Asgari ücret: Kaşıkla verdiler, kepçeyle alıyorlar

05.02.2016 - 14:23

Hükümet sözcüleri, seçim vaatlerini yerine getirdiklerini, asgari ücreti 1.300 TL’ya yükselttiklerini, işçi, memur ve emeklileri “enflasyona ezdirmediklerini” söylüyor.

Evet, asgari ücret yükseltildi, ancak bunun kaynağı yine işçinin kesintisinden hazineye aktarılan paradan bulundu. Bu açıdan özel sektör patronlarının ve asgari ücrete işçi çalıştıran taşeronların bir kaybı yok. Hazineden patronlara işçi başına 100 TL aktarılması zammın asıl olarak kimin cebine gittiğini, Hükümet sözcülerinin söylediği gibi bir fedakarlığın yapılmadığını gösteriyor.

Öte yandan asgari ücret zammının açıklandığı andan itibaren, ekmekten toplu taşımaya, elektrikten zorunlu trafik sigortasına kadar yüzlerce ürün ve hizmetin fiyatı arttı. Buğday üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 18.9 oranında artarak 22.6 milyon tona ulaştığı dönemde İstanbul ve Ankara Fırıncılar Odaları ekmeğe zam yaptı. İstanbul’da 1 TL’ye satılan 250 gramlık ekmeğin fiyatı yüzde 25 artırılarak 1.25 TL’ye çıkarıldı. Ankara’da 75 kuruşa satılan ekmeğin fiyatı ise yüzde 33 artırılarak 1 TL’ye çıkarıldı. Her ne kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik yaıplan zamları eleştirse de zam yapanlar bu fırastı hükümetin genel yaklaşımından buluyor.

Temel gıda maddelerindeki fiyat artışı oranları asgari ücret artış oranının üzerinde gerçekleşti. Ürün fiyatlarındaki ortalama değişimin hesaplandığı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)'ne göre son bir yılda 40 temel gıda maddesi ortalama yüzde 23,4 oranında zam gördü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre son bir yılda mercimek yüzde 25,8, dana eti yüzde 25,3, balık yüzde 21, yumurta 21,2, zeytinyağı yüzde 105,3 badem içi yüzde 33, kuru üzüm yüzde 21,4 oranında zamlandı. Petrolün varil fiyatının 30 Dolara gerilediği dönemde İETT toplu taşıma ücretlerine ortalama % 10 oranında zam yaptı, aylık kart bedeli 170 TL’dan 185 TL’ya çıkarıldı.

Sefalet ücretine hayır

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü DİSK-AR’ın, Ekonomik İşbirliği Kalkınma Örgütü (OECD), Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkez Bankası (TCMB) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) gibi kapitalist örgütlerin verilerine dayanarak yaptığı hesaplama, aslında asgari ücretin yerinde saydığını ortaya koyuyor. DİSK-AR'ın hesaplamaları, neo-liberal politikaların uygulanmaya başladığı 1980 yılından itibaren geçen 36 yıllık dönemde, ekonominin 4 kat, kişi başına düşen milli gelirin 2.4 kat büyüdüğünü, buna karşılık asgari ücretin sadece yüzde 17 oranında arttığını gösteriyor. Hesaplamaya göre, asgari ücret milli gelir oranında bir artış gösterseydi net olarak 1.690 TL olmalıydı.

Patron örgütlerinin verileri kişi başına düşen aylık gelirin 2015 yılı itibarıyla 2.129 TL olduğunu gösteriyor. Dört kişilik hane için hane başına milli gelirden düşen pay aylık 8.516 TL ise, dört kişilik bir işçi ailesinin payına düşenin en az birini talep etmesi en doğal hakkıdır. Kaldı ki DİSK-AR hesaplamaları, Kasım 2015 itibarıyla 4 kişilik bir hane için açlık sınırını 1.405 TL, yoksulluk sınırını 4 bin 443 TL olarak gösteriyor. O kıyamet kopartılan ücret artışıyla bile yoksulluk sınırı yakalanabilmiş değil.

Vergi soygunu tam gaz sürüyor

Devlet emekçilerin sırtına, ücretlerden peşin olarak kesilen vergiler dışında, bir de tüketim maddelerinin satın alınması sırasında ilave yük bindiriyor. Satın alınan her temel tüketim ürünü yüzde 8 - 18 arasında değişen oranda katma değer vergisine (KDV) tabi. Emekçilerden peşin olarak tahsil edilen bu vergi patronlar için, diğer tüm vergi türlerinde olduğu gibi, bir kazanç kalemi. Bunun dışında, yakıt, elektrik, su, gaz, iletişim gibi temel tüketim ürünlerinde ilave vergiler dehşet verici oranlara çıkmış durumda. Dünya ölçeğinde varil fiyatı 140 Dolardan 30 dolara gerileyen petrolden elde edilen benzin ve mazot fiyatları Türkiye’de sabitlenmiş durumda. Özel tüketim vergisi (ÖTV) altında ilave olarak yüzde 47 oranında vergi alındığı için KDV ile birlikte bu ürünlerde vergi oranı yüzde 66’ya kadar yükselmekte. Elektrik, doğal gaz, su ve iletişim (telefon-internet) birim fiyatlarında tüketim bedeli üzerine KDV ile birlikte “atık bedeli”, “dağıtım bedeli”, “çevre temizlik vergisi”, “enerji fonu”, “TRT payı” gibi kalemler eklendiğinde vergi oranları yüzde 48’e ulaşıyor!

Ek zam talebi için mücadeleye

Asgari ücret zammı gibi, kamu emekçilerine 2016 yılı için yapılan yüzde 6 + 5 oranındaki zam da, daha emekçilerin cebine girmeden buharlaştı. Kamu kesimindeki artışın 2 – 3 puan gerisindeki bir orandan daha fazla zam vermemek için bastıran özel sektör patronları, bu buharlaşmayı çok daha derinden hisseden mavi yakalı işçilerin öfkesini arttırıyor.

Hükümet güdümündeki sendikal liderliğin satış sözleşmeleri sonucu 2016 yılının zamlarını yine bu oranda alan işçiler, şimdiden ek zam talebini dillendirmeye başladı. 2015 yılına damga vuran metal işçileri grevinin öncüsü Renault işçileri yeniden, bu kez ek zam talebiyle harekete geçti. Milyonlarca işçi bir kez daha fabrikalarına toplu giriş çıkış yapan Renault işçilerine bakıyor, onların çakacağı kıvılcımı bekliyor.

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol