KESK, koronavirüsle mücadele ilee AKP iktidarının yaptıkları ve yapmadıkları konusunda bir açıklama yaptı.
Açıklamadan satırbaşları şunlar:
Tüm dünyada hükümetler karantina, sokağa çıkma yasakları, denetim, disiplin uygulamaları, kamulaştırmalar, temel gelir gibi çeşitli araçlarla salgına karşı mücadele yöntemleri belirlerken bir yandan da iktidarların giderek baskıcı karakterlerinin, otoriterleşme eğilimlerinin yükseldiğine, salgınla mücadele gerekçesiyle en temel insan haklarına yönelik ihlallerin arttığına tanık oluyoruz.
Türkiye, dünya genelinde vaka artış hızının en yüksek olduğu ilk üç ülkeden biri durumunda iken günü ve sermayeyi kurtarmaya odaklı politikalarla salgın her geçen gün daha ciddi boyutlara ulaşıyor ve bu baskıcı karakter söz konusu emekçilerin hakları olunca kendini her alanda daha fazla hissettiriyor.
Plansız, programsız bir şekilde, sadece hafta sonu için ilan edilen sokağa çıkma yasağı, bulaşıyı yavaşlatmak yerine yaygınlaşmasına neden oluyor. Çalışan nüfusun en az yüzde 60’ı halen potansiyel taşıyıcı-hasta olarak ölüm riskiyle işe gidip geliyor.
Belirli yaş gruplarına sokağa çıkma yasağı geliyor ama çalışıyorlarsa bu yasaktan muaf tutuluyorlar. Salgının ekonomik ve toplumsal yaşama etkilerinin azaltılması için yasa çıkarılıyor, ama sermayedarlara 100 milyarlık destek, vergi indirimleri, teşvikler, vergi afları çıkarken halkın, emekçinin payına kolonya ve maske düşüyor. Maske dağıtımı ise haftalardır halen organize edilebilmiş değil.
Sermayenin doymak bilmez kar hırsına, beton aşkına, çarkların dönmesine her gün başka bir işçiyi, emekçiyi kurban veriyoruz.
Salgınla mücadele kapsamında gündeme alınan ve kabul edilen ‘infaz yasası’ ile gazeteci, aydın, avukat, insan hakları savunucusu, sendikacı, siyasetçiler kapsam dışı bırakılıp içerde tutulurken, cinayet, kadına yönelik şiddet, kadına ve çocuğa tecavüz, hırsızlık, uyuşturucu imal etmek ve ticaretini yapmak gibi suçlardan hüküm giyen 90 bin mahkûmun salıverilmesinin önü açılıyor.
Sosyal olmayı tercih etmeyen devlet, bağış kampanyası ile topladığı paranın neredeyse iki katını bir konsorsiyuma bir ay için köprü geçiş garantisi olarak ödeyiveriyor.
OHAL’den istifade emeğin haklarının gasp edilmesine bugün Covid-19’dan istifade bir AKP klasiği olan torba yasayla hak kayıpları ekleniyor. İşverenlerin uzun zamandan beri gerçekleşmesini istedikleri değişiklikler salgından istifade hayata geçirilmek için torbaya atılıyor.
Bugün meclise salgının ekonomik ve toplumsal etkilerini azaltmaya yönelik tedbirler içeren yasa taslağının sunulmasıyla işçiler, emekçiler yeni hak kayıplarıyla karşı karşıya; büyük şirketleri kurtarmaya, “sermayenin çarklarını döndürüp ceplerini doldurmaya devam” kararları gündemde.
Sendikaların, emek ve meslek örgütlerinin dahil edilmediği, sermayenin temsilcileriyle onların istekleri doğrultusunda hazırlandığı aşikar olan bu yasa tasarısında “evde kal” çağrılarına tüm çalışanların ve hayatta kalmak için çalışacağı her bir güne ihtiyacı olanların uyabilmesi için zorunlu alanlar dışında çalışmanın durması, ücretli izin, gelir güvencesi gibi gerekli önlemler yok.
Salgınla etkili mücadelede en önde yer alan sağlık çalışanlarının sağlığının korunmasına, taleplerinin karşılanmasına, çalışma koşullarının, özlük haklarının geliştirilmesine yönelik bir düzenleme yok.
İşsizlere, güvencesiz çalıştırılanlara, gündelik işlerle geçinmeye çalışanlara, yoksullara, evsizlere, mültecilere yönelik hiçbir önlem yok.
Kadına yönelik ekonomik, fiziksel, psikolojik her tür şiddetin önlenmesine, kadınların taleplerinin karşılanması için kaynak ayrılmasına dair tek bir önlem yok.
Zorunlu hizmetlerde çalışan emekçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, koruyucu önlemlerin alınması için önlem yok.
Açıklamada “Günü ve sermayeyi kurtarmaya odaklı politikalarla salgın her geçen gün daha ciddi boyutlara ulaşıyor ve bu baskıcı karakter söz konusu emekçilerin hakları olunca kendini her alanda daha fazla hissettiriyor… Nüfusun en az yüzde 60’ı halen potansiyel taşıyıcı-hasta olarak ölüm riskiyle işe gidip geliyor” ifadelerine yer veren KESK, emekçilerin taleplerini açıkladı.
KESK olarak taleplerimizi bir kez daha tüm kamuoyu ile paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz:
- Salgınla mücadelede zorunlu hizmet ve mal üretimi dışında bütün çalışma durdurulmalı, bu alanlar dışındaki tüm çalışanlara ücretli izin verilmelidir.
- Yasada işçilerin en temel haklarını ortadan kaldıracak ücretsiz izin ve sefalet ödeneği uygulamasından vazgeçilmeli, 15 Mart tarihi esas alınarak, hiçbir koşul aranmaksızın işten çıkarılması yasaklanan tüm işçilere asgari ücretten az olmamak kaydıyla kısa çalışma ödeneği ve daha önce işten çıkarılan tüm işsizlere işsizlik sigortası ödeneği verilmeli, işçilerin talepleri karşılanmalıdır. İşsizlik sigortası fonundaki 131 milyar TL işçiler için kullanılmalıdır.
- Toplu iş sözleşmesi ve grev durdurma ile ilgili madde geri çekilmelidir; toplu iş sözleşmelerinde hak düşürücü sürelerin durdurulması yeterlidir.
- 4688 sayılı yasada kamu emekçileri sendikalarının yetki tespiti en erken 15 Kasım 2020 tarihinde yapılmalıdır. Covid-19 salgınının durumuna ilişkin TTB, SES başta olmak üzere emek ve meslek örgütlerinin tavsiyeleri doğrultusunda sendikaların görüşleri alınarak tarih belirlenmelidir.
- Belediyelerin borç veya alacaklarını erteleme kararı, belediye yönetimlerine bırakılmalıdır.
- Salgın koşullarında halkın sağlığının korunması ve salgınla etkili mücadele edilmesi için yerel yönetimler tarafından sunulan zorunlu kamusal hizmetlerin aksamadan ve sağlık önlemleri alınarak sunulması önemlidir. Artan maliyetlerin karşılanması için genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere ayrılan pay, en az 6 ay boyunca ilgili belediyenin nüfusuna orantılı bir şekilde %20-50 arasında arttırılmalı ve bu paylardan hiçbir kesinti yapılmamalıdır.
- Varlık Fonu derhal lağvedilmeli, kamu kaynakları halk sağlığı, emekçilerin haklarının korunması ve geliştirilmesi, herkese gelir güvencesi sağlanması için kullanılmalıdır.
- Tüm vergi yükünün, emeğiyle geçinenlerin sırtına yıkılmasından vazgeçilmeli, servet vergilendirilmelidir.
- Salgınla mücadelede en ön safta yer alan sağlık çalışanlarının talepleri karşılanmalıdır, personel sayısı güvenceli çalışma koşulları sağlanarak arttırılmalı, KHK ile işinden edilen, güvenlik soruşturması nedeniyle bekletilen tüm sağlık emekçileri acilen göreve başlatılmalıdır.
- Kamu-özel fark etmeksizin çalışan tüm kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlanmalıdır; kadına yönelik şiddette yaşanan artışa karşı gerekli tedbirler alınmalı, 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi etkili bir şekilde uygulanmalı; sığınma evleri arttırılmalıdır.