Merkez Bankası faizleri son haftalarda toplam yüzde 7,5 düşürdü ve ekonomik krizin giderek azaldığını ilan etti. Faizlerin indirilmesi, Türkiye ekonomisinde işlerin yoluna girdiğini mi gösteriyor? Elbette hayır.
Daha geçen hafta maaşı banka borcu nedeniyle bloke edilen bir işçi kendisini yaktı, ağır yaralandı.
Cari açık ve faiz gibi bazı iktisadi verilerde yaşanan “iyileşmeler” işçilerin yoksullaşmasını daha da artırıyor, zaten bu “iyileşmeler” işçilerin yoksullaşması sayesinde oluyor, yani AKP hükümeti krizin faturasını emekçilerin üstüne yıkmaya devam ediyor.
Bazı iktisadi veriler ise giderek daha fazla bozuluyor, hükümet bunlardan hiç bahsetmiyor. Örneğin bütçe açığı bir önceki yıla göre yüzde 150 artmış durumda, açık 29 milyar TL’den 87 milyar TL’ye çıktı. Dış ve iç borçlarda artış devam ediyor. Tüketici kredilerinde, kredi kartı borçlarında ve diğer kredilerde sürekli bir artış var.
Kredi borçlarını geri ödemek için boğuşan insanlar bir yandan da işsiz kalıyorlar. Haziran 2018’de yüzde 10,9 olan işsizlik oranı Haziran 2019’da yüzde 13,9’a yükseldi. İşsiz sayısı geçen yılın aynı ayına göre 1 milyon 3 bin artışla 3 milyon 529 binden 4 milyon 532 bine yükseldi.
İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı 1 milyon 293 bin artışla 4 milyon 45 bin olarak açıklandı. Böylece İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı bir yıl içinde yüzde 47 artmış oldu. Öte yandan Ocak-Temmuz 2019 işsizlik sigortası başvuruları 1 milyon 345 bine yükseldi. İşsizlik başvurularında Temmuz 2019’da patlama yaşandı. Haziran 2019’da 144 bin olan işsizlik ödeneği başvurusu Temmuz 2019’da 325 bine yükseldi.
Sadece işsizlik artmıyor istihdamda da büyük bir daralma yaşanıyor, çünkü ekonomi küçülmeye devam ediyor. Haziran 2018’de 28 milyon 752 bin olan istihdam 769 bin kişi azalarak Haziran 2019’da 27 milyon 983 bine geriledi.
Sonuç olarak hepimiz aynı sınırlar içinde yaşıyor olabiliriz, ama ekonomide hepimiz aynı konumda değiliz. Bazılarının büyük servetleri var, bankalarda büyük paraları var ve en kötü ekonomik koşullarda bile büyük gelirleri var. Büyük çoğunluğumuz ise, zaten kriz olmadığında bile ay sonunu zor getiriyordu, şimdi hiç getiremiyor. Ayda 2000 lira alan bir işçinin bu pahalılık altında ay sonunu getirmesi imkansız.
Krize karşı uygulanan politikalar herkesi aynı şekilde etkilemiyor. İşçiler işinden atılıyor, patronlar atılmıyor. İşçilerin ücretleri azaltılıyor veya donduruluyor, zenginlerin gelirine dokunulmuyor.
Devletin sosyal harcamaları kısılıyor, bu harcamalardan yararlanan emekçiler zararlı çıkıyor, bu harcamalar patronların umurunda değil. Fiyatlar artıyor, herkes etkileniyor, ama bankalarda milyonlarca lirası olanlar etkilenmiyor.
Krizin en önemli sebebi, bankaların ve şirketlerin yıllardır dolar cinsinden borç alıyor olması. Alınan o borçlar işçilere mi harcandı? Hayır. O borçları alan patronlar ve bankalar yıllarca kârlarına kâr kattılar. Kârlarını işçilere mi dağıttılar? Hayır. Borçları kim aldıysa, o borçları kullanıp kim kâr ettiyse, krizin faturasını da onlar ödemelidir.
(Sosyalist İşçi)