Sosyalist İşçi, son sayısındaki dosyasında şirketlerin krizinin geniş kesimleri hangi şekillerde etiklediğini tartıştı.
Ekonomik krizin varlığını artık AKP kurmayları da kabul ediyor. Erdoğan bir yandan “kriz mriz yok” dediği konuşmasının bir başka yerinde “krizi fırsata çevirmekten” bahsediyor. Krizi fırsata çevirenlerden kastettiği özel sektör patronları. Bunların yapacağı yatırımlarla ekonomik darboğazın aşılmasını bekliyor. Patronlar ise krizi arka arkaya konkordato ilan ederek fırsata çeviriyorlar. Bunlar bir yandan krizin derinliğini gösteriyor. Diğer yandan ise konkordato ilan eden patronlar hacizlerden ve borçlarının bir kısmını ödemekten kurtuluyorlar.
Krizin varlığını ise her gün birkaç farklı gelişme birden kanıtlıyor. TOBB Başkanı Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, “Piyasada gözle görülür bir yavaşlama var, para dönmüyor” diyor. Birçok büyük fabrikada üretimi durdurma kararları ve işten çıkarmalar başladı. Merkez Bankası'nın hazırladığı Ekim ayı beklenti anketine göre, 2018 yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 19.61'den 24,22'ye yükseldi. Fırıncılar ekmek üretiminde zorluklar yaşıyor. Yayıncılık sektörü kağıt fiyatları sebebiyle büyük bir çıkmaza girdi. İşsizlik verileri artışta. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P’ye göre Türkiye ekonomisi resesyona girecek. TÜİK verilerine göre ihracatta değer ve miktar düştü. Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye'nin 2018 için büyüme tahminini yüzde 4.2'den 3.5'e ve 2019 tahminini yüzde 4'den yüzde 0.4'e çekti.
Brunson’un bırakılması kısmi bir rahatlamaya neden olsa da, Bahçeli’nin “AKP ile ittifak beklentimiz kalmamıştır” açıklamasıyla birlikte doların tekrar artışa geçmesi, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarından kaynaklanan krizin, siyasal istikrarsızlık ortamıyla birlikte geçici olmayacağını gösteriyor.
Dosyamızda, krizin farklı boyutlarını ve ona karşı işçi sınıfının mücadelesini ele alıyoruz.
Türk-İş 2018 Eylül ayı araştırmasına göre:
-Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken aylık gıda harcaması tutarı 1.893 TL,
-Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.167 TL,
-Bir çalışanın -sadece kendisinin- yapması gereken yaşama maliyeti ise aylık 2.313 TL olarak hesaplandı.
-Türkiye’de asgari ücret 1603 TL.
-Toplamda bir yılda yüzde 40 fakirleştik.
-Türk-İş’in hesaplamasına göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı geçtiğimiz aya göre 81 TL, yoksulluk sınırı tutarı ise 231 TL artmıştır. Yılbaşına göre artış tutarı sırasıyla 285 TL ve 929 TL oldu. Son bir yılda mutfağa gelen ek yük 371 TL ve aile bütçesine gelen ek yük 1.207 TL arttı.
-Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 4,45 oranında arttı.
-Yılın ilk dokuz ayında fiyatlardaki artış yüzde 17,73 oranına ulaştı.
-Gıda enflasyonunda son oniki ay itibariyle artış oranı yüzde 24,34 oldu.
-Yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 13,28 olarak hesaplandı.
Zamlara hayır!
BOTAŞ ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), doğalgaz ile elektriğe üç ay içinde üçüncü defa zam yaptı. 1 Ekim’den itibaren doğalgazda zam oranı konutlar için yüzde 9, sanayi için yüzde 18.5 oldu. Elektrikte zam oranı ise konutta yüzde 9, sanayide yüzde 15 olarak açıklandı. Son üç aydaki zammın ardından elektrik ve doğalgaz fiyatı temmuz sonuna kıyasla konut için yüzde 30, sanayi için toplam yüzde 48 artmış oldu.
Dört kişilik bir ailenin ortalama elektrik faturası 1 Ocak 2018’de 10.33 lira iken, bu rakam dün itibarıyla 136.8 liraya yükseldi.
Enerjiye yapılan zamlar, Ağustos’ta yüzde 17.9’a yükselen tüketici enflasyonunu ile yüzde 32.13’e ulaşan üretici enflasyonu daha da artıracak. Elektriğin enflasyon sepetinde yüzde 2.39, doğalgazın yüzde 1.44 ağırlığı bulunuyor.
Her ne kadar hükümetin “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” kampanyasına birçok firma desteğini açıklasa da, doların fiyatı düşse de temel tüketim mallarına yapılan zamlar geri alınmıyor. Her şeydeki artış milyonlarca işçinin maaşına ise yansıtılmıyor.
İşsizlik artıyor
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in 17 Eylül 2018 günü açıkladığı Haziran 2018 dönemi İşgücü İstatistikleri ile İŞKUR tarafından açıklanan Ağustos 2018 dönemi verilerine göre işsizlik artıyor:
Dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 315 bine ulaştı. Dar tanımlı işsizlik yüzde 10,2‘ye yükseldi.
Geniş tanımlı işsiz sayısı 6 Milyona ulaştı. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 17,1 oldu.
Tarım dışı işsizlik yüzde 12,8 oldu, mevsim etkilerinden arındırılmış genç işsizliği yüzde 19’a yükseldi.
İşsizlikte artış eğilimi var. Ağustos 2017 döneminde 2 milyon 560 bin olan kayıtlı işsiz sayısı Ağustos 2018’de 192 bin artarak 2 milyon 752 bine yükseldi.
Kadın işsizliği yüzde 13,2, genç kadın işsizlik oranı ise yüzde 24,6 olarak gerçekleşti.
930 bin üniversite mezunu işsiz durumda.
Her dört gençten biri ne eğitimde ne istihdamda, işsiz bile sayılmıyorlar. Diğer bir ifadeyle dört gençten biri evinde oturuyor.
Kriz sağlığa vurdu
Döviz kurlarındaki artışla birlikte başta kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar olmak üzere bazı ithal ilaçların temininde güçlük çekilmeye başlandı. Kamu hastanelerinde sağlık çalışanlarının döner sermayeden almaları gereken payların ödenemediği, bazılarında ise staj yapan öğrencilere yemek sağlanmadığı bildiriliyor. Ordu Devlet Hastanesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde doktorlara acil durumlar dışında ameliyat yapılmaması talimatı verildi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde de ‘hayati’ olanlar dışındaki ameliyatlar malzemesizlik nedeniyle durduruldu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hanehalkı bütçe araştırmasının 2017 sonuçlarına göre zaten düşük gelirlilerin sağlığa harcama yapamadığı görülüyor. Krizle birlikte bu durum da derinleşecek.
TTB’den yapılan açıklamada ise sağlıktaki krizin nedeninin piyasacı politikalar olduğu belirtilerek, “kamu tarafından çok daha ekonomik yöntemlerle inşa edilebilecek hastanelerin yerine kamu-özel ortaklığı ile yapılan devasa şehir hastaneleriyle milyarlarca doları sermayeye aktaran sağlık politikaları” eleştirildi.
Eğitimden kesiyorlar
Berat Albayrak’ın geçtiğimiz aylarda patronlara açıkladığı “kamuda tasarruf” tedbirlerinden nasibini ilk olarak eğitim sektörü almıştı. Yılın ilk 6 ayının ardından MEB’in elinde maaşlar hariç kalan 10 milyar 633 milyon 716 bin 878 TL’den 2 milyar TL’si “tasarruf tedbirleri” kapsamında kesildi. Böylece MEB’in kemeri yüzde 18 “sıkıldı.”
Okullar için hammadde, her türlü ürün alımları; yeni okul yapımı için kamulaştırma, satın alma, ayni hak tesisi ve okulların büyük bakım-onarımları için ayrılan bütçeden 145 milyon TL kesildi. Her kademedeki okulda parasız yatılı okuyan öğrencilerin ailelerine “hane halkına yapılan transfer” kaleminden verilen “pansiyon hizmetleri” yardımı ödeneğinden 103 milyon TL kesildi. Bu kapsamda en büyük kesinti 38 milyon ile lisede yatılı okuyan öğrencilere verilen yurt yardımından yapıldı.
İlkokul, lise, imam hatip ortaokulu ve lisesi öğrencilerine verilen burslardan da toplamda 20 milyon TL kesinti yapıldı. 2018-2019 eğitim-öğretim yılında uygulanacak okul servisi ücretleri İstanbul’da yüzde 12, Ankara’da yüzde 13, İzmir’de yüzde 29 arttı. Üniversitelerde yemek ücretleri zamlandı. Öğretmen maaşları ise son 10 yılda dolar bazında aylık 334 Amerikan Doları değerinde azaldı.
Birleşirsek patronları yenebiliriz!
Kriz hepimizi yoksullaştırıyor, ayın sonunu görmemizi zorlaştırıyor. Patronların ise keyfi yerinde. Türkiye’nin en büyük 500 şirketi, 2017 yılında kârlarını %52 artırmıştı. Hükümet krize karşı işsizlik fonu gibi emekçilerin cebinden çıkan paralarla oluşturulan bütçelere gözünü dikerken, patronlara sürekli olarak teşvik paketleri açıklıyor. Vergilerin çoğunu çalışanlar ödüyor. Kriz geldiğindeyse fatura yine işçilere ödetilmek isteniyor.
Ama milyonlarca işçinin buna karşı bir seçeneği var: Birleşmek ve bu sınıfın kolektif gücüyle patronları ve onun hükümetini köşeye sıkıştırmak.
Bunun için tüm emek örgütleri, meslek odaları ve sendika konfederasyonları, sınıfın en acil temel talepleri etrafında bir araya gelmeli.
Asgari ücretin insanca yaşanacak bir düzeye çekilmesi, işten atmaların yasaklanması, kıdem tazminatı veya işsizlik fonuna dokundurtulmaması gibi yaşamsal öneme sahip talepler, ancak birleşik bir Emek Platformu aracılığıyla savunulabilir. Sosyalist İşçi tabandaki tüm işçilere, böylesi bir birlik için mücadele etme çağrısında bulunuyor.
Krize antikapitalist çözüm
-Dev şirketlerin gelirleri, borçları ödemeye yeter. Fedakârlığı holdingler yapsın.
-Herkes servetine göre vergi ödesin. Zenginler vergilendirilsin. Yoksulluk sınırının altındakilerden gelir vergisi alınmasın.
-Temel gıda ürünleri için tavan fiyat belirlensin, gıda ürünlerinin fiyatları düşürülsün.
-Temel ihtiyaç maddelerindeki KDV kaldırılsın.
-Ücretlere derhal enflasyon oranında zam yapılsın.
-Emekçilerin banka borçları silinsin! Fedakârlığı bankalar yapsın.
-İşten çıkarmalara hayır!
-Sağlık ve eğitimde, kamu çalışanları ve emeklilerin maaşlarında kesintilere hayır! Sosyal harcamalarda kesintilere hayır!
-Tazminat hakkına hiçbir şekilde dokunulmasın.
-Grev yasaklarına hayır!
-Silahlanmaya değil emekçiye bütçe!
(Sosyalisti İşçi)