Torba kanun teklifinin işten işçi çıkartmayı yasaklamak propagandasıyla gündeme geldiği günlerde, işçilerle hükümetin bu yeni torba yasasını konuştuk.
Arif Çinpolat (Şişecam İşçisi):
Asgari ücret dahi çok görüldü çalışanlara
Hükümetin işveren örgütleriyle paslaşıp çıkarttığı torba yasaya göre, işten atmalar 3 ay ertelendi. Bu düzenleme ile işçiler “nakdi yardım” adı altında ayda 1.177 lira ile açlığa mahkûm edilmişlerdir. 3 aylık ücretsiz iznin, 6 aya kadar uzatma yetkisi de Cumhurbaşkanına verilmiştir. Bu rakam sefalet ücreti olan asgari ücretin bile yarısıdır.
Hükümet 100 milyarlık destek paketinin sadece 7 milyarını işçilere ayırıp 93 milyarını iş verenlere ayırmıştı; 130 milyarı geçen İşsizlik fonundan karşılanacak olan yardımın işsizlik fonuna yükü yüzde 4,5 civarındadır. İşini kaybeden işçilere ayrılan bu rakamın da çok az olduğunu görmekteyiz. Hükümet para dağıtmaya geldiğinde nasıl ki olmadık şartlar koyup süreci zorlaştırıyorsa salgın günlerinde de bundan eksik kalmamıştır. Nakdi yardımdan faydalanmak için son 3 yıl içerisinde 1 gün dahi olsa sigortalılık şartı aramaktadır. Türkiye şartlarında biliyoruz ki çalışanların büyük bir oranı kayıtlı çalışan değil. Torba kanun tasarısına eklenen geçici maddeyle 15 Mart tarihinden sonra işten çıkarılmış olma şartı aramaktadır. Oysa işçi kıyımları 15 Mart’tan önce başladı. 15 Mart tarihinden önce işten çıkarılan işçiler ne olacak? Bu haktan faydalandırılamayacaklar mı?
Bu yasada da hükümetin uyutma, geçiştirme ve oyalama taktiğini görmekteyiz. Yapılması gereken, ücret kaybı olmadan maaşların devlet tarafından karşılanması. Oysa bırakınız maaşların karşılanmasını, asgari ücret bile bu salgın günlerinde işçilere çok görülmüştür.
***
Tuna Öztürk (Beyoğlu Emekçisi):
Yaşam hakkı talep ediyorum
Hizmet ve eğlence sektöründe çalışıyorum. Çalıştığım işletme ve kulüpler 15 Mart’ta süresiz kapatıldı. Muhtemelen en son açılacak yerler olacak. “Devam edecek miyiz?” sorusuna işletmeci de yanıt veremiyor. Beyoğlu’nda bulunan 2 bine yakın mekânın tüm çalışanları şu anda işsiz ve çoğu salgından sonra da işsiz olacak.
Hükümet çözüm olarak 3 aylık kısa çalışma ödeneği sunuyor. Günlük 39.42 TL yevmiyemin %60’ına denk geliyor. Kalan yüzde 40’ını isterse işveren verecek. Beyoğlu’ndaki mekânların tamamına yakını ya asgari ücretle ya da kayıt dışı işçi çalıştırıyor. Kayıtsız çalışanların büyük bölümünü göçmen işçiler oluşturuyor. Kayıtsız çalışanlar için yasa bir şey ifade etmiyor. Evde kalmanın koşullarını ekonomik öncelikler belirler. Beş haftadır işsizim. İş güvencem yok, başka bir gelirim yok. Kiram ve borçlarım durmadan artıyor. Yeterli sağlık desteğim olmadan, ücretli izin ve iş garantisi sağlanmadan evde kalmak mümkün değil. Devlet kaynaklarını öncelikle güvencesiz çalışanlara aktarmalı. Yaşam hakkı talep ediyorum.
***
Aslan Güngör (DİSK Genel-İş İstanbul Avrupa Yakası 3. no’lu Şube Sekreteri):
Ücretsiz izin dayatmasına ve sefalet ücretine hayır!
İş dünyasının hazırlamış olduğu 62 maddelik taslağın 15 maddesi AKP milletvekilleri tarafından hızla meclisten geçirildi, sonuç itibariyle ortaya işçiyi destelemek yerine tamamen işvereni destekler bir yasa çıktı. Yasa teklifinde işveren tarafından tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkarılacak işçilerden kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşullarını yerine getirmeyen işçilere günlük 39,24 TL (aylık 1177 TL) nakdi ücret desteği verilmesi öngörülüyor. Aynı şekilde 15 Mart 2020’den sonra işten çıkarılan ancak işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları taşımayan işçilere de günlük 39,24 TL (aylık 1177 TL) nakdi ücret desteği verilmesi öngörülüyor.
Öncelikle belirlenen bu ücret desteği insani değildir, vicdani değildir ve eşitlik ilkesine de aykırıdır. Son üç yılda 450 gün çalışması olan işçiler 4.300 TL’ye kadar kısa çalışma ödeneği alabilecekken, 449 gün ve daha az çalışması olan işçilerin aylarca 1.177 TL’ye mahkûm bırakılması hakkaniyetli değildir.
Sonuç olarak bu yasa, adında iddia edildiği gibi “Salgının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılmasına” değil işverenlerin çıkarlarının korunmasına hizmet etmektedir.
***
Haydar Canpolat (Deriteks Sendikası Tuzla Şube Sekreteri):
Salgının faturası işçilere kesiliyor
Yasaya göre İşsizlik Fonu’ndan aylık 1.177 lira ödeme yapılacak. Bu asgari ücretin çok altında bir miktar. “Evde kalın” demekle olmuyor. Herkesin geçim derdi var. Ayrıca yasa işverene hiçbir sorumluluk yüklemiyor. İşçilere 1.177 TL aylık, işten çıkarılmayı ertelemekten başka bir anlama gelmiyor. Bu işten çıkarılmaktan beter. İşçinin ücretini, kıdem, ihbar, tüm haklarını işverene vererek, işçiyi, açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm ediyorsun. 15 Mart tarihine kadar 2 milyon işçi işsiz kaldı. Bu insanlara 1.177 TL bile vermek istemiyorlar. İşçilerden yapılan kesintiler sermayeye kullandırılıyor. İşsizlik Fonu sermayeye aktarılıyor. Kanal İstanbul, Şehir Hastaneleri, otoyollar gibi büyük inşaat projeleri işçilerin ceplerinden alınan vergilerle gerçekleşiyor. Krizin faturası işçilere kesildiği gibi salgının faturası da işçilere kesiliyor. İşçiler ölümle burun buruna çalışıyor. Örgütlü işyerlerinde hijyen kuralları var. Ancak buralarda da durum sıkıntılı. İşçilerin can güvenliği için çalışmaması lazım. Salgın küresel bir krize yol açtı. İş yerleri kapandı. Mal satılamadığı için, uzun bir süre mal çıkışı yok. Bu işin uzaması kapitalist sistem açısından da zararlı. Bu günlerde sosyal devlete çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Almanya, Fransa gibi ülkelerde işçilere “yaşam için tüm haklarınızı veriyoruz. Kendinizi karantinaya alın” diyorlar. Burada emeklisinden, mevsimlik işçisine, tarım sektörüne herkes sıkıntı içinde. İşçiler çalışmaya devam ederse hayatını kaybedecek. Can güvenliği ve halk sağlığı için sendikaların talepleri yerine getirilmeli. Ücretli izin hakkı tanınmalı ve zorunlu olmayan işlerde çalışma durdurulmalı.
(Sosyalist İşçi)