Çağla Oflas, Metro grossmarketlerdeki grev öncesi durumu Marksist.org için kaleme aldı:
Metro grossmarketlerde süren 6. dönem toplu sözleşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandı.
Türkiye üzerinde 37 yerde yaklaşık 5000 işçi adına sözleşmeleri yürüten DİSK'e bağlı Sosyal-İş sendikası, Metro Grosmarket'teki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde mali konularda anlaşma sağlanamaması nedeniyle 6 Eylül’de grev ilan edecek. İşgücü maliyetlerini düşürerek yüksek kâr elde etme peşinde olan Metro patronları, işçilerin kazanılmış hakkı olan yılda dört ikramiyeyi gasbetme peşinde.
Yoksulluk koşulları dayatıyor
Mevcut durumda işçiler 1300 TL ücret alıyorlar. Dört yıllık çalışan işçinin bile aynı maaşa çalıştığı işyerinde, sadece soğutma bölümünde çalışanlar 100 TL fark alıyorlar. Bunun dışında sendikal sözleşmeden gelen sosyal haklar; yılda bir kez 200 TL yakıt yardımı, senede bir kez 150 TL giyim yardımı ve ayda 174 TL gıda yardımıyla birlikte bir market çalışanının ortalama maaşı 1500TL’ye geliyor. Asgari ücretin biraz üzerinde olan bu ücretler, vergi dilimine girilmesi ve bireysel emeklilik kesintisiyle birlikte düşünüldüğünde yaklaşık 1300 TL’ye denk düşüyor. Bu da Türk İş’in açıkladığı yoksulluk sınırının çok altında bir rakam.
Yoksulluk ücretlerine rağmen Metro patronları yılda dört ikramiyeyi işçilere çok görmekte. Şu anda işverenin teklifi, üç yıllık sözleşme kapsamında ikramiyelerin kaldırılması koşuluyla net 1.525 TL. Özcesi, Metro patronları işçilere “karın tokluğuna çalışın” diyor. Üstelik artan enflasyon oranları da düşünüldüğünde, bu sözleşmenin imzalanması hâlinde üç yıllık süreçte mevcut ücretleri de eriyecek ve mevcut durumdan bir adım öteye gidilmeyecek.
Metro işçileri, kazanılmış bir hak olan yılda dört kez ikramiyede ısrarlı; ayrıca sosyal yardımların dışında altı ayda bir maaşlara enflasyon (TÜFE) oranında zam yapılmasını da istiyorlar.
Mobbing, baskı, tehdit
İşçileri “vasıfsız işçi” olarak değerlendiren Metro patronları, diğer marketlerden farklı olarak toptan alım yapılan Metro marketlerinde çalışanların iş yükü ağırlığını göz ardı ediyor. İşçilerine daha iyi bir yaşam için gereken ücreti vermekten imtina ediyor. İşçilerin mücadele azmini kırmak için hemen her yolu deniyor. Grev ilanının hemen ertesinde Kozyatağı ve Bursa Nilüfer şubesinde 5 işçi işten çıkarıldı. Diğer şubelerde de yöneticiler greve çıkacak işçileri işten atmakla tehdit etmekte. Daha şimdiden olası grevi kırmak üzere teamüllere aykırı bir biçimde yeni işçi alımları yapılmakta.
Tek yol grev
Sosyal İş sendikası yönetimi, işveren baskısı karşısında teslimiyetçi bir tutum sergilemekte. Toplu sözleşme aşamasından grev aşamasına kadar tüm süreci işçilerin katılımı dışında yürüten sendika yönetimi, karar süreçlerinde de işçilerin taleplerini dikkate almamakta. Bu nedenle işçiler kendilerini edilgen hissettiklerinden sendikaya da öfkeliler. Grev ilanı ertesinde işyeri temsilcileri, işyerlerinde çalışanları greve motive etmek yerine, müzakerelere dönülmesi için imza topluyor. Grev öncesinde bu tutum, işçilerin tereddütte kalmasına yol açmakta. Tüm bunlara işverenin baskısı da eklendiğinde işçiler arasında greve çıkma konusunda ortak bir duruş sergilenemiyor. Oysa yoksulluk koşullarında çalışmayı dayatan Metro patronlarını yenmenin yolu grevdenden geçiyor.
Söz, yetki, karar işçilerin
Metro işçileri, sendikaya karşı öfkeli olmalarına rağmen, işverenle toplu sözleşme yapmak için sendikanın varlığının öneminin bilincindeler. Metro patronlarını yenmenin tek yolunun mücadeleden geçtiğinin farkındalar. Aslında tam da bu nedenle sendikaya öfke duyuyorlar.
Metro işçileri işten atılmalara, tehditlere karşı, daha iyi koşullarda çalışmak için ve daha iyi bir yaşam için sendika bürokrasisi dahil önünde duran her türlü engeli aşabilir. Bunun için tek yapılması gereken, her türlü karar aşamasında Metro işçilerinin yetkiyi ve inisiyatifi ele almasıdır.
İster grev aşamasında olsun, isterse müzakere sürecinde olsun, Metro işçilerinin sendika yönetimine ve Metro patronlarına karşı birlikte mücadelesi kazandırabilir.