Türkiye kapitalizmi tarihi bir kriz içerisinde

10.05.2019 - 11:36

Enflasyon rakamları açıklandı, fiyatlar Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19,5 arttı.

Bir önceki ayda (Mart 2019) fiyatlar yüzde 19,7 artmıştı. Bazı gazeteler ve hükümet düşen bu rakamı ekonomide iyileşmenin belirtisi olarak göstermeye çalışıyorlar. Enflasyon kalemleri tek tek incelendiğinde düşen bu rakamın, Anadolu’da pek çok kentteki talep yetersizliğinden kaynaklandığını gösteriyor. Yani insanlar hayat pahalılığından etkilendikleri için satın  bu rakamı alma faaliyetlerini azalttılar ve fiyatların artması için gerekli ortam oluşmadı, tüketimomide azaldı. Büyük kentlerde; Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya ve diğerlerinde ise fiyatlardaki artış yüzde 20’nin üzerinde. Bu kentlerde fiyatlar bir önceki aya göre yüzde 1,7 arttı, enflasyonun artma eğilimi de bu kentlerde devam ediyor.

Anadolu’da görülen talepteki düşme, halkın ihtiyaçlarını almaktan vaz geçmesi, ekonomi açısından büyük bir tehlike. Bu eğilim yaygınlaştığında bütün olarak üretim ve ticaretin çökmesi söz konusu olabilir.

İşsizlik yükselmeye devam ediyor

İşsizlik açısından 1994 ve 2001 krizlerini adeta mumla arıyoruz. Dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 14,7 işsiz sayısı 4,7 milyon oldu. Geniş tanımlı işsiz sayısı 7,5 milyonu aştı. Henüz krizin başında olduğumuzdan, yüksek işsizliğin yapısal sorunları ile yüzleşmedik. Ama çok süremizde kalmadı. Yakında çok farklı sosyolojik sorunlar yaşayacağız. Krizin yükselmeye başladığı son 5 ayda istihdam kaybı, yani kapanan işyerlerinin çalıştırdığı işçi sayısı 2,2 milyonu buldu. İş arayan gençlerin yüzde 27’si işsiz, 2 milyona yakın genç iş bile aramıyor, evinde oturuyor.

Faizler yükseliyor, TL’nin değeri düşüyor, geçim sıkıntısı artıyor

Nisan ayında kredi ve mevduat faizlerinde önemli bir yükseliş yaşandı, böylece yeni kredilerin geri ödeme koşulları daha da zorlaştı. TL yılbaşından bu yana dünyadaki diğer paralar karşısında yüzde 10 eridi. Bu erime fiyatlara zam olarak yansıdı.

Türk-İş’in açıkladığı dört kişilik aile açlık sınırı Nisan ayında 2107 TL’ye dayandı. 2050 TL’lik asgari ücret ve hatta bu ücretin altında ücret alanlar göz önüne alındığında 10 milyonu aşkın emekçinin (emekçilerin üçte biri) açlık sınırı altında ücret aldığını söyleyebiliriz. Diğer emekçilerin de ücret ortalaması 3000 TL’ye ulaşmıyor. Gıdada açıklanan resmi enflasyon yüzde 40’lara dayanmış iken bu ücretlerle sadece beslenmenin bile imkansız hale geldiği ortada.

Kredi borçları halkı eziyor

Hükümet emekçilerin kredi borçları için kılını kıpırdatmıyor, ama şirketlerin, hem de büyük şirketlerin milyarlarca TL’lik borçlarını yapılandırıyor, erteliyor, gerekirse yeni krediler veriyor.

Bankalara olan tüketici kredileri ve kredi kartı borçları toplamı 500 milyar TL’yi aştı. Yüksek faiz altında kredi kullanımı giderek azalıyor, ama mevcut borçları ödeyebilmek bile başlı başına bir sorun. Emekçiler kredi borçların ödeyebilmek için sürekli yeni kredi almaya ihtiyaç duyuyor. Kredi borçlarının yüksekliği geçim sıkıntısını daha da ağırlaştırıyor. Kredi borçları, işçilerin, emekçilerin işsizlikten sonra en büyük sorunu olmaya devam ediyor.

2018 yılında şirketlerin 20 milyar dolarlık (120 milyar TL’lik) borç yapılandırması gerçekleştirildi, üzerine 8 milyar dolarlık borcun da yapılandırılması için görüşmeler devam ediyor. Enerji sektörünün dış piyasalara 51 milyar dolar borcu var ve bu borcun  yapılandırılması da hükümetin gündeminde.

Peki, emekçilerin borcunun silinmesi ya da yapılandırılması? Böyle bir çalışma yok. Ocak ayında bir seçim yatırımı olarak başlayan kredi kartı borçlarının yapılandırmasına son verildi. Büyük propaganda ile başlayan kampanya, seçim yenilgisinin ardından hükümet tarafından nisan ayında sessizce bitirildi.

Krizin faturasını patronlar ödemeli

İşsizliğe, pahalılığa, geçim sıkıntısına karşı sendikalar, işçi örgütleri ayağa kalkmak zorunda. Ücretlerin erimesine, işsizliğe, kredi borçlarının halkı ezmeye devam etmesine göz yummamalıyız. Aksi takdirde krizin faturasını biz emekçiler ödemiş oluruz.

(Sosyalist İşçi)

Fotoğraf: Krize karşı emekçi mitingi, 29 Kasım 2008, Ankara



Bültene kayıt ol