İzmir’in ulaşım ağının belkemiğinde 8 Kasım’dan beri grev var.
Günde 350 bin, ayda 10 milyon kişinin kullandığı İZBAN’da, Türk-İş’e bağlı Demiryol-İş sendikasından 304 işçi grevde.
Soner Dinçsoy, daha iyi bir ücret için greve çıkan işçilerden Ahmet Güler ve Mücahit Yavuz’la Marksist.org için konuştu.
Demiryol-İş sendikası 6 Haziran’dan beri toplu görüşmeler yapıyor ve şirketle anlaşılamadı. Bu süreçten bahseder misiniz?
Ahmet Güler: Öncelikle İzmir halkından yaşattığımız sıkıntıdan dolayı özür dileriz ama böyle olmasına mecbur bırakıldık. Bu üçüncü dönem toplu sözleşmemiz. Biz daha önce sendikalar kanununun grev yasağı kapsamındaydık. Ama mahkemeye yapılan başvurunun ardından toplu ulaşımda grev yasağı kalktı. Daha önce iki dönem toplu sözleşme yaptık. Bu iki dönemde de işverenimiz bizi sürekli yüksek hakem tehdidiyle masada güçsüz bıraktı. Taleplerimize karşılık vermedi. ‘Ya bunu alırsınız ya da yüksek hakeme gidersiniz’ tehdidiyle anlaşmalar sağlandı hep.
Demiryol-İş sendikası, 1995 yılından beri ilk kez greve çıkıyor. Türk-İş’e bağlı bir sendika. Kanun değişikliğinden sonra ilk bize nasip oldu grev yapmak. Biz insanları mağdur etmek için greve çıkmadık. Sendikaya üye 304 personelimiz var. Bunların 104’ü asgari ücret alıyor. Diğer çalışanlar yoksulluk sınırının hemen altında yer alan işçiler. Biz arkadaşlarımıza, yoksulluk sınırının biraz üzerinde ücret talebinde bulunduk işverenden. Ama hiçbir şekilde, neden istendiği bile sorulmadan reddedildi. Belediyenin diğer şirketlerinde kullandıkları zam oranlarını uygulamak istediler. Ama bizim İZBAN’daki ücretlerin çok düşük olması sebebiyle, onlara gelen yüzde 7, yüzde 8 veya 9’luk zamlar, parasal anlamda bize gelen yüzde 15’lik zamdan daha fazla. Kamuoyunda ‘yüzde 15’lik zam teklif ettik, kabul edilmedi’ gibi İZBAN işçilerini kötülemek için açıklama yapıldı. Bu oransal tuzağa düşülmemesi gerekir. İzmir halkından bize destek olmasını istiyoruz.
21 Ekim’de grev kararı aldık, 8 Kasım’da ilan edildi. Kurban bayramının arefe gününde toplu sözleşme görüşmelerini bitirdik. Ancak grev kararı ilan edildikten sonra bize işverenimiz döndü. Yani 27 gün boyunca hiçbir şekilde arada anlaşma sağlanmadan geçildi. Greve 4-5 gün kala görüşmeler hızlandı. Düşük ücretli çalışan grubu olduğumuz için anlaşma sağlanamadı. Biz de anayasal hakkımızı kullandık.
Diğer demiryolu işçileriyle İZBAN işçileri arasındaki ücret farkı, grev kararında etkili oldu mu?
Mücahit Yavuz: Evet, en büyük etkenlerden birisi bu. Ulaştırma Bakanlığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa kurduğu İZBAN A.Ş.'nin çalışanlarıyız. Devlet demiryollarının sefernâmesine, trafik işletmesine tabi makinistler olarak çalışıyoruz. Devlet demiryollarında çalışan personelle bizim İZBAN personelleri arasında hiçbir fark yok. Ama en büyük sıkıntımız işverenin anonim şirket olması.
Bizim burada düşük ücretle işbaşı yapmamız, geleceğe dönük istek ve taleplerimizin önünü tıkayan en büyük engellerden bir tanesi. Biz ya devlet demiryolu makinistleri ile kıyaslanalım ya da en yakın örnek, İzmir metrosu ile kıyaslanalım. İzmir metrosu 2000’de kurulmuş bir anonim şirketi, İZBAN 2010’da kurulmuş bir şirket. En azından bize en yakın metroyla benzer ücret alalım dedik. Onları emsal gösterdik. Bize sendikalı olduğumuzdan beri söylenen ‘o şirket 2000’de, siz 10 sene sonra kuruldunuz’ oldu. Biz her şeye rağmen, iyi niyet göstererek ‘o zaman bizi 2010’da metroda işbaşı yapan bir çalışanla bir tutun, onların aldığı ücreti verin’ dedik. Sözümona yapılacaktı ama öyle bir şey hiç yapılmadı. Şu anda o ücretlere yakın bir ücret bile almıyoruz. Yaklaşık 400-500 lira fark var.
Metroda sözleşme devam ediyor, onların sözleşme de uyumsuzlukla sonuçlandı. Metroya verilen yüzde 8 zam oranı var. Bize de sunulan yüzde 15’lik oran var. Bizim sıkıntımız, sanki bize enflasyon oranlarından veya şirketin bünyesindeki diğer alanlardan kat kat fazla zam yapılmış gibi gösteriliyor. Ama bizim kök ücretlerimizin düşük olmasından dolayı, yüzde 15 hiçbir şey ifade etmiyor. Bizim grev merakımız yok. İşverenle aramızda husumet merakımız da yok. Biz tüm özveriyi gösterdik, fedakârlık yaptık. Ama karşılık alamadığımız için greve çıkmaya mecbur kaldık. Umarım kazanan İZBAN çalışanları olur.
Grevin ilk gününde basın açıklaması OHAL kapsamında yasaklandı. Ama grev devam ediyor. Grevin öngörülen süresi var mı?
Ahmet Güler: Talep ettiğimiz ücretleri alana kadar greve devam edeceğiz. 304 arkadaşımızla tek tek konuştuk. Hiçbir şekilde taleplerimizden vazgeçmeyeceğimizde kararlıyız. İZBAN’da aslında iki başlı bir yönetim düzeni var. AKP’nin bürokratının ve İzmir Büyükşehir Belediyesi yani CHP’nin bürokratının görev yaptığı, birlikte karar aldığı bir yönetim var. Ancak bu iki siyasi parti Türkiye’deki hiçbir platformda, hiçbir şekilde anlaşamazken, bu kadar yoğunluğun olduğu işyerinin idaresinde bu seviyelere gelinmesini sürpriz bulmuyorum. Birinin beyaz dediğine öteki kara diyor. Temel sıkıntı burdan kaynaklanıyor. İZBAN, işçiye bakışını değiştirmedikçe bu tarz sorunlar ileride de yaşanacak. Biz haklıyız, umarım kazanacağız. Vazgeçmeyeceğiz.
Mücahit Yavuz: Bizim ilk hattımız Alsancak Halkapınar arasındaydı. Oradan Çiğli’ye, sonra Menemen’e, Aliağa’ya, Tepeköy’e kadar İZBAN hattı sırayla uzadı. Yarın öbürgün Selçuk, Bergama diye devam edecek. Yani çok uzun bir hat. Her geçen gün büyüyen ve gelişen bir şirketin, elemanlarının da aynı oranda gelişmesi ve doyuma ulaşması gerekir. İstek ve taleplerimizin makul olduğu kanaatindeyiz.