Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) önceki gün İstanbul'da meydana gelen dolu yağışı ve fırtına hakkında bir açıklama yayımladı:
"İki hafta arayla İstanbul sel ve fırtına felaketleri ile karşı karşıya kaldı. Hükümet yaşananların doğal afet olduğunu söylüyor, oysa yaşananlar doğanın kendi döngüsü içerisinde açıklanabilecek olaylar değil.
Küresel ısınma etkilerini değişen ve radikalleşen hava olayları ile gösteriyor. Tarihin en sıcak yılı arka arkaya 2014, 2015 ve 2016 yılları olmuştu. 2016’da dünyanın dört bir yanında büyük kuraklık ve sel felaketleri yaşandı. Çin’de bir stadyumun havuza döndüğü, Paris caddelerinin sular altına kaldığı, Kaliforniya'nın susuz kaldığı, Hindistan’da susuzluk dolayısıyla milyonlarca insana trenlerle su taşındığı görüntüler hafızalarımızda.
İstanbul’da da yaşananlar da yeni değil. Geçen yıl Pendik sahillerini vuran hortumu, Üsküdar’da denizle sahil yolunun birleşmesini unutamamışken, iki hafta içerisinde büyük maddi zarara yol açan yağışlarla bir kez daha karşılaştık. Hükümet ve belediye yetkilileri, kentin altyapısını iklim değişikliğine uygun bir şekilde geliştirmeyerek, yaşanan can ve mal kaybının sorumluluğunu taşıyor. Oysa bilimsel araştırmalar, İstanbul’un iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek şehirler arasında olduğunu defalarca ilan etmişti. Hükümet ve yerel yönetimler ise bu uyarıları ciddiye almıyor.
Hükümet, Türkiye’nin küresel ısınmanın sorumluları arasında olduğu gerçeğine gözlerini kapayarak da milyonlarca insanın yaşamını tehlikeye atıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 zirvesinde ABD’nin Paris İklim Anlaşması’dan çekilmesi üzerine Türkiye’nin de bu hâliyle anlaşmayı onaylamayacağını belirtmişti. Üstelik henüz birkaç hafta önce İstanbul’da 22. Dünya Petrol Kongresi’ne ev sahipliği yaptı. Kongreye katılan devletler ve petrol şirketleri, küresel ısınmanın esas sorumlularıdır. Küresel ısınmaya dair hiçbir şeyin konuşulmadığı kongrede, Türkiye, fosil yakıt üretimini ve tüketimini arttıracağını ilan etmişti. 1990-2007 yılları arasında karbon salımını tüm dünyada en fazla arttıran ülke olarak küresel ısınmanın sorumluları arasında olan Türkiye, değişen hava olaylarının kendisine vereceği zararı ya umursamıyor ya da öngöremiyor.
İklim değişikliği nedeniyle özellikle tahıl üretilen iç bölgelerde sular kuruyor. Marmara Bölgesi’ndeki barajların su seviyesi düşüyor. Nüfusu giderek artan kentlerin su ihtiyacını karşılamak, giderek daha büyük bir sorun olarak beliriyor. Türkiye nüfusunun büyük bölümü bugün deniz kıyısındaki şehirlerde yaşıyor. Denizler ise yükseliyor. İstanbul bu değişime ayak uydurmakta direndiği gibi, denizi doldurarak Yenikapı miting alanını, Kabataş Martı Projesi’ni, Galata Port’u ve daha birçok projeyi gerçekleştirmeye devam ediyor.
Enerji ve kalkınma amaçlı kent politikaları, milyonlarca insanın yaşamını ve bütün bir doğal yaşamı tehdit etmektedir.
Hükümet, 2023 Hedefleri’nde ilan ettiği kömür, petrol ve doğalgaz ile enerji üretme programından vazgeçmelidir. Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji üretimine dönülmelidir.
Sadece rant gelirine odaklanan kentsel dönüşüm politikaları terk edilmelidir. Küresel ısınmanın etkileri görülmeye devam edilecektir ve bu nedenle şehirlerin altyapısı yeniden gözden geçirilmelidir.
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi
29.07.2017"