Göçmen Dayanışma Ağı/Ankara (GDA/Ankara) direnişte olan saya işçileriyle dayanışma mesajı yayınladı.
Göçmen Dayanışma Ağı’nın Ankara ekibi, Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin ortak mücadele verdiği saya işçileri direnişiyle dayanışma açıklaması yaptı. İngilizce ve Arapça olarak da yayınlanan açıklama şöyleydi:
Türkiye’nin dört bir yanından bir ayı geçkin süredir saya işçilerinin iş bırakma eylemlerine dair haberler geliyor. Yaptıkları işin karşılığını alamamak, sigortasız güvencesiz çalışmak, çalışma saatlerinin uzunluğu gibi sebeplerle iş bırakma eylemleri düzenleyen saya işçileri Konya’dan Manisa’ya, İzmir’den Adana’ya, İstanbul’dan Antep’e pek çok kentte direniş örgütlediler. Direnişler, Adana’daki işçilerin taleplerini karşılayan bir protokol imzalanması ile son bulurken, İstanbul ve diğer illerde ise ücretlere yansıyan artışlar söz konusu olmakla birlikte bu artışların henüz protokol ile güvence altına alınmamış olması işçilerde kaygı yaratmaya devam ediyor. Ayakkabı derilerinin kesilip dikildiği, temizlenip yapıştırıldığı yer anlamına gelen saya atölyeleri ise kötü ve uzun çalışma koşulları ile işçilerin sağlığını tehdit etmeye devam ediyor.
Türkiye’nin pek çok yerinde saya sektörü artık Suriyeli işçi emeğinin yoğun olduğu bir alan. Sadece İstanbul’daki saya atölyelerinin %70’ini Suriyeli işçiler oluşturmakta ve bu oranın büyük kısmı ise genç ve çocuk işçiliğine dayanmakta. Bu yüzden ki saya eylemlerinde en öndekilerin hep çocuklar olması tesadüfi değil. Öte yandan sektörde çalışanların %80’i sigortasız. Kısaca, güvencesizlik ve çocuk işçiliği sektörün temel özelliklerini oluşturuyor.
OHAL koşullarında Türkiye’nin dört bir yanında ortak iş bırakma eylemlerinin örgütlenmesi ve bu eylemlerin kazanımla sonuçlanması kadar eylemlerin hemen hemen bütün kentlerde Suriyeli ve Türkiyeli işçiler tarafından beraber örgütlenmesi, eylemlerin önemli ve heyecan verici yanlarından. Göçmenlere yönelik “işimizi çalıyorlar, daha ucuza çalışıp ekmeğimizi elimizden alıyorlar” gibi ırkçılığı pekiştiren söylemleri boşa çıkaran Saya eylemleri, düşmanın Suriyeli işçiler değil işverenler olduğunu bir kez daha ortaya çıkarıyor. Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi’nde çalışan Türkiyeli ve Suriyeli işçiler arasında sağlanan birlik ya da Adana’da eylem metinlerinin ortak yazılması, direniş sürecinin birlikte örgütlemesi dayanışmanın gücünü açıkça gözler önüne seriyor.
Öte yandan, iş bırakma eylemlerinin sonucunda elde edilen ücret artışı Suriyeli işçileri de kapsayacak şekilde uygulamaya konmuş olsa dahi Suriyeli işçiler hala Türkiyeli işçilerden daha düşük ücretlere çalışıyor. Suriyeli çocuklar ise saya atölyelerinde büyümeye devam ediyor. Yapılacak daha çok şey var. Saya direnişinden, daha önce İstanbul Çağlayan’daki teksil ve Bağcılar’daki nakış işçilerinden de öğrendiğimiz bu pratiklerin diğer iş kolları ve çalışma alanlarına yayılmasına ihtiyacımız var. Güvencesizliğe ve çocuk işçiliğine karşı mücadele etmeye ihtiyacımız var!
Herkesi, özellikle sendika ve meslek örgütlerini işçilerin sorunlarıyla ilgilenmeye sınıf kardeşliğini ırk, cinsiyet, etnisite ayrımı yapmadan yükseltmeye çağırıyoruz!
Yaşasın sınıf kardeşliği!
Sınırsız, sömürüsüz, sürgünsüz özgür bir dünya şiarıyla!