Sendikaya üye oldukları için Flormar Kozmetik Firması'nda işten atılan 132 işçinin fabrika önünde başlattığı eylem 130’uncu gününde devam ediyor. Devletin işverenden yana olduğunu belirten işçiler, “Bu direniş işçi sınıfının direnişidir. Sermayedarlara yenilmeyeceğiz” dedi.
Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Organize Sanayi Bölgesi'nde (GOSB) yer alan Flormar Kozmetik Firması’nda sendika üyesi oldukları için işten çıkarılan 132 işçinin 15 Mayıs'ta başlattığı eylem devam ediyor. Sabah saat 09.00’dan akşam 17.30’a kadar işe gider gibi fabrika önüne gelen işçiler, burada attıkları slogan ve çektikleri halaylarla işten atılmaları protesto ediyor. Önceden duvarların arkasından arkadaşlarıyla selamlaşan Flormar işçileri, tel örgü ve brandaların çekilmesinden kaynaklı artık çalışma arkadaşları ile de selamlaşamıyor. İşçiler, yağmurdan korunmak için de kurdukları brandalarda eylemlerini sürdürüyor.
İşçiler, Mezopotamya Ajansı'na mücadelelerini anlattılar:
Güler: "14 yıllık emeğimin hakkını arıyorum"
Flormar işçisi Nurhan Güler, 14 yıl boyunca Flormar’da çalıştığını belirtti. 130 gündür Flormar fabrikasının önünde direnişte olduklarını anlatan Güler, “Polisler, ses aracını kullanmamızı engelliyor, pankartlarımızı topluyor. Ama baskılar bizi yıldıramıyor. Biz 130 gündür buradayız. Bir 130 gün daha olsa yine burada olacağız. Hakkımızı alana kadar davamızın peşinde olacağız” dedi. Seslerini yeterince duyurduklarını ifade eden Güler, “Yetkili merciiler bizi duymamakta ısrar ediyor. Gözlerini ve kulaklarını tıkıyorlar bu duruma. Ama biz yine de sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. Çığlıklarımız göğe yükselecek” diye konuştu. Direnişin kendisini güçlendirdiğini vurgulayan Güler, “Biz bu yola çıkarken hiçbir şeyi düşünmeden direk hakkımızı savunmak için çıktık. Ama burada paylaşmayı öğrendik. Dayanışmayı öğrendik. Kötü hiçbir şey yapmadık. Bu yüzden onurluyum. 14 yıllık emeğimin ve çocuklarımın hakkını arıyorum” diye belirtti.
Taştan: "Bizler kazandığımız zaman bütün işçi sınıfları kazanmış olacak"
Bir diğer Flormar işçisi Emrah Taştan da, fabrika sahipleri tarafından hem içerde hem de dışarda baskılara maruz bırakıldıklarını hatırlattı. Çok şey istemediklerini dile getiren Taştan, “Ekmeğimizi büyütmek istedik. Yıllardır sermayeye sermaye katan bu işçiler, bir günde sermayeden az da olsa ekmeklerini büyütmek istediler. Ancak sermayedarlar buna sert bir şekilde cevap verdi” sözleriyle duruma tepki gösterdi. Fabrikada çalışan arkadaşlarıyla temaslarının engellendiğine dikkat çeken Taştan, şöyle devam etti: “Kapıları yükselttiler, brandalar, tel örgüler çektiler. Ama biz kapıda direnmeye devam ediyoruz” dedi. Sermayedarlara yenilmeyeceklerini belirten Taştan, “Bu sadece bir Flormar direnişi değil. Bugün 3.Havaalanı’nda da işçiler direniyor. Bu direniş işçi sınıfının direnişidir. Bizler kazandığımız zaman sadece Flormar işçileri değil bütün işçi sınıfları kazanmış olacak” diye belirtti.
Ocaktaş: "Hakkımızı alana kadar direneceğiz"
Flormar işçisi Bilge Ocaktaş da, haklarını geri alana kadar direneceklerini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Şuan mahkeme sürecimiz başlamış bulunmakta. Onlar ne kadar çabalasalar da biz elimizden geldiği kadar hakkımızı almaya çalışacağız. Bu firmaya çok emeğimiz geçti. Verdiğimiz emeklere yazık. Onlar hiçbir zaman bizim hakkımızı vermediler. Biz ne zaman zam istediysek 'tamam' dediler. Her zam zamanında bizi geçiştirdiler. Ben 14 senedir buradayım. 14 senedir fabrikanın nasıl geliştiğini bizden daha iyi kimse bilemez. Firmanın kendi çıkarları bizden daha fazla oldu. İşçiye hiçbir zaman değer verilmedi.” Flormar ürünlerine boykot çağrısında bulunan Ocaktaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Buradan bütün halkımıza sesleniyorum. Bizim ürettiğimiz Flormar ve Yves Rocher ürünlerini kullanmalarını istemiyorum. Bize destek çıksınlar. Biz dört aydır burada sıcaklar, yağmur ve çamur demeden direnmeye çalışıyoruz.”
Demirel: "Seçimlerde ziyaret edildik"
Flormar işçisi Bayram Demirel ise, birçok siyasi partinin seçimlerde kendilerini ziyaret ettiğini ancak seçimlerden sonra kimsenin uğramadığını dile getirdi. Hükümetin Flormar işçilerine karşı olan tavrını hazmedemediğini ifade eden Demirel, “130 gündür 132 işçi kapıya atılmış. Bunların 100’den fazlası 25/2 maddesinden yani yasadışı örgüte destek olmaktan işten çıkarıldı. Yasa dışı örgütün ismi bile belirtilmemiş ve bunun üzerine gidilmiyor” diye aktardı.
"Hem işten çıkarıldık hem de her şeye zam geldi"
Maddi anlamda zorlandıklarına değinen Demirel, şöyle konuştu:
“130 gündür burada işçilerin cebine para girmiyor. Sağdan soldan gelen yardımlarla geçimimizi sağlıyoruz. İdare ediyoruz. Ama yetmiyor. Geçinemiyoruz. Burada çoğu insan evli ve çocuğu var. Devlet okulları özel okul gibi olmuş. Her okulda bir kıyafet zorunluğu var. Yani pazardan alınmış kıyafeti çocuğuna giydiremiyorsun. Bu çocuklara bir takım kıyafet almak 150 TL. Her şeye zam geldi. Burada bunun karşılayabilecek çok az insan var. Bunlardan dolayı zaten mağduruz. Bir de burada işten atıldığımız için ayrıca mağduruz. Burada 25/2 maddesinden çıkartıldığımız için başka bir yerde de işe giremiyoruz.”
"Bu ülkede mücadele etmeden hiçbir şey olmuyor"
Her şeye rağmen sonuna kadar mücadele edeceğini sözlerine ekleyen Demirel, şöyle dedi: “Ne devlet ne patronlar işçilere hiçbir şey vermez. İşçiler kendileri mücadele etsinler. Sendikalı olsunlar. Sendikalı olmaktan korkmasınlar. Mücadele etmeden bu ülkede hiçbir şey olmuyor. Devletimiz işçilere karşı tutumunu acayip değiştirdi. Artık işçinin değil işverenin yanında olmaya başladı. Burada bize yapılan zulümler belgelendiği halde bir müdahale edilmiyor. İnşallah yanlıştan dönerler. Yoksa bu işçi direnişi ve işçi dalgası daha çok büyüyecek ve bu ülkeyi saracak.”
"Krizin faturasını işçiye kesenler bizden oy beklemesin"
AKP’ye bir daha oy vermeyeceğinin de belirten Demirel, şunları söyledi: “16 yıldır çevremdeki herkesle AKP yüzünden kavga ettim. Yaptığı hizmetleri var. Ama artık işçiler için de bir şey yapması lazım. İşçinin hakları görülmüyor. Dolar iki katına çıktı asgari ücret hala 1600 TL. 1600 TL’yle biz iki ay önce ne alıyorduk. Şimdi ne alıyoruz. Ona bakmak lazım. Devletin bunu görmesi lazım. Yani bu krizin faturasının işçiye kesilmemesi lazım. Krizin faturası işçiye kesiliyorsa her zaman işveren parasına para katıyorsa krizde dahi yine aynı şey yapılıyorsa kusura bakmasınlar. Bizden oy falan beklemesinler.”