Üç buçuk aydır devam eden Flormar işçilerinin direnişinde, alandaki ses aracının anons yapması Kocaeli Valiliği tarafından yasaklandı.
Evrensel gazetesinden Vedat Yalvaç'ın haberine göre, yasağa tepki gösteren Petrol-İş Gebze Şube Başkan Yardımcısı Şivan Kırmızıçiçek, “Söz konusu işçilerin hak ve menfaatleri olunca, işverenlere kol kanat geren devlet yetkilileri, sermayenin her türlü talebini direktifmiş gibi yerine getiriyor” dedi. Ggeri adım atmayacaklarını belirten Kırmızıçiçek, dayanışma çağrısında bulundu.
Yasak kararının önceki gün kendilerine iletildiğini dile getiren Şivan Kırmızıçiçek şunları söyledi: “Polis ‘müzik çalınmayacak’ dedi. Nedenini sorduğumuz da ise ‘Valilik kararı’ yanıtını aldık. Karara ilişkin hiçbir belgede göstermediler. Daha önce yüksek sesle müzik dinleniyor şikâyetleri üzerine biz sesin çok yüksek olmamasına zaten dikkat ediyorduk. Ancak işçiler yemek ve çay molalarına çıktığında onlara seslenmek için ses aracını kullanıyoruz. Düne kadar izin veriyorlardı. Sürekli çalınmamasını istiyorlardı sadece. Biz de bir denge sağlamıştık. Ancak ne olduysa pazartesi gelip ‘Hiç çalmayacaksınız’ dediler. Yasağı dinlemedik ve çay saati geldiğinde ses aracını çekip müziği açtık. Bunun üzerine polisler gelip ‘Arabayı bağlarız. Artık araç da buraya girmeyecek. Valiliğin talimatı bu yönde’ diyerek yine engellemeye çalıştılar. Dün sabah da yine gelip ‘Ses aracı neden geldi. Müzik çalınmayacak’ dediler.”
Patronun şikâyeti direktif gibi
Valisinden kaymakamına, emniyet müdürüne kadar devlet kurumlarının resmen patronun emrinde olduğunu söyleyen Kırmızıçiçecek “İşveren bir şey istiyor, ‘Tak hemen gelip ‘şikâyet var’ deyip, ‘Bunu yapmayacaksın’ diyorlar. 3 aydır yaptığımız şeyler bir sorun yaratmazken. İşverenin en ufak şikâyeti direktif gibi algılanarak yaptığımız şeyler engellenmeye çalışılıyor. Devletin valisi mi, devletin polisi mi yoksa işverenin ki mi, ben anlamadım” dedi.
Patronun da devlet kurumlarından cesaret aldığını söyleyen Kırmızıçiçek, devam etti: “Daha önce ufak tefek girişimler vardı, sinyaller alıyorduk görüşmelerle ilgili. Ama devlet bürokrasisi de safını belli edince şimdi adamlar iyicene katılaşmaya başladı. Şimdi hiçbir şeye tahammül etmiyorlar. Tutumlarını daha da sertleştirdiler.”
"Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz"
Mücadeleden geri adım atmayacaklarını belirten Kırmızıçiçek, şunları dile getirdi: “İsterse tüm devleti arkasına alsın biz mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz, sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz kesinlikle geri adım atmayacağız. Burada 127 tane arkadaşımız var anayasal hakkını kullandığı için işinden, ekmeğinden olmuş. Devlet yetkililerinden hiçbiri bundan rahatsız olmuyor. İşçiler, yasaların uygulanması, işçilerin geri alınması, tazminatlarının geri ödenmesi, sendikal haklarının tanınması noktasında demokratik tepkilerini ortaya koyuyorlar. Ama bundan rahatsız oluyorlar. Burada ciddi bir adaletsizlik var. Tüm sermaye grupları ve devletin kurumları hepsi örgütlü bir şekilde safını açık şekilde ortaya koymuş durumda. Hiçbir devlet kurumu, hiçbir devlet yetkilisi buralarda değil. Çok açık ve net bir şekilde bunu yaşayarak görüyoruz. Açık ve ne şekilde tavrını ortaya koymuş durumdalar. Polisler gelip bize ‘Ya biliyorsunuz biz tarafsızız, yasalar neyse onu uyguluyoruz’ diyorlar. Ancak her zaman bizi engellemeye dönük şeyler yapıyorlar. Pankartı asamazsın, kaldırımda duramazsın, yüksek sesle bağıramazsın, slogan atamazsı... Acayip bir durum. İşverenler rahatsız oluyormuş. Ama demiyor ki bu kadar işinden oldu, 3 aydır bu insanlar evine, çoluk çocuğuna nasıl bakıyorlar, ev kirasını, faturasını nasıl ödüyor. Kimsenin umurunda değil.”
"Dayanışmayı büyütmemiz gerekiyor"
“Biz de burada yalnızız” diyen Kırmızıçiçek, kamuoyuna destek çağrısında bulundu: “İşçiler ve sendikalar, emekten yana siyasi partiler ve örgütler var. Karşı cephede böyle bir örgütlülük ve dayanışma var karşımızda. Aynı şekilde bizim cephemizin de iyi örgütlenmesi lazım. dayanışmanın daha da büyütülmesi lazım. bu aralar biraz yalnız bırakıldık. Bu da işçilerde moral bozukluğuna yol açıyor. Bu kadar sendikalar var, işçiler var, sivil toplum örgütleri var, siyasi partiler var... İşçiler tarafından ‘Neden gelip gitmiyorlar, neden yanımızda değiller?’ türünden sitemleri var. Bir şeyler var ama yetersiz kalıyor. Seçim dönemi burası çok hareketliydi. Siyasi partiler geliyordu, dernekler geliyordu. Bir de o zaman baskı olmamasına rağmen sahiplenme vardı. Ama şimdi bize dönük ciddi bir saldırı var, baskı var ama bu baskıları püskürtmek adına buradaki birlikteliği dayanışmayı büyütmemiz gerekiyor. Ancak dayanışma giderek zayıflıyor gibi bir durum var.”