Aile hekiminden mektup var

27.04.2020 - 16:25

Sağlık hizmetlerinin birinci basamağında yer alan biz aile hekimleri, koronavirüs salgını sırasında da faaliyet göstermeye devam ediyoruz.

Hastalarımıza koronavirüs testi yapma imkânımız yok. Küçük mekânlarda hizmet veriyoruz. En büyük sorunumuz koruyucu malzeme tedariki. Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen malzemelerin miktarı çok az. Malzeme, kira ve personel masrafları için verilen aylık 5 bin TL yeterli değil, çünkü koruyucu ekipman fiyatları son bir ayda olağanüstü arttı. Bir cerrahi maske 0,5 TL’den 5 TL’ye, bir N95 maske 20 TL’den 100 TL’ye çıktı. Şimdi bir de maske satışları yasaklandı, daha da zor durumda kaldık. Çünkü artık parasıyla da olsa maske bulamıyoruz. Son zamanlarda korona dolayısıyla sık sık aile hekimi ölümleri duymaya başladık, bunun en önemli nedeni koruyucu ekipman konusundaki sıkıntılarımız.

Koruyucu ekipmanlarımız eksik

Benim çalıştığım aile sağlığı merkezinde 7 doktor, 7 hemşire, 3 de diğer görevliler var, normal günlerde ortalama 500 hasta gelir. Korona günlerinde sadece sağlık görevlileri için her gün en az sabah ve öğleden sonra olmak üzere 2 adet maske takmamız gerekir. Korona pozitif hastayla karşılaşan sağlık görevlisinin maskesini işlem sonrası değiştirmesi gerekir. Oysa bize kişi başı 2 günde 1 adet olacak şekilde maske veriliyor. Bir maskeyi sürekli takmak, hastalık riskini maske takmayanlardan bile daha fazla artırır. Çünkü maske üzerine yapışan virüsler daha uzun süre canlı kalırlar. Siperlik hiç gönderilmedi, onu başka bir Aile Sağlığı Merkezi’nden bulmaya çalışıyoruz, onlara da mahallelerinde gönüllü olarak üretenler veriyormuş. Bir de koruyucu gözlük çok önemli, korona göz yoluyla da bulaşabilen bir hastalık. Ama koruyucu gözlük de bir kere gönderildi.

Pozitif olduğundan şüphelendiğimiz hastalarla temas ederken kullanmamız gereken N95 maskelerinden 5 tane gönderdiler. Birer tane tulum gönderdiler, bunları saklıyoruz, çok acil bir durum olursa diye. Oysa en azından her gün yeni bir tulum giymemiz gerekir. Normal önlüğümü giyiyorum, eve veya misafirhaneye gidince tüm kıyafetlerimi yüksek derecede bol deterjanla yıkıyorum. 

Aslında gelen hastalara da maske vermemiz gerekir, ama elimizde bize bile yeterli maske olmadığı için, hastalara maske veremiyoruz. Bu nedenle hastalara aile sağlığı merkezine girmeden önce şikâyetlerini soruyoruz, koronavirüs şüphesi varsa hastayı diğer hastaların yanına göndermeden inceliyoruz. Duruma göre hastaneye gitmesini tavsiye ediyor veya ambulans çağırıyoruz.

İş yükümüz arttı

Salgınla birlikte iş yükümüz arttı. Başlangıçta çok fazla hastanın geldiği bir dönem oldu. Sonrasında insanlar zorunlu haller dışında gelmeyi bıraktı. Fakat telefon üzerinden hasta takibi başladı. Her gün çok sayıda hastayı ve temaslı kişiyi aramamız gerekiyor, her gün arayıp 'Ateşin var mı, öksürüğün var mı' diye sormamız gerekiyor. Bu da saatler sürebiliyor.

Ayrıca İçişleri Bakanlığı bir genelge göndererek bölgemizdeki 65 yaş üstü herkesi 10 günde bir aramamızı talep etti. Yalnızca bende 500'den fazla hasta var. Haftada 5 gün arasam günde 100 telefon yapar. Her biriyle 1 dakika konuşsam her gün 2 saatimi buna ayırmam gerekecek. Bu işi de yapmaya çalışıyoruz.

Şikâyeti olan hastalara zorunlu olmadıkça merkeze gelmemelerini, telefonla iletişime geçmelerini söylüyoruz. Bir de onların telefon trafiği oluyor. 

Son günlerde telefonla başvuran korona şüphelisi hasta sayısı arttı. Biz korona şüphelilerini 184 Acil’i aramaları konusunda uyarıyoruz, hastalar da bize “elbette 184’ü aradık, ama bizi aile hekimine yönlendiriyorlar” diyorlar. Bu artış, ilk sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen kargaşa nedeniyle olabilir, üzerinden 10 gün geçti.

Korona hastalarına rapor verme işi sıkıntı yaratıyor

En büyük sorunlarımızdan biri raporlar. Pozitif çıkan ve dinlenmesi gereken kişilere 14 gün raporu ilk tanı koyan hekim veriyor ama bu yetmiyor, ben korona pozitif hastalara tekrar 10 gün veriyorum ve internetten raporunu yolluyorum. Asıl hastanın çevresindekiler veya hastaneye kabul edilmeyen hafif vakalar sorun oluyor, muhtemelen virüs taşıyorlar. Rapor almak için Aile Sağlığı Merkezi’ne geliyorlar. Sabah 8'de kapıda bebekler, gebeler ve muhtemel virüs taşıyıcılar aynı anda bekliyor olabiliyor. Biz sürekli mesafeler konusunda herkesi uyarıyoruz, ama yine de çok riskli bir tablo oluşuyor. Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışanlar da gelen vatandaşlar da virüs taşıyıcılar tarafından enfekte edilebiliyor. Bunun değişmesi lazım. Pozitif tanısı koyan ilk doktor hem hastaya, hem de hasta yakınlarına gerektiği kadar rapor verebilmeli. 

Eve virüs taşıma korkumuz var

Pek çok kişi semptom göstermeden de bulaşıcı olabiliyor. Evde kronik hastalığı olan bir oğlum var, ona virüs bulaştırmaktan korkuyorum. İlk günler fiziksel mesafe ile maske takarak sorunu çözmeye çalıştım. Şimdi, artık eve gitmiyorum, Sağlık Bakanlığının temin ettiği misafirhanelerde kalıyorum, ama buralarda da yemek sorunu var, hiçbir misafirhanede yemek çıkmıyor, özellikle sokağa çıkma yasağı olduğu günlerde çok zor durumda kalıyoruz. Yemek bulmakta çok zorlanıyoruz. Son olarak, doktorlara ücretsiz bakım yeri sağlayan bir otelde kalmaya başladım.

Korona Türkiye’ye Ocak ayında girmiş olabilir

Ocak ayından beri hastalarımızda ilginç bir şekilde hiç geçmeyen öksürük ve ateş şikâyeti oluyordu. Viral enfeksiyonlardan sonra bir ay boyunca öksürük sürebiliyor, biz de öksürüğü buna, ateşi de domuz gribine bağlıyorduk. O dönem hiç test yapılmıyordu. Belki de koronavirüs Türkiye'ye tespit edilenden çok daha önce girdi. Ben de Şubat ayında bugün korona denebilecek tüm belirtileri gösteren bir hastalık geçirdim, eşim de geçirdi. Korona hastalığı muhtemelen Türkiye’ye Şubat, belki de Ocak ayında geldi.

Sahada vaka sayılarındaki ilk artış umreye gidenlerin dönmesinden sonra oldu, sonrasında ABD ve Avrupa’dan gelen yolcuların kontrolsüz girişleri vakaları epeyce artırdı. Yurtdışından gelen ve hasta olan pek çok kişi hastalığı çevrelerine bulaştırdılar.

Hastalık bulaşan, ölen pek çok aile hekimi, hemşire ve sağlık görevlisi var

Salgın başladığında durumdan habersiz olduğumuz için pek çok aile hekimi ve sağlık çalışanı virüse maruz kaldı, hastalandı, ölen aile hekimleri ve sağlık çalışanları var. Buna rağmen aile sağlığı merkezinde çalışanlara düzenli koronavirüs testleri ve antikor testleri yapılmıyor. Aile sağlığı merkezinde çalışanlara düzenli koronavirüs testleri ve antikor testleri yapılmıyor. Bu testlerin bir an önce yapılmasına başlanmalı. Koruyucu ekipman ihtiyacı eksiksiz karşılanmalı. Ücret konusunda ASM çalışanlarına sıkıntı yaşatılmamalı.

Bir Aile Hekimi

(Dosya) Sağlık emekçileri anlatıyor



Bültene kayıt ol