Ankara Eğitim-Sen 4 No'lu Şube üyesi Müjgan Bilgisel, 1 Mayıs'ta neoliberalizme karşı işçilerin mücadele gündemleriyle başta barış talebi olmak üzere tüm ezilenlerin çıkarlarını birleştirmenin önemini yazdı:
Dünya işçilerinin, emekçilerinin birlik, dayanışma ve mücadelesinin sembolü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Her ülke kendi özgün koşullarına, politikalarına ve taleplerine göre alanlara akacak. Kimisi festival havasında kutlarken kimisi barikatlara takılmak durumunda kalacak. Herkes durduğu yerden kendi toplumunun önceliklerine yönelik taleplerde bulunacak. Küresel anlamda savaş ve sonuçları, neoliberal politikaların insan ve doğaya yönelik yıkımları, yaşam kalitesini gerileten sonuçlarını öne çıkaracak. Kimi siyasi partiler, emek örgütleri, STK’lar, demokratik kitle örgütleri yan yana duracak, kimileri mevcut iktidar partisiyle alanlarda olacak.
1 Mayıs tarihçesine baktığımızda, işçiler sömürünün acımasız biçimleriyle karşılaşırken daha fazla ücret talebinden sıyrılıp çalışma saatlerinin 8 saat olması, uyku saatleri, sosyal yaşam ve örgütlenme hakkı talebiyle bir eylemsellik yaratmışlardır ve bu, işçiler arasında genel talep üzerinden kabul gören olgu olmuştur. İşçiler, 1880'lerden günümüze her dönemin uygulanan kapitalist politikalarına karşı işverenlerin, siyasi iktidarların karşısında kendi taleplerini haykırmışlardır.
Elbetteki alanlara çıkıp talepleri haykırmak kolay olmamıştır. Gerek ülkemizde gerek diğer ülkelerde ölüm, gözaltı, işkence, tutuklanma gibi acı olaylar da yaşanmıştır. Bedeller ödene ödene günümüze kadar mücadeleyi yükselterek gelmiş bulunmaktayız. Bu anlamda 1 Mayıs kutlamaları gelenek değil, uygulanan kapitalist, neoliberal politikalara karşı emek eksenli dayanışma ve mücadele ruhudur.
2016 1 Mayıs’ına kuşkusuz çok ağır koşullarda girmekteyiz. Kapitalizmin ürünü krizden çıkış noktalarından biri olan savaş, genelde Ortadoğu’da, özelde ülkemizde devam etmektedir. Savaşın çok yönlü sonuçlarından biri de işçi ve emekçilere yöneliktir. Savaş ve hak gaspları eşgüdümlü olarak yürütülmektedir. Çıkarılan ve çıkarılmaya çalışılan yasalarla, çok ciddi savaş konseptiyle karşı karşıyayız. Sistem bir bütün olarak toplumu baskılayıp korku yaratarak dayatılan bu konsepti, anayasa çalışmalarıyla kurumsallaştırmak istemektedir ve hatta bu durum fiilen işletilmektedir. Tam da bu noktada hak, adalet, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren tüm yapılar, yaşanan bu krizi kendi lehine döndürme mücadelesi içerisinde olmalıdır.
Bu süreçte öncelik olarak, 1 Mayıs alanlarında çok geniş katılımı sağlayarak yaşanan savaşın son bulması, Kürt sorununun barışçıl-demokratik zeminde yeniden görüşmelerin başlaması çağrısı çok güçlü biçimde talep edilmeli ve bu talebe her platformda sahip çıkılmalıdır.
Gündemde olan ve tartışılmasına bile olanak verilmeyen güvencesiz çalıştırılma, kıdem tazminatının tasfiyesi, ek zam talebi, esnek çalıştırılmanın yasallaştırılması, özel istihdam bürolarının oluşturulması, taşeronlaştırma, taşeron işçilere kadro veilmemesi, 657'nin kaldırılması, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, LGBTİ bireylerin, işsizlerin, gençlerin, azınlıkların, Alevilerin ve tüm ötekileştirilmiş kesimin talepleri en üst seviyede dile getirilmelidir.
2016 1 Mayıs'ı alanlarda savaşa karşı barışın öne çıkarıldığı dayanışma günü olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, savaş devam ettikçe hak gaspları devam edecek, yaşam alanları daralacak, hukuksuzluk ve antidemokratik politikalar hepimizi vuracaktır.
Bu talepler, dile getirilmenin ötesinde kendi geleceğimizi inşa etme noktasında mücadelemizin esaslarından biri olmalıdır.
YAŞASIN 1 MAYIS!
BİJİ YEK GULAN!