Koronavirüs acil servisinde çalışan bir hasta bakıcının Marksist.org'a gönderdiği mektup...
10 yıllık hasta bakıcıyım. Yıllardır ameliyathane ve yüksek riskli birimlerde görevimi yaptım. Şimdiyse acil korona pandemide görev yapıyorum. Her gün pozitif veya şüpheli hastalarla temas halindeyim. Son nefesime kadar görevimin başında olacağım.
Annem lösemi kanser hastası. Babam kronik astım hastası. Kız kardeşim kronik astım, Akdeniz anemisi, şeker ve yüksek tansiyon hastası. Onları evde bırakıp, işe gitmek zorundayım.. Allah'tan başka kimsem yok. Tek korkum bana bir şey olursa aileme ne olacağı.
Bizim gibi bire bir temas etmeyen, masa başında sağlıkçıyım diyen devlet memurları ve işçi kadrolulara, rapor alanlara, torpille izin alanlara çok kızgınım. Eğer acil bir durum varsa, herkes sağlıkçıysa, sahaya gelin.
KHK kararıyla taşerondan hizmetli kadrosuna geçirildim, yaptığım iş, asıl işim ise hastabakıcılık. Devlet makamları, şu günlerde bile bizi ayırıyor. Hâlâ asıl iş sıfatımızı vermediği gibi, ek ödenekleri de KHK kapsamında geçenlere vermiyor. İnsanın zoruna giden, hastabakıcılık yapıp, hizmetli kadrosunda çalışılıyor olarak gösterilmek ve bunu yapan devlet.
Günlerdir sağlıkçıyım deyip de masa başında esnek çalışan devlet memurları-işçi kadroları birebir hastaya teması olmayanlar, para konuşuyor. Utanmadan herkes para derdinde. Ben de mesai bitiminde izole kıyafetlerimi çıkarıp, terden su kesilen formamı ve iç çamaşırımı kurutup ya da yedeğini giyip, ailemi görmeden bir yurt odasında aç susuz uyuyup, gün aşırı nöbete gidiyorum. Bu meslek parayla değil yürekle yapılır, bilin istedim. Saygılarımla
Bir hasta bakıcı