TTB Merkez Konseyi’nden 25 Mart tarihinde yapılan açıklamada, “salgın ortamında ölümle burun buruna gerçekleştirilen bu hizmetin maddi karşılığının olamayacağı” söylendi.
Açıklama “Kuşkusuz bu süreçte hekimler başta olmak üzere hiçbir sağlık çalışanının maddi olarak mağdur edilmemesi ve emeklerinin karşılığını maddi olarak da almaları önemlidir” diye devam etti.
Pandeminin Çin’de başladığı Aralık ayından ülkemizde saptandığı tarihe kadar geçen 2 aydan uzun sürede Türk Tabipleri Birliğinin pandemiye karşı hazırlıklar konusunda hükümeti ve diğer yetkilileri defalarca uyardığı anlatıldı.
Bildiride “Buna rağmen hekimler ve sağlık çalışanları yeterli koruyucu kişisel ekipman sağlanmadan öldürücü salgınla mücadeleye başlatılmıştır” dendi. Bildiri şu ifadelerle devam etti:
Bugün sağlık çalışanlarının %38’i eldiven, %52’si önlük/forma, %60’ı maske, %71’i tek kullanımlık önlük/tulum, %74’ü siperlik gözlük ya da koruyucu gözlük, %78’i N95 maske bulmakta sorun yaşamaktalar.
Dünya örnekleri göstermektedir ki hekimler ve sağlık çalışanlarının önemli bir kısmı salgınla mücadele sırasında enfekte olmakta ve bir kısmı maalesef hayatlarını kaybetmektedir. Ülkemizde de çok sayıda meslektaşımız ve sağlık çalışanı enfekte olmuştur ve bazıları yoğun bakım ünitelerinde ölümle pençeleşmektedir.
Hekimlerin temel önceliği ve gündemi kendilerinin ve yakınlarının yaşamlarını çok yakından tehdit eden bu tehlikedir. Yetkililerden en ivedi talebimiz kişisel koruyucu ekipman eksikliklerinin bir an önce giderilmesi, ülkemizin bütün ama bütün sağlık kurumlarında koordinasyonda ve alt yapıda herhangi bir eksiklik ya da aksaklık yaşanmamasıdır.
COVID-19 pandemisi ile mücadele, evde kalmak zorunda olan, asgari yaşam ihtiyaçları için maddi olarak desteklenmesi gereken milyonlarca yurttaşımızın bu ihtiyaçlarının karşılanmasını da içermelidir.
Ülkeyi yönetenlerin hekimler ve sağlık çalışanları başta olmak üzere salgının özel olarak mağdur ettiği bütün yurttaşları gözeten bir sosyal devlet anlayışını benimsemesinin tarihsel bir zorunluluk olduğunu hatırlatırız.”
TTB Merkez Konseyi’nden 26 Mart tarihinde yapılan açıklamada ise “COVID-19 pandemisiyle ilgili Türkiye’ye ilişkin verilerin resmi kanallardan ve ayrıntılı olarak paylaşılması ve klinik ve radyolojik olarak COVID-19 tanısı alan hastaların, aksi kanıtlanıncaya kadar COVID-19 kabul edilerek, gerekli önlemlerin buna göre alınması” istendi.
Gelişmiş ülkelerin çoğunda kamuoyunun tweet mesajlarıyla değil, salgın konusunda yetkilendirilmiş sağlık kuruluşları tarafından etraflıca bilgilendirildiğine dikkat çeken TTB Merkez Konseyi, pandeminin ancak şeffaflık ve bilimsellikle yönetilebileceği uyarısını tekrarladı ve ivedilikle yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
- Pandemiye ilişkin veriler sosyal medyada tweet ile değil, Sağlık Bakanlığı resmi web sitesinde ayrıntılarıyla açıklanmalıdır.
- Bu veriler hastalığın şehirlere, yaş, cinsiyet ve mesleklere göre dağılımını içermelidir.
- Testi pozitif olan hastaların yanı sıra, test sonucundan bağımsız olarak klinik ve radyolojik olarak COVID19 ile uyumlu olguların sayısı da verilmelidir.
- Klinik ve radyolojik olarak COVID19 hastalığı ile uyumlu hastaların ve temas ettiklerinin belirlenmesi ve izolasyonu için aktif bir çalışma yürütülmelidir.