KEG sözcüsü Nuran Yüce: “İklim değişimine karşı mücadele kapitalizme karşı mücadeledir”

25.02.2015 - 15:39

Sosyalist İşçi gazetesi, Küresel Eylem Grubu sözcüsü ve Su Hakkı kampanyası aktivisti Nuran Yüce’yle bir röportaj yaptı.

Röportaj şöyleydi:

Küresel Eylem Grubu’nun da girişimiyle yeni bir kampanyayı ilan etmek üzeresiniz? Biraz bahseder misiniz?

Nuran Yüce: 28 Şubat tarihinde geniş katılımlı bir basın açıklaması ile duyuracağımız yeni kampanyamızın ismi “İklim için”, bunu slogan olarak “İklim için ben de varım!” ile tamamlıyoruz. Bu kampanyanın temelleri de geçtiğimiz Eylül ayında BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un çağrısı ile New York’ta yapılan olağanüstü iklim zirvesine dayanıyor.

İklim değişikliğinin sonuçlarını artık inkar edilemez seviyelerde yaşanmaya başlanması ve hükümetlerin buna karşı neredeyse kıllarını bile kıpırdatmamaları üzerine Ban Ki-Moon en üst seviyede devlet yetkililerini New York’ta sadece iklim krizini konuşmak üzere davet etti. Bu zirveye yönelik New York’ta dört yüz binden fazla her renk ve ırktan, cinsten, dini gruplardan, göçmenlerden, kadınlara, çocuklara, sendikalardan, çevre gruplarına, bilim insanlarına kısaca tüm toplumsal kesimlerden insanlar bir araya geldi. Sadece New York’ta değil aynı günlerde dünyanın çeşitli yerlerinde yaklaşık 3.000 eylem gerçekleşti. Ortak vurgu “iklim değişikliğini durdurmak için neyi değiştirmemiz gerekiyorsa onu değiştireceğiz” ve “İklim değişikliğini durdurmak için herkese ihtiyacımız var” idi.

Küresel Eylem Grubu iklim değişikliğine karşı mücadelede başından beri uluslararası iklim hareketinin bir parçası olduğu için bu uluslararası eylem gününün de Türkiye’de örgütleyicisi oldu. 350.org ve KEG’in çağrısı ile İstanbul’da iki gün süren “Karşı iklim zirvesi” ve yürüyüş düzenlendi. Eylül ayında yaptığımız bu etkinlikten sonra ise yeni bir kampanya oluşturma üzerine emek sarf etmeye başladık. Çünkü 2015 yılı iklim değişikliği açısından önemli bir yıl olacak. Şundan önemli, bu yıl hükümetlerin Paris’te Aralık ayında uluslararası yeni bir sözleşme imzalamaları söz konusu. Aslında bu sözleşmenin daha önceki yıllarda hazırlanması gerekiyordu ama hükümetler ekonomik pazarlıkları, çıkarları hep iklim sorunun önünde tuttukları için şimdiye kadar yapılmadı. Bu yıl için uzatmaların sonu diyebiliriz. Bu yılda imzalanacak sözleşmenin yine ekonomik pazarlıklar tarafından belirleneceği söylenebilir ama bu pazarlıkları sınırlandıracak, iklim değişikliğini durdurma konusunda daha gerçekçi adımların atılmasına neden olacak iki temel güçten bahsetmemiz gerekiyor. Bunların birincisi iklim değişikliği nedeniyle adeta bir beşik gibi sallanan dünyanın kendisi. İkincisi de iklim değişikliğini durdurma konusunda tüm dünyada hareket geçen iklim adaleti aktivisitleri, “iklim için ben de varım!” diyenler. İklim hareketi geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleştirdiği eylemler ile kendisine daha güvenli ve eskisine göre daha güçlü ve örgütlü olarak 2015 Paris zirvesine yönelik hazırlıklarına başlamış durumda. Türkiye’de de bireylere dayalı, çok geniş katılımlı “iklim için” başlığı altında bir kampanya örgütlenmeye başlanmış durumda.

İklim değişiminin ulaştığı kritik seviyede nasıl bir mücadele örgütlemek gerekiyor?

Nuran Yüce: İklim değişikliğinin yarattığı bütün bu olumsuz yaşam koşulları karşısında tek tek bireyler olarak baş edebilmemiz mümkün değil. Bu olumsuz yaşam şartlarından en fazla etkilenecek en kırılgan unsurlar tabi ki en yoksullar olacak. Ama en yoksullar sanıldığı kadar dünya nüfusunun küçük bir kesimini değil neredeyse yüzde 99’unu oluşturuyor. İklim değişikliğini durdurmak için verilen mücadele işte bu yüzde 99’un mücadelesi olmalıdır. İnsan emeğini ve doğal varlıkları üretim sürecinde basit bir ham madde konumuna indirgeyen kapitalist sisteme karşı verilen bir mücadele demektir iklim değişimine karşı mücadele.

İklim değişimine karşı mücadeleyle diğer politik başlıklarda sürdürülen mücadeleler arasında nasıl bir köprü kurulabilir? AKP’nin iklim ve giderek enerji politikalarını nasıl ele almak lazım?

AKP’nin enerji ve kalkınma politikaları tam bir yıkıma yol açıyor. Zaten azalmış olan orman ve sulak alanlar, tarım arazileri, enerji ve mega projeler için yok ediliyor. Tarım ya da nehirlerden geçimlerini sağlayan yereldeki insanlar tüm geçim kaynaklarından yoksun bırakılıyor. Ama bu projeler sadece yerel nüfusu etkilemiyor, sera gazı artış hızı açısından ilk sıralarda yer alan Türkiye, açmayı planladığı kömürlü termik santraller ile salım miktarı açısından da ilk sıralarda yer alacak. Bu durum tüm dünya için büyük bir tehlike oluşturuyor. Tabi bu adımları atarken kalkınma adına yaptıklarını iddia ediyorlar. Bu yıkıma karşı çıkanları da “Türkiye’nin kalkınmasına karşı çıkan içte ve dıştaki düşmanlar, hainler” olarak yaftalıyorlar. Son on yılda milyader sayısı 3’ ten 43’e yükselen, yine son on yılda Kayseri büyüklüğünde ormanlık alanı yok edilen ve yoksulların sayısının her geçen gün arttığı bir ülkeden bahsediyoruz. AKP hükümetinin kalkınma söylemi kapitalistler açısından hayırlı kabul edilebilir ama bizler açısından tam anlamıyla yıkım demek.

İklim değişimine karşı alternatifler neler olabilir?

İnsanların ihtiyaçlarını eşit ve adil bir biçimde doğanın sınırlarını ve kendini yenileme kapasitesini aşmadan karşılayabilecekleri bir toplumsal örgütlenişe ihtiyacımız var. İnsanın ve doğanın kârdan önce geldiğini temel alan ekonomik ve sosyal bir örgütlenme olması gerekiyor. İklim değişikliğinin ya da başka insani ya da ekolojik yıkımın kalıcı olarak önüne geçmek istiyorsak bu anlayışı benimsemek, bunun için mücadele etmek zorundayız. Aslında bu sonuca bizi yaşadıklarımız da ulaştırıyor. Rüzgar ve güneş yenilenebilir ve doğaya en az zarar veren enerji türleri. Bu enerji türlerini piyasa koşullarına, şirketlerin kâr etme koşullarına uygun yapmaya kalktığınızda onlar da gidip bu birimleri ne insani ne de ekolojik kaygıları gütmeden sadece kendi menfaatlerini gözeterek istedikleri yere kurabiliyorlar. Toplumsal örgütleniş biçimimizi radikal bir biçimde değiştirmediğimiz sürece de bunu yapmaya devam edecekler. Ben sosyalist bir örgütlenmenin gerekli olduğunu düşünüyorum.



Bültene kayıt ol