İşçi hareketinde bir dönüm noktası: Kavel Grevi

15.06.2020 - 09:30

1960'lı yıllarda aşağıdan gelişen hareket, Türkiye işçi sınıfının en büyük mücadelesi olan 15-16 Haziran direnişi ile sonuçlanacaktı.

Türkiye işçi sınıfı sendikalaşma ve grev hakkını 1800’lü yılların sonunda kazanmıştı. Ancak 1924 yılında çıkarılan Takriri Sükun Yasası ile sendika kurma ve grev yapma hakkı yasaklandı. Zaman zaman yapılan grevler, fiili eylemler olmanın ötesine geçemiyordu. 

1947 yılında işçi sınıfı sendika kurma hakkını tekrar kazandı, ancak çıkarılan yasada toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmıyordu. 1963 İstanbul Kavel grevi bu anlamda bir dönüm noktası oldu.

Türkiye’de grev yapmanın yasak olduğu bir süreçte yapılan ve grev hakkının kazanılmasında çok önemli bir rol oynayan Kavel işçileri, işçi sınıfının tarihinde önemli bir dönemcin aşılmasını sağladılar. Aslında 1961 yılında halk oyu ile kabul edilen Anayasa’ya göre grev yapmak bir haktı. Ama konu hakkında bir yasa çıkarılmadığı için işçiler grev yapamıyorlardı.

1963 yılı başında İstanbul’un İstinye semtindeki Kavel kablo fabrikasında, işçilerin çalışma koşulları ağır ve ücretler düşüktü. Buna razı olmayan işçiler önce sendika üyesi oldular. O dönem metal işkolunda örgütlü olan Türk-iş’e bağlı Maden-iş Sendikasına girdiler. Ardından da patronla görüşmek üzere içlerinden üç temsilci seçtiler. Ancak patron, önce bu üç temsilciyi işten çıkardı, arkasından da fabrikadaki işçilere sendikadan istifa etmeleri için baskı uyguladı. Bunun üzerine 170 işçi, 8 Ocak 1963 günü tezgâh başında beş günlük oturma eylemi kararı aldı.

Tüm işçiler işten atıldı

İşçiler, 8 Ocak’ta fabrikanın kapılarını kaynaklayarak kendilerini içeri kilitlediler. Bir hafta içeride kalan işçiler, daha sonra seslerini duyurmak için dışarı çıktılar ve fabrikanın önüne çadır kurarak direnişe geçtiler. 14 Şubat’ta devreye polis girdi. Saldırıda dokuz işçi cop ve tabanca kabzasıyla yaralandı. Olay yerine toplanan İstinye halkı polisi protesto etti.

İşçilere saldırı bununla da sınırlı kalmadı. Polise karşı geldikleri iddiasıyla 29 işçi hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Sarıyer Savcılığı, fabrika önünde meydana gelen olaylarla ilgili soruşturma başlattı. Savcılık, patronun tüm işçileri işten atmasının lokavt sayılmayacağını ileri sürerek patrondan yana tavır aldı. Bu arada Türk-İş İstanbul 1. Bölge Temsilciliği, valiye bir yazı göndererek uyuşmazlığın çözümü için hakem tayin edilmesini istedi.

Dayanışma

Kavel işçileri, başka fabrikalarda çalışan işçilerce de desteklendi. General Electric Fabrikası işçileri bir dayanışma kampanyası açarak Kavel işçileri için 335 lira topladı. Demir Döküm’de çalışan 800 işçi yardım kampanyasının yanı sıra sakal bırakma eylemine başladı. Kavel Direnişi giderek daha büyük ses getirmeye başladı. 27 Şubat’ta güney bölgesinde bulunan 23 sendika başkanıyla 45 yönetici, yaptıkları toplantıda Türk-İş’in Kavel olaylarında olumsuz bir tutum aldığını belirterek konfederasyonla ilişkilerini kestiklerini açıkladılar. Sendikacılar, Türk-İş İcra Heyetinin Kavel’de pasif kaldığını, kendisinden bekleneni yerine getirmediğini, işçilerin ekonomik ve sendikal haklarını koruyamadığını ve patron zihniyetiyle hareket ettiğini söylüyorlardı. Açıklamada ayrıca, 4. Bölge Temsilciliğinde toplanan paranın Kavel işçilerine verileceği, Güney Bölgesi İşçi Sendikaları Konseyinin oluşturulduğu belirtildi.

Kadınlar barikat kurdu

Eyleme, 2 Mart günü işçi eşleri de katıldı. Direniş sürerken kablo yüklü kamyonların fabrikadan çıkarılmak istenmesi üzerine, kadınlar barikat kurarak bunu engellemeye çalıştı. Ancak polis güçleri kadınları dağıttı, yaralananlar oldu. Sürdürülen temaslar ve arabuluculuk çabaları sonucu taraflar 4 Mart’ta anlaşmaya vardılar. Anlaşmaya varılması üzerine işçiler işbaşı yaptı. Kavel eyleminden 4 ay sonra 275 sayılı iş yasası çıktı, işçiler toplu sözleşme ve grev hakkına kavuştular.



Bültene kayıt ol