mücadele var. Fakat kendi halklarına baskı uygulayan ve referanduma OHAL ile giden Türkiye devletini savunabilen kimse çıkmıyor.
Olay tek taraflı değil. Hollanda’da, Türkiye’de toplumsal gerginliğin kaynağı, şoven milliyetçilik ve ırkçılık.
Ak Parti’nin Avrupa’daki koşulları ve kendiyle ilgili sorunları bilmesine rağmen, büyük bir diplomatik kriz çıkartmasının amacı sandıktan ‘evet’in çıkmasını garantilemek. Bu sadece Avrupa’daki Türkiyeli seçmeni kazanmakla ilgili değil.
Ak Parti-MHP ittifakı, bir çıkış yakalamayan ve meşruiyet krizi yaşayan evet’i milliyetçi bir rüzgarla büyütmek istiyor.
Evet’in bu topluma neler getireceği görülmüş oldu: Milliyetçi gerginlikler, diplomatik krizler, emekçileri etkileyecek ekonomik ve sosyal sonuçlar.
Yaptırımlar kime?
Hükümet Hollanda’dan özür ve tazminat talep etse de, yaptırımlar tehdidinde bulunsa da asıl yaptırım Avrupa Birliği’nden gelecek.
Çifte vatandaşlığın kaldırılması hemen gündeme geldi. Türkiyeli göçmen işçilerin hayatı daha da zorlaştı.
Türkiye’nin önüne ağır bir ekonomik fatura konabilir. Hollanda, Türkiye'ye en fazla doğrudan yatırım yapan ülke. 10 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ortadan kalkabilir. Almanya da Türkiye en fazla yatırım yapan ülkelerin başında geliyor. Bir bütün olarak Avrupa Birliği’ni karşısına almayı başaran Ak Parti hükümeti, istikrarsızlık içindeki ekonomiyi büyük bir krize sürükleyebilir.
Milliyetçilerin kavgasında kaybeden biz olmamalıyız. Avrupa ile Türkiye arasında patlak veren krizin Türkiye işçi sınıfına bir faydası olamaz. Tersine ekmeğimiz küçülebilir, işimizi kaybederiz.
Ak Parti-MHP ittifakının maceracı politikalarının faturasını ödememek için işçilerin referandumdaki oyu hayır olmalıdır.
(Sosyalist İşçi)