İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2018 yılının ilk dokuz ayında 'emeklilik çağında çalışan' en az 228 işçinin yaşamını yitirdiğini duyurdu.
İSİG'in açıklaması şöyleydi:
Mezarda emekliliğe... Emeklilikte yaşa takılmaya... Zorunlu BES’e... HAYIR!
2018 yılının ilk dokuz ayında ‘emeklilik çağında çalışan’ en az 228 işçi yaşamını yitirdi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 16 Ekim 2018’de AKP Grup toplantısında 'Emeklilikte yaşa takılanlar kampanyası siyasi ranta dönüştürülmemeli. Bugün ülkemizde ortalama emeklilik yaşı 52’dir. 20 yıl çalışıp 38 yaşında emekli olan biri 40 sene devletten maaş alacak. Böyle bir uygulama olamaz. Bu teklifin maliyeti 750 milyar liraya ulaşıyor. Böyle bir yükü ülkenin sırtına bindiremeyiz' dedi. Tam da bu noktada emeklilikte yaşa takılanlara ilişkin TBMM’de görüşülen önerge AKP ve MHP'nin oyları ile reddedildi.
İşçilerin emeklilik hakkı ellerinden alınıyor...
Türkiye’de emeklilik yaşı farklı statülere ve farklı koşullara göre kanunla belirlenmişti, emekli olma yaşı daha düşüktü. Ancak 1999 yılında yapılan değişiklikler ve sonrasında 2008 yılında yürürlüğe giren SSGSS Yasası ile birlikte emekli olabilme yaşı ve prim ödeme gün sayısı kademe kademe (nihai olarak 65 yaş ve 9000 prim günü) yükseltildi.
Bu uygulamaya karşı emek hareketi merkezi olarak 1999’da yüzbinlerce işçinin katıldığı bir miting ile karşı çıkmış ancak gerisi gelmemiştir. 2007-2008 yıllarında ise yerellerde oluşturulan Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformları ile bir mücadele ivmesi yakalansa ve süreç yasanın TBMM’den çıkacağı gün TBMM’yi kuşatma adımını atmaya gitse de emek hareketinin iç tartışmaları sonrası sönümlenmiştir.
Bu gelişmeler sonrası bugün yaşanan durum şudur: Hemen her gün haberlerde emekli olduğu halde çalışan, emeklilik yaşını beklediği için çalışmak zorunda kalan ve emekli olma hakkını sigortasız çalıştığı ya da sigortası düzenli yatırılmadığı için kazanamayan işçilerin çalışırken yaşamını yitirmesi…
Türkiye’de her geçen gün ‘emeklilik çağında çalışan işçiler’ daha fazla iş cinayetine maruz kalıyor…
İSİG Meclisi bütün bu gerçekliğin bilinciyle her işkoluna, mesleğe, cinsiyete, her kişiye özgü… emeklilik yaşının belirlenmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak bir ‘genelleme’ yapabilmek için Türkiye toplumunda hastalıkların ve yıpranmanın belirginleştiği 50 yaş üstünü emeklilik yaşı olarak belirlemiştir. (Emeklilerin/yaşlıların üretim içinde-dışında kalması tartışması ayrı bir yazı konusudur.) Bu noktada:
• Türkiye’de 2018 yılının ilk dokuz ayında ‘emeklilik çağında çalışan’ en az 228 işçi (ücretli) iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yani tüm ücretli iş cinayetlerinin yüzde 20’sini 50 yaş üzeri işçiler oluşturuyor.
Not1: Raporumuzda ‘ücretli’ ölümlerini baz aldık. Ancak kendi nam ve hesabına, sabahtan akşama aile emeği ile çalışan çiftçi ve esnafların durumuna da mutlaka değinmemiz gerekiyor. Yine bu yılın ilk dokuz ayında 50 yaş üzeri 139 çiftçi ve esnaf da çalışırken yaşamını yitirdi. Yani tüm kendi nam ve hesabına çalışan emekçi cinayetlerinin yüzde 50’sini 50 yaş ve üzeri işçiler oluşturuyor.
Not2: Karşılıklı olarak istihdamın değiştiğinin de altını çizmeliyiz. Çiftçilik yapıp geçinemeyen ve işçi ordusuna katılanlar olduğu gibi emekli olduktan sonra geçinemeyip esnaflığa başlayan işçilerin olması gibi…
• Ölenlerin 4’ü kadın işçi, 224’ü erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım ve konaklama işkollarında gerçekleşti…
• Ölenlerin 206’sı 51-64 yaş aralığındayken 22’si ise 65 yaş ve üzerinde. 65 yaşının üzerinde bile çalışırken ölenler emeklilik çağında çalışan işçilerin yüzde 10’u gibi yüksek bir orana sahip. 65 yaş ve üzeri ölen işçiler tarım, ticaret, metal, inşaat, taşımacılık, konaklama ve genel işler işkollarında çalışıyordu...
• Ölümler en çok inşaat, taşımacılık, tarım, belediye/genel işler, ticaret/büro ve madencilik işkollarında gerçekleşti. Yoksulluk ve yasal düzenlemelerle emeklilik hakkının fiilen ortadan kaldırılması yaşlı işçileri güvencesiz çalışma koşullarına itmiş ve güvencesiz işçi havuzunun önemli bir kaynağı haline getirmiştir.
Bu işkollarında sigortasız çalışmak ya da sigortanın düzensiz yatmasından dolayı emekli olmak zordur. Diğer yandan başka mesleklerden emekli olup geçinemeyen ve yaşa takılanlar özellikle inşaatta çalışmakta, şoförlük yapmakta ve mevsimlik tarım işçisi olmaktadır...
• En fazla ölüm nedeni yüksekten düşme, ezilme/göçük, kalp krizi ve trafik kazasıdır. Yüksekten düşmeler inşaatta, ezilmeler inşaat ve tarımda, trafik kazaları ise taşımacılık işkolunda sık rastlanan nedenlerdir. Ancak dikkat çeken husus bütün işkollarında ‘emeklilik çağında çalışan’ işçileri ‘yatay’ olarak kesen neden olan kalp krizleridir. Her 5 ‘emeklilik çağında çalışan’ işçiden 1’i çalışırken kalp krizi geçirerek yaşamlarını yitirmekte. Kalp krizinin nedeni ağır çalışma koşulları olduğu gibi bu durum belli bir yaşın üstünde olan işçilerin genel sağlığına dair ülkemizin hiçbir politikasının olmadığını da gözler önüne sermektedir…
• Ölenlerin 4’ü (yüzde 1,75) sendikalı işçi, 224 işçi ise (yüzde 98,25) sendikasız işçidir. Yani bu çağda çalışan işçilerin tamamına yakını sendika üyesi değil ve sadece ‘yaşamak’ veya ‘emeklilik hakkını elde etmeye’ çalıştıkları için en zor koşullara katlanmaktalar...
Emeklilik hakkımız için mücadele edeceğiz...
Türkiye’de 24 Ocak Kararları ile birlikte sermayenin neoliberal politikalarının hayata geçirilmesi süreci başladı. Bu noktada emeklilik yaşı yeniden belirlendi, yaşa takılanlar sorunu ortaya çıktı ve bireysel emeklilik gibi işçi karşıtı adımlar atıldı. Askeri cunta da, Özal hükümeti de, koalisyon dönemi de ve AKP iktidarı da bu yönde adımlar attı. Yani iki farklı politik çizgi olduğunu iddia edenler (Örneğin eski ve yeni Türkiye söylemleri) aslında neoliberal politikalara harfiyen uymaktadırlar. Bu noktada emeklilik hakkının ancak işçilerin mücadelesi ile kazanılabileceğinin bilinciyle:
1- İşçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları vardır. Emeklilik; işçilerin çalıştıkları işkoluna, mesleğe, cinsiyetlerine, kişisel sağlık durumlarına vb. göre belirlenmelidir. Emeklilik yaşı düşürülmelidir…
2- Emeklilikte yaşa takılma bir maliyet unsuru olarak ele alınamaz. Kaldı ki söylendiği gibi maliyet 750 milyar TL değildir. Tahsil edilmeyen SGK primlerinin tahsil edilmesi, kayıt dışı çalışanların sigortalı çalıştırılması, sermaye çevrelerine tanınan vergi ve prim teşviklerinin bir kısmının ayrılması (Örneğin işveren SGK teşvik primi) bu sorunu çözmeye yetecektir. Emeklilikte yaşa takılanların emekli olma hakları tanınmalıdır…
3- Zorunlu BES uygulamasından çıkılması zorlaştırılıyor. Oysa işçiler BES’in içyüzünü iyi biliyorlar. Uygulama bir sosyal güvenceyi esas alan bir emeklilik sistemi değil, tasarrufların birkaç özel şirket tarafından yıllarca kullanılması, yine devletten yüzde 25 oranında kaynak (bizim paralarımız) transferidir. Eğer toplu bir para olursa -ki bu da aldığımız ücretler dikkate alındığında çok cüzi bir miktar- ve bu parayı emekli maaşı olarak istersek ‘ne kadar zaman maaş bağlansın?’ sorusuyla karşılaşıyoruz. Yani ‘yaşamımıza bir süre biçme zorunluluğu’ getiriliyor. Belirlediğimiz sürede de aylık ‘ilköğretim öğrencisi’ harçlığına denk bir düzeyde maaş alabiliyoruz. Yani bir nevi emekli aylığı ortadan kaldırılmak isteniyor. BES uygulaması iptal edilmelidir...
İletişim
http://www.guvenlicalisma.org/
https://twitter.com/isigmeclisi
https://www.facebook.com/isigmeclisi/
[email protected]
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi