Türkiye’de ikinci nükleer santralin Sinop İnceburun’da yapılması planlanıyor.
6 Şubat Salı günü bu santralin ÇED yönetmeliğinin, en önemli ayaklarından olan Halkı Bilgilendirme Toplantısı vardı. Bir tesisin halka rağmen işletmeye açılması mümkün değil. Halkı bilgilendirme toplantısı da halkın proje hakkında tüm şeffaflığı ile bilgilendirilmesi, itirazların özgürce dile getirilmesi ve halka rağmen işletmeye açılmaması için yapılıyor. Halkı bilgilendirme toplantısının yapılış amacına ulaşması için ilgili meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve Sinopluların katılması için toplantıyı düzenleyenlerin ellerinden gelen her şeyi yapması gerekiyordu. Oysa Sinop’ta devletin tüm güçleri halkın toplantıya katılımını engellemek üzere seferber oldu. Sabahın erken saatlerinde toplantıya katılmak üzere yola çıkanlara 4 kez GBT sorgulaması yapıldı. Toplantı yeri 8 kilometre uzakta belirlendi, etrafı polis ve TOMA’larla çevrildi. ÇED toplantısına katılmak isteyenlerin “salon dolu” denilerek içeriye girmeleri engellendi Toplantıya girebilen iki Nükleer Karşıtı Platform üyesi toplantı salonunda polisler tarafından gözaltına alındı. Toplantıya girebilmek için saatlerce bekleyenler daha sonra Sinop Valiliği önünde seslerini duyurmak istediler. Burada da polisin biber gazlı müdahalesi oldu ve bir kişi de burada gözaltına alındı.
Sinop’ta Halkı Bilgilendirme Toplantısını düzenleyenler uyguladıkları hukuksuzluğu ve şiddeti “Bilgilendirme toplantısının provoke edilmeye çalışılmasının asıl amacı, vatandaşlara nükleer santral hakkında doğru bilgi verilmesinin önüne geçmekti. Ancak Sinoplu vatandaşlar nükleer santral hakkında birinci ağızdan doğru bilgileri alma fırsatı buldular, sağlıklı bir ortamda bilgilendirildiler” açıklaması yapabildiler.
Ne kadar hukuksuzluk yapılsa da ne kadar baskı ve şiddet uygulansa da ne nükleere hayır demekten ne de doğru bildiklerimizi söylemekten vazgeçeceğiz.
Durdurabiliriz, durduracağız!
Avusturya 1978’de ilk nükleer santralini Viyana’nın güneyindeki bir köye, Zwentendorf’a inşa etmişti. Tamamıyla bitmiş bu santral o günden bugüne bir kez bile olsun çalıştırılmadı. Tek bir düğmeye basılmasıyla çalışmaya başlayacak santrale karşı gelişen tepki herkesi şaşırttı. Ama bu tepki öyle büyüdü ki hükümeti referanduma zorladı. Referandumda “Nükleer santral istiyor musunuz? “sorusuna Avusturyalılar çok büyük bir oranda hayır yanıtını verdiler. Avusturya Parlamentosu’ndan ülkenin hiçbir zaman nükleer üretmeyecek kararını çıkarttılar.
Biz her yerde nükleer gerçeğini anlatmaya devam edeceğiz, nükleer santral yapımını her yerde durduracağız.
Vergilerimiz nükleer şirketlere aktarılacak
Akkuyu Santralı’nın kurulum maliyeti yaklaşık 20 milyar ABD Doları, Sinop Santralı’nın ise 22 milyar ABD Doları. Aralık 2017’de 76 milyar TL sabit yatırım tutarı üzerinden teşvik belgesi verilen Akkuyu Nükleer Santralı’nın yanı sıra Sinop Nükleer Santralı da "Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar"daki stratejik yatırımlar için öngörülen teşvik ve desteklerden yararlanacak. Bu teşvikler ile şirketlere gümrük vergi muafiyeti, KDV istisnası, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, faiz desteği sağlanıyor.
Hükümet, şirketlerin yapması gereken harcamaları teşviklerle bizlerin vergilerinden karşılayacak.Geçtiğimiz haftalarda Cengiz-Kolin-Kalyon (CKK) konsorsiyumu, yüzde 49 hissesini devralmayı planladığı Akkuyu Nükleer Güç Santralı ortaklığından çekildiğini açıklamıştı. Bu kararda, süreçteki belirsizlik kadar maliyeti yetersiz bulduğu ve maliyet artırışı talep ettiği söyleniyor.
Sinop'ta dile getirilmesini istemedikleri bazı gerçekler
- Türkiye’nin enerji açığını ‘yerli ve milli enerji projeleri ile kapatacağız, nükleer de bu enerjinin bir parçası’ denilmekte. Nükleer santrallerde kullanılan hammadde uranyum ve Türkiye nükleer santralleri çalıştırmak için uranyum ithal etmek zorunda. Bu nedenle iddia edildiği gibi nükleer enerji yerli değildir. Nükleer santral enerjide dışa bağımlılığı azaltamaz. Türkiye’nin 85 bin megavat kurulu gücü bulunmakta ve bu miktar en yüksek elektrik talebi olan 47 bin megavatı fazlasıyla karşılar. Türkiye’nin enerji açığı olduğu doğru değildir.
- Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri için şirketlere teşvik verilme gerekçesi olarak ve insanları nükleere ikna etmek için yüksek istihdam yaratacağı söylenmekte. Yoğun istihdam sadece inşaat aşamasında geçerli, bir nükleer tesiste ağırlıklı olarak uzman kişiler çalışmakta, sürekli ve yoğun bir istihdamdan söz edilmez. Oysa hükümet Akkuyu ve Sinop nükleer santralinde işletme aşamasında 7 bin kişiye iş imkanı hem de bölgeden insanlara iş imkanı sağlayacağını söylüyor. Diğer ülkelerdeki benzer özelliklere sahip nükleer santrallerden yola çıkarak Sinop için en fazla 1.600 mühendis ve uzman kişinin istihdam edileceği ifade ediliyor.
- Nükleer santralin deniz suyunu ısıtmayacağı iddia ediliyor. Oysa santraldeki reaktörler denizden çektiği suyla ekipmanı soğutup denize geri veriyor. Deniz suyu 4-5 derecenin üstünde ısınacak. Ayrıca Karadeniz’de balıklar lavralarını 20-30 metre yükseklikte bırakıyor. Santralin çektiği suyun içinde larvalar olacak. Deniz ekosistemi hem santralin yapım aşamasında hem de işletimi sırasında yok edilecek.
- 6 Şubat’ta Sinop’ta yapılan Halkı bilgilendirme toplantısında “Milli enerji nükleere Evet” dövizlerinin açıldığı ve Sinopluların nükleere evet dediği iddia edilmekte. Oysa 2006’da Sinop Kent Konseyi, 2008’de NKP ve 2010’da ise Greenpeace’in Sinop’ta yaptığı anketlerin sonucu Sinopluların %80’nin ‘Nükleere Hayır’ dediğini gösteriyor. Bugün Sinop’ta evlerde, dükkanların camlarında “Nükleer Santrale Hayır” yazıları var
- Santral yapılacak alanın yine ormanlık alan olmadığı söyleniyor. Oysa Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından ‘Her türlü motorlu araçla girmek yasaktır’, ‘Çadır kurmak yasaktır’ yazılı tabelaların olduğu, ayı ve karaca yaşam alanı işaretlerinin bulunduğu bir alana santral kurulmak isteniyor. Bugüne kadar bölgede yüz binlerce ağaç kesildi, inşaatla birlikte İnceburun Yarım adası tamamıyla yok edilecek.
(Sosyalist İşçi)