Bir diş hekiminin korona günlüğü / Hayaller ve gerçekler

27.04.2020 - 16:00

5 Mart

Medyada zombi filmleri gibi izlediğimiz pandemi sonunda kapımıza dayandı. Ne yapacağız, tedavilerimize nasıl devam edeceğiz kaygısı içerisindeyiz. Gerçi üniversitenin ilk yıllarında salgınlar karşısında nasıl tutumlar geliştireceğimiz hep anlatılmıştı. Bizler de arabadaki yangın söndürücü misali enfeksiyon kontrolünü elimizden geldiğince sıkılarak da olsak uygulamaya çalışırdık.

Bugün İlçe Sağlık Müdürlüğünden memur arkadaşlar geldi. Rutin kontroller dışında gelmelerine alışık değildik. Bize salgın sırasında hangi hastalara bakmamız gerektiğini tebliğ ettikten sonra yanlarında getirdikleri koruyucu maskelerden, siperliklerden ve fazla fazla kullanmamız için çok kaliteli tulumlardan verdiler.

7 Mart

Korkularımız gün geçtikçe artıyor; kendimizin hastalanmasından daha çok çevremizdekilere bulaştırmak en büyük kaygımız. Mesleğimiz Dünya Sağlık Örgütü tarafından en riskli meslek grubu olarak gösterildi. Sosyal mesafeyi koruyamadığımız için hastanın ağzından çevreye su buharı gibi dağılan aerosal denilen serpintilere bizler ve yardımcı diş hekimi personelimiz maruz kalıyoruz. Her çalışma koltuğu arasında en az 3 metre olması lazım, devlette memur olarak çalışan hekim arkadaşları düşünemiyorum bile.

Bugün Sağlık Bakanlığından tulumlu ekipler geldi. Ellerinde elektrik süpürgesi gibi aletler vardı: her yeri dezenfekte ettiler. Bize çok miktarda yüzey el dezenfektanı bıraktılar. Bu kadar dezenfektanı ne yapacağımızı sordum, çevre için tehlikeli olduğunu söyledim. Çevre dostu organik dezenfektanlarmış.

10 Mart

Bugün Sağlık Bakanlığı bizi toplantıya çağırdı zorunlu olarak gittik. Tüm katılımcılara dijital termometreler verildi, gelen her hastanın ateşi ölçülecek, anamnezi alınacak. Çevresinde yurtdışı bağlantılı kişiler olup olmadığını sormamızı istedikleri bir anket verdiler. Bu bilgileri günlük olarak Sağlık Bakanlığına iletmemiz istendi. Her diş hekiminin filyasyonun bir parçası olduğu söylendi ve sorunlarımızı hekim odalarına ulaştırmamız istendi. Diş hekimleri ve Eczacılar Odalarının bilimsel komitede olduğunu ilettiler.

18 Mart

Çoğu arkadaşım korkudan kliniğini kapattığını, bazıları günde maksimum 5 hasta bakabildiklerini söylüyor, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Kiralar, çalışanların maaşı, rutin ödemeler, çekler, senetler, çocuklarının okul ödemeleri, ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

Akşamüstü Çalışma Bakanlığından bir e-mail geldi: 8000’e yakın diş hekiminin aylık kazançlarının yarısını ödeyeceklerini, vergi, fatura ve kredi kart ödemelerinin iptal edildiğini, (erteleme değil) yanında çalışan yardımcı personel ve teknisyenlerin maaşlarını ödeyeceklerini duyurdu. Bunların bir hayal olmamasını çok isterdiniz değil mi?

Olması gerekenin komik geldiği bir ülkede yaşamak belki de Covid’ten önceki gerçeğimiz. Bu önlemler çok kolaylıkla alınır ve şu andaki salgın çok aşağı rakamlarda hapsedilebilirdi. Ne yazık ki ister özelde çalışan ister devlette çalışan hekimlerimiz hiç düşünülmedi. Devlet tekelinde satılan malzemelere ulaşmak büyük bir çaba istiyor, kendin almaya kalktığında çok fahiş rakamlara kalitesiz malzeme alıyorsun. Maddi zorluk çeken, sosyal güvencesi kliniklerde geçerli olmayan hastalara bedava bakmak zorunda kalıyorsun. Her türlü riski göze alarak, diş hekimi olmayan sermayedarlarının kliniklerinde, işçi diş hekimleri işten atılma tehditliyle zorla çalıştırılıyor. Devlette çalışan kamu hekimlerinin yüzde 90’ı bina bina dolaşıp tarama yapıyor, sürüntü alıyor, geri kalan hekimler normalden daha çok hasta bakmak zorunda bırakılıyor.

Modern insanın davranışlarını en çok belirleyen his kaygı, geleceğin belirsizlik içinde olması, çok değer yüklenen kazanımları kaybetme korkusu sanırım. Geçmişte yaramaz çocukları sokaktaki cadılar, canavarlar, polislerle korkutan ebeveynler gibi, iktidar sade bir bireye dönüşmüş, yalnızlaştırılmış insanın iplerini daha da geriyor şimdi. 

Diş Hekimi Cem Özkartal

(Dosya) Sağlık emekçileri anlatıyor



Bültene kayıt ol