Geçen Mart ayında Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından iklim değişikliğine bağlı kuraklığın boyutlarını inceleyen önemli bir araştırmanın sonuçları açıklandı.
Bu araştırma Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyordu. Çünkü araştırmanın konusu Türkiye’nin de içinde yer aldığı Doğu Akdeniz bölgesinde yaşanan kurak dönemlerin sıklık ve şiddetiydi. 1100 ve 2012 yılları arasında yaşanan kurak dönemler içinde 1998 ile 2012 arasında görülen kuraklığın, son 500 yılın en kurak döneminden yüzde 50 oranında daha şiddetli olduğu, son 900 yıla göre ise en kurak dönemden yüzde 10 ila 20 arası daha kötü olduğu tespit edildi. Kuraklığın şiddetlenmesinin nedeninin iklim değişikliğine bağlı olduğu, Kuzey Afrika, Yunanistan, Lübnan, Ürdün, Suriye, Türkiye, İspanya, Fransa’nın güneyi ve İtalya’yı kapsayan bölgenin kuraklıktan en fazla etkilenen ve gelecekte de etkilenecek yerler olduğu uyarısı da araştırmanın sonuçları arasında yer alıyordu.
“Eyyyy NASA!”
Orman ve Su İşleri Bakanlığı NASA’nın bu raporuna karşı dünya bilim tarihine geçecek bir açıklamada bulundu. Bakanlık “NASA’nın haberi ve haber kaynağı olarak kullandığı makale incelendiğinde, ayrıca bununla ilgili ülkemizde yapılan makaleler araştırıldığında son dokuz asrın en kötü kuraklığının Türkiye için geçerli olmadığı kanaatine varılmıştır” diyerek kuraklığın Türkiye’yi teğet geçtiğini dünya aleme duyurdu.
Bakanlık Türkiye’nin kuraklıktan etkilenmediğini bir kanaat olarak ilan ederken hem NASA’nın araştırmasında hangi bilimsel teknikleri kullandığına hem de Türkiye’deki kuraklık verilerine kısaca bir bakalım. NASA’nın araştırmasında kullandığı tekniklerden biri 'ağaç-halka' analiz tekniği ve bu teknik ağaçlarda büyüme ve gelişmeyi gösteren yıllık halkaların incelenmesine dayanıyor. Kurak dönemlerde ağaçlarda oluşan halkalar daha ince oluyor. Birbirini takip eden dar halkalar ise kurak dönemlerin ne kadar sürdüğünü gösteriyor. Ve ağaçlar bize 1998 ile 2012 arasında yaşanan kuraklığın son 500 yılın en kurak döneminden yüzde 50 oranında daha şiddetli olduğunu söylüyor.
Türkiye’de de resmi kurumlarca yağış miktarlarının kayıtları tutulmakta. Bu kayıtlara göre 1900’lü yılların başlarında 20-30 senede bir görülen kurak dönemlerin, 1980’lerden itibaren 4-5 senede bir görülmeye başlandığı, son 30 yılda yağış miktarının yaklaşık yüzde 25 oranında azaldığı ya da 2014 yılında kümülatif yağışların Türkiye genelinde normale göre yüzde 27,4, önceki yıla göre ise yüzde 40 azaldığı gibi verilere rahatlıkla ulaşılabilir.
Bütün bu bilimsel verilere rağmen Bakanlığın NASA raporuna karşı yaptığı açıklama Türkiye’nin dünya dediğimiz gezegenin dışında bir başka gezegende yer aldığını söylemek gibiydi ama Bakanlık bu inanılmaz açıklamayı yaptı.
Nuran Yüce
(Sosyalist İşçi)