Şişecam işçisi Arif Cinpolat: 'Aynı iş kollarındaki bölünmüş sendikalar ve konfederasyonlar birleşmelidir'

11.01.2020 - 11:09

Bursa Yenişehir’de çalışan Şişecam işçisi Arif Cinpolat ile sendikal konuları konuştuk. Kendisini Şubat ayında yapacağımız Emek Forumuna davet ettik.

Bize kendinizi anlatır mısınız?

Şişecam Fabrikası’nda 13 yıldır çalışıyorum.  Kristal İş Sendikası üyesiyim, sendikamız Şişecam fabrikalarının yüzde 90’nına yakın oranlar da örgütlüdür. Adeta Şişecam fabrikalarıyla var olmuş bir sendika. İşçi sağlığı ve iş güvenliği bölümünde işçi olarak çalışıyorum. Fabrikanın tamamını geziyorum ve gözlemliyorum. Arkadaşlarla sürekli diyalog içerisindeyiz. Ayrıca sendika icra kurulunda da 2 yıldan fazla görev aldım. B sınıfı işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanıyım. Fabrikamız da daha önceleri 600’e yakın işçi çalışıyordu. Aylık 1600 ton cam işlenmekteydik. Yaz döneminde belirli süreli işe alınanlarla birlikte sayı 650’yi geçiyordu. Şimdi 450 civarında işçi çalışıyor ve kapasite artışıyla aylık 1850 tona yakın cam işliyoruz. 

Sözleşmeli işçiler toplu sözleşmeden yararlanıyor mu?

Sözleşmeli çalışanlar  toplu sözleşme kapsamı dışındalar, parasal maddelerinden yararlanamıyorlar. Sendikaya üye olduklarında, asgari ücrete ilave olarak yüzde 30 oranında sendika zammını alıyorlar. Ancak sosyal haklardan yararlanamıyorlar. 

Son yıllarda pek çok sektörde işverenler üç yıllık sözleşme dayatıyorlar. Sizde durum nedir?

Bizde de üç yıllık sözleşme yapıldı, şimdi birinci yıl dolmak üzere, geriye iki yılımız kaldı. İlk yıl ücretlerde % 30’a yakın zam aldık. İkinci yıl enflasyon artı yüzde 2, üçüncü yıl ise enflasyon artı yüzde 3 zam alacağız. 

Hükümet tarafından açıklanan enflasyon oranları gerçeği yansıtmadığı için alım gücümüz giderek eriyor. Hükümetin açıkladığı enflasyon oranlarıyla yaşadığımız enflasyon arasındaki farkı hissediyoruz. Ekonomik kriz ve yükselen enflasyon karşısında üç yıllık sözleşmeler işçinin aleyhine bir durum gibi gözükse de iki yıllık sözleşmeler işçinin daha çok yararınadır. İkinci kez üç yılık sözleşme uygulandı, ancak tabanda  kayda değer bir tepki oluşmadı. Eskiden toplu sözleşme dönemlerinde sıkı pazarlıklar, hak arayışları olur. Sözleşmeler grevlere kadar gider grevler olurdu.

Sendikamızda delege ve temsilcilik seçimleri olmaktadır.  Sözünü ettiğim geçici işçi dönemi genelde seçim sürecine denk getirilir ve bu arkadaşlar sendika yöneticileri tarafından manipüle edilirler. Delege sayısını ve oy sayısını bu şekilde arttırıp kendilerinin ve ekiplerinin seçilmesini sağlıyorlar. Lüleburgaz şubemiz en güçlü şubemiz, şimdiye kadar buraya geçici 300 geçici işçi alınırdı, bu sayının 600’e kadar çıkartıldığını duydum. Bu durumdan işveren de faydalanıyor, hem de sendikada mevcut yönetimin devamını sağlayan bir oy deposu işlevi görüyorlar. 

Toplu sözleşme süreçleri nasıl geçiyor?

Toplu sözleşme süreçleri işçilerin katılımı ve heyecanı yüksek şekilde geçiyor. Bizim sözleşmede görüştüğümüz; geçici maddeler hariç 62 madde vardır, idari ve  parasal maddeler. Her bir madde tek tek görüşülür. Ortalama altı ay sürer grev kararı alınmadan uzlaşılırsa. İlk başlarda görüşmelere işyeri temsilcileri ve şube icra kurulları girer. Ondan sonra sadece şube başkanları görüşmeye girer. Ancak ana maddeler, ücret maddeleri görüşülmeye başlandığında genel merkez yöneticileri girer. En son sözleşmenin bağlandığı kilit noktada ise Genel Başkan ile Şişecam’ın yetkilisi ile baş başa görüşüp, sözleşmeyi bağıtlarlar. Burada ne konuşulduğunu, ne pazarlık yapıldığını kimse bilmez. Buda duyarlı işçilerin kafasında büyük bir soru işareti olarak kalır. Çok tartışılması gereken bir mevzuyken tabanda tartışılmaması da ilginç gelmektedir bana.

Cam iş kolu meslek hastalıkları açısından riskli bir sektör, çalışanların sağlığını koruyucu önlemler alınması konusunda yeterli önlemler alınıyor mu?

Daha önce çalıştığım yerlerle karşılaştırdığımda büyük oranında iyi diyebilirim. Her türlü koruyucu malzeme temin ediliyor. Yasal şartların tamamına uyulmakta. Genel anlamıyla temel iş güvenliği kurallarına uyuluyor. Konuyla ilgili eğitimler veriliyor. Gereken koruyucu malzemeler alınıyor. Buna rağmen kazalar oluyor. Bu sene ilk defa bir işçide meslek hastalığı çıktı, Silikozis hastalığı başlangıç aşamasında teşhis edildi. Bu arkadaşın bölümü değiştirilecek, cam tozunun olmadığı bir bölümde çalışmaya başlayacak. Bu tür vakalar zamanla artacak. Bu arkadaş 15 yıldır çalışıyor ancak fazla mesailer nedeniyle 25 yıldır çalışan bir işçiye denk oranda yıprandığını söyleyebilirim. Mesai arttıkça risk de artıyor. Toplu sözleşmede işçi sağlığı ve iş güvenliğine kurallarına uyulması konusunda sözleşmemizde de maddeler var. Sendika da işçi sağlığı konusunda duyarlı. Her yıl sendikal eğitim düzenliyor. Ancak katılım, çalışan sayısının yüzde beşi oranında gerçekleşiyor.                                                                  

Herkes sendikaya üye olmalı

Şu anda işyerimizde sendikalı çalışan sayımız 440’a düştü. İşçi sayımız sürekli düşmekte.  Ama üretim kapasitemiz arttı. Teknolojik gelişimler üretime de yansıdı. Akıllı robotlar geldi. İşçinin yaptığı bazı işleri makineler yapmaya başladı. Beyaz yakalılarda da sayı artmaktadır. 160 civarında beyaz yakalı çalışıyor. Memur, teknisyen, ustabaşı gibi çalışanlar sendikasız çalışıyorlar. Sözleşmede bir maddeyle bu tür işçiler kapsam dışı bırakıldı. Bayağı sıkıntılı bir durum. İleride ne olur bilemiyorum. Bir kaç yıldır işveren 60, 70 kişiyi ustabaşı yaparak kapsam dışında bıraktı. Her 30 kişiye bir ustabaşı düşüyor. Bu sorunu sürekli gündeme getiriyoruz. Bu madde kaldırılmalı, müdür ve sekreteri  dışında herkes sendikaya üye olmalı. Gerekirse hiç zam almayalım, ama bu maddenin kaldırılmasını sağlayalım. Aksi takdirde işverenin ağırlığı artacak ve sendikanın yetkisi düşecek. Çalışanların tamamına yakınını sendikalı yaparsak, yaptırımız gücümüz de artar. Sendikanın da yapısı değişir. Ancak hem işveren hem de sendika bunu istemiyor gibi. Artık örgütlenme perspektifini değiştirmek lazım. Uzmanlar  endüstri 5.0’dan bahsediyorlar. Sendikalar da bu sürece kendilerini nasıl adapte edecekler?  Varlığınızı nasıl koruyacaksınız diye sorduğumuzda tatminkâr cevap alamıyoruz.

İş kolunda başka bir sendika var mı?

Bizim iş kolunda iki etkili sendika var. Bunlardan biri Çimse İş, 20 bine yakın üyesi var. Kristal İş’in 7 bine yakın üyesi var. Aynı iş kolunda ikinci bir sendikanın olması işçinin aleyhine işleyen bir durum.  İş kolunda ikinci bir sendika olması nedeniyle yıllarca asgari ücretin biraz üzerinde ücretle çalıştırıldık. Türkiye’de 50 den fazla çimento fabrikası var, çok sayıda da seramik fabrikası var. Kristal-İş bir tanesinde bile örgütlü değil. Oysa tek sendika olsak, birlikte örgütlenip, birlikte mücadele etsek çok daha güçlü oluruz.

Son yıllarda sendikalar ülke gündeminde varlık gösteremiyorlar. Bu konuda nasıl bir değişim sağlanabilir?

Türk-İş Genel Kurulu’nda hükümete yakın bir isim olan Ergun Atalay yeniden seçildi. Karşısında tek bir aday bile yoktu. Eskiden Türk-İş kongreleri çok canlı geçerdi. İş yerlerinde kongreler herkes tarafından takip edilirdi. Şimdi çoğu işyerinin kongrelerden haberi bile olmuyor. Türk İş devlete bağlı bir kurum gibi, hiçbir heyecan yok. Günümüzün artık internet çağı olması, değişen kuşaklar ve işçilerin eğitim düzeyleri işçi profilin de de değişime yol açtı. 90’lı yıllarda daha mücadeleci tuttuğunu koparan bir işçi kuşağı vardı. Bizler de hala onların meyvelerini topluyoruz. 

İşçilik yaşamım boyunca işçileri ve sendikaları ilgilendiren birçok kanunda işveren lehine değişimler olduğunu gördüm. İşçiler ve sendikalar çoğu haklarını kaybetti. Savunma alanları daraldı. Kanunlar karşısında işçiler ve sendikalar daha güçsüz hale getirildi işveren güçlendirildi. Bu durumun işçiler ve sendikalar lehine çevrilmesi gerekir.

İşyerlerinde etkin kararlı varlık göstermeliyiz. İşyeri merkezli mücadeleyi yükseltmeliyiz. İşçilerin gücü birliğinden geliyor. Bu nedenle tüm konfederasyonlar birlikte mücadele etmeliler. Aynı iş kollarında ki bölünmüş sendikalar birleşmelidir. Konfederasyonlar da birleşmelidir. İşçi sınıfının birliği sağlandığında, birlikte örgütlenip, birlikte mücadele edildiğinde, işçi sınıfı hem eski gücüne kavuşacak hem de pek çok konuda değişim sağlayabilecek.

Röportaj: Çağla Oflas-Şafak Ayhan



Bültene kayıt ol