Milliyet gazetesinden ekonomist Güngör Uras, bugün yazdığı köşe yazısında işçi sendikalarının üye sayısında azalma olduğunu belirtti.
Türkiye’de sigortalı işçi sayısı 13 milyon. Kayıtlı işçilerin 1.5 milyonu bir sendikaya üye. Genelde sendikalaşma oranı yüzde 11.5. Erkek işçilerde sendikalaşma oranı yüzde 13’ün üzerinde. Kadınlarda sendikalaşma yüzde 7.6 oranında.
Kuşkusuz kayıt dışı ekonomi denilen alanda milyonlarca işçi çalışıyor ve işçilerin kayıt dışı olduğu alanda sendikal örgütlenmenin düzeyinin çok daha düşük olduğunu biliyoruz.
İş kollarına göre en yüksek sendikalaşma banka, sigorta ve finans kolunda. Çalışanların yüzde 35’i sendikalı.
Daha sonra savunma ve güvenlik hizmetleri geliyor.
Dokuma ve hazır giyim sanayiinde bir milyona yakın çalışanın yüzde 9.2’si sendikalı.
Konaklama ve eğlence işyerlerinde çalışanların sayıları da bir milyona yakın ama sendikalaşma oranı yüzde 13.5.
Basın yayında sendikalaşma oranı yüzde 5.9, madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 18.2, metal işleme sanayiinde yüzde 17.3 oranında.
Türkiye’de 4 büyük sendika konfederasyonu çatısı altında birleşen farklı iş kollarında örgütlü 94 sendika var. Türk-İş en büyük sendika ve 790 bin üyesi var. DİSK ise 112 bin üyeye sahip, üçüncü büyük sendika.
Sendikalaşma oranı yüzde 11.5 olmasına rağmen işçilerin sadece yüzde 7’si toplu sözleşmelerden faydalanabiliyor. Yani yaklaşık yarım milyon işçi sendika üyesi olmasına rağmen tolu sözleşme hakkından faydalanamıyor.
Sendikalar sadece ekonomik hak örgütleri değil; sendikal örgütlenmenin gücü, siyasal demokrasinin sınırlarının ne kadar geniş olduğunun da kriteridir. Bu nedenle, bir yandan her işyerinde sendikalaşma için mücadele verirken aynı anda sendikalı işyerlerinin önündeki engellerin kaldırılması ve toplu sözleşme hakkından faydalanması için de mücadele etmemiz gerekiyor.