15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL’de ihraç edilenler hakkında karar vermek için kurulan OHAL Komisyonu’nun süresi birkaç gün önce bir yıl daha uzatıldı.
OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler hem toplumun bütününü disiplin altına almak hem de hükümetin muhalif gördüğü, istemediği kamu çalışanlarını keyfi bir biçimde tasfiye etmesi için kullanıldı. KHK’ler ile 125 bin 678 kamu çalışanı işten çıkarıldı. Bu basitçe bir işten çıkarma işlemi de değildi, KHK’lilerin kamu sektörü dışında da işlerini yapmaları yasaklandı, pasaportlarına el konuldu ve en temel haklarından mahrum bırakıldılar. Hükümet medyasının en önde giden isimlerinden Cem Küçük’ün, Barış İçin Akademisyenler için önerdiği “medeni ölüm” formülü OHAL KHK’leri aracılığıyla akademisyenleri de aşan bir şekilde hayata geçirilmiş oldu. O güne kadar hukukta hiç karşımıza çıkmayan ve ne olduğu belirsiz “terörle iltisak” kavramı da bu dönemde hayatımıza girdi.
Komisyon, hak aramanın önünde engel
İhraçlar sonrasında KHK’lilerin hak aramasının önüne de engeller çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi ve idare mahkemelerine yapılan başvurular OHAL bahane edilerek reddedildi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğini söyleyerek KHK’lilerin başvurularını reddetti. Tam bu noktada AKP hükümeti bir oyalama formülü olarak OHAL Komisyonu’nu devreye soktu. Komisyon iki yıllığına görev yapacak ve bu süreçte haksızlığa uğrayanların mesleklerini ve özlük haklarını iade edecekti. Komisyon, 22 Mayıs 2017 tarihinde kuruldu, 17 Temmuz’da ise göreve başladı. İki yıllık görev süresi dolduğunda yeniden bir yıllığına uzatıldı. OHAL 2018’de kaldırılmasına rağmen komisyon varlığını sürdürüyor. Bu süreçte KHK’liler işsizliğe mahkûm edildi, intihar edenler, ülke dışına botlarla çıkmaya çalışırken boğularak hayatını kaybeden, süreçte sağlığını kaybedenler oldu. Komisyon, bugüne kadar yapılan toplam 126 bin 300 başvurudan 12 bin 680’ini iade ile sonuçlandırdı, 97 bin 570’ini reddetti. Reddedilenler için idari mahkeme yolu açılmış oldu ancak aralarında geçen yıl beraat eden, haklarının ihlal edildiği Anayasa Mahkemesi kararıyla sabit olan barış akademisyenlerinin de bulunduğu 16 binin üzerinde başvuru hâlâ komisyonda bekletiliyor. Bu insanlar için henüz yargıya başvurmak mümkün değil.
Bir cezalandırma mekanizması
OHAL sürecinde yürütülen ihraçlar başından beri hukuksuzdu. OHAL’in sonuçları OHAL süresini aşan cezalandırmalara dönüştürüldü. Bugün suçsuzluğu hukuk karşısında da kanıtlanmış olan insanların komisyonda bekletilmesi ve komisyonun süresinin sürekli uzatılması bir cezalandırma mekanizmasının devrede olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, OHAL Komisyonu Başkanı ile görüştüğünü ve bu görüşmede OHAL Başkanı’ın kendisine “Yargı kararları bizleri bağlamaz, komisyon idari karar verir, mahkemelerden daha geniş kapsamlı soruşturma yapma haklarımız var ve bu hakkı da sonuna kadar kullanacağız” dediğini açıkladı. Başkana göre ortada bir suçlama olmamasına rağmen, ne zaman bitirecekleri belli olmayan soruşturmalarda KHK’liler hakkında delil bulunamazsa kurumlarına geri dönüp dönmemeleri gerektiği sorulacak yani KHK’lilerin geri dönüşüne mahkemeler de değil ihraç listelerine isimlerini yazan kurum yetkilileri karar verecek.
Bu, burjuva hukukunun bile çiğnenmesi, ihraçların ne zaman biteceği belirsiz bir cezalandırmaya dönüşmesi demektir ve işçi sınıfına dönük bir saldırıdır.
OHAL Komisyonu, kendini hukukun üzerinde konumlandıran bir mekanizma. En temel insan haklarını ihlal edip ceza dağıtan bir kurum olarak davranırken suç işliyor. Komisyon derhal lağvedimeli, OHAL KHK’leri iptal edilmeli, hakkında mahkeme kararı olmayan KHK’liler tüm özlük haklarıyla beraber işlerine geri döndürülmeli, hak gaspından sorumlu olanlar hukuk karşısında hesap vermelidir.