7 Haziran akşamı, yıllardan beri çevre alanında mücadele edenler büyük bir politik başarı kazandı.
12 Eylül darbesi, sadece siyasi konuların önünde değil, siyasetten ayrılması mümkün olmayan çevre meselelerinin önünde de önemli bir engel oluşturuyordu. İşte 7 Haziran’da %13 oyla bu barajı yerle bir ettik. Egemen sınıflar, AKP hükümeti büyük bir şok içinde. “İstikrar ne olacak?”, “Dolar ne olacak?”, “Kalkınma, büyüme hedeflerimiz, Türkiye zenginleşiyordu, zenginlik ne olacak?” diyerek kaygılarını dile getirip etrafa korku salmaya çalışıyorlar. Kendi zenginlikleriniz, kendi iktidar alanlarınız için evet cidden kaygılanın efendiler. Daha fazla şey kaybedeceğiniz için de korkun. Hukuksuzluğunuz, şiddetiniz, provokasyonlarınız ve bilumum engellemelerinize rağmen sizleri kaygı ve korkulara gark eden aşağıdan gelen bu büyük hareketin önünde engel olamadınız. Şimdi hareketimizi temsil eden “önce insan ve doğa diyen” 80 milletvekili ile politik olarak daha güçlüyüz, bundan sonrasını artık siz düşünün.
Kâr değil insan
Yıllardan beri “çevrecinin en hası biziz” diyen AKP hükümetinin tek yaptığı, kendi zenginlerini yaratırken iklim değişikliğinin nedeni olan seragazı emisyonlarını azgınca arttırmak oldu. Toprak olmadan gıda yetiştiremeyiz, su olmadan hayatta kalamayız, sellerle, kuraklıkla ve aşırı sıcaklarla baş edemeyiz diyen irili ufaklı tüm mücadelelere AKP’nin verdiği yanıt, daha fazla baskı daha fazla şiddet ile pervasızca yıkım projelerine devam etmek oldu. Her bir mücadele alanında sınıfsal karakterini gözler önüne sererek şirketlerin çıkarlarını savunan, kibri ve nobranlığı ile bütün çevre hareketlerini küçümseyen, canı pahasına toprağını ve suyunu korumaya çalışan 70 yaşındaki teyzelere bile “dış mihrakların gazına gelenler” diyen AKP hükümetine, 7 Haziran seçimleri net bir yanıt oldu. Çünkü sizlerin zenginlik anlayışınızla biz yoksulların zenginlik anlayışı aynı değil, çıkarlarımız bir değil. İktidar olduğunuz dönem içinde uyguladığınız politikalar bizler için zenginlik değil, daha fazla yoksulluk ve yoksunluk yarattı. Seçim çalışmaları sırasında “İklim değişikliği yok, Türkiye iklim değişikliğinden etkilenmeyecek” diyen Veysel Eroğlu yine milletvekili seçilmiş durumda. Ama şimdi mecliste Veysel Eroğlu’nun karşısında "iklim değişikliği vardır" diyen 80 milletvekilimizle birlikte daha güçlü mücadele imkânımız var. Ama iklim değişikliğini durdurmak için zamanımız hızla azalıyor, hepimizi zorlu bir mücadele beklediği çok açık. Mücadelemizin ufku ne AKP hükümeti ne başka bir burjuva partisi ne de Türkiye ile sınırlı. İklim krizine nihai olarak çözüm bulmak ve doğanın sömürüsüne son vermek için tüm dünyada ekonominin temelinin, işleyiş prensiplerinin belirleyicisi kâr değil insanların ve doğanın çıkarları olmalı. Bu nedenle herhangi bir partinin değil de emek ve doğanın sömürülmesine eşit biçimde karşı çıkan hareketin temsilcisi olan HDP’nin barajı yıkıp geçmesi önemliydi. Şimdi kendimize daha çok güveniyoruz, daha fazlasını kazanabileceğimizi biliyoruz, daha fazlasını kazanmak için daha bir şevke kolları sıvıyoruz.
Yıkım politikalarını durduracağız
Türkiye’nin 2013 yılı toplam seragazı emisyonları 1990’a göre %110,4 arttı. Artışın önemli bölümü enerji sektöründen kaynaklanıyor. AKP hükümetinin meşhur 2023 hedefleri içinde Türkiye’yi sadece CO2 artış hızı açısından değil, miktar açısından da zirvelere taşıyacak olan yerli kömürü potansiyelini kullanma ve yeni açmayı planladığı seksenden fazla santral için kömür ithalatını arttırma yer alıyordu. Yapımı planlanan bütün kömürlü termik santral projeleri iptal ettireceğiz, yeni termik santrallerin açılmasına izin vermeyeceğiz. Hâlihazırda çalışan termik santrallerdeki işçilerin yeni iş alanlarında istihdam edilmesi talebimizle birlikte bir bir kapatılması için mücadele edeceğiz.
Nükleer hayallerini sona erdireceğiz
Bu seçimlerde iklim değişikliğine neden olan fosil yakıt kullanımında (kömür, petrol, doğalgaz) sınır tanımayıp, "iklim değişikliğini durdurmak için nükleere mecburuz" diyen yalancılar yenildi. Meclis çoğunluğunu ellerinde bulundurdukları için istedikleri gibi yasal düzenlemeler yaparak, her türlü hukuk dışı yol ve yöntemlere başvurarak, ÇED raporlarından muaf kıldıkları nükleer santralleri yapamayacaklar. Nükleer santrallere karşı yıllardır sokakta birlikte mücadele ettiğimiz vekillerimiz şimdi mecliste amasız, fakatsız nükleere hayır diyecekler. Nükleere karşı mücadelede büyük bir mevzi kazandık. Nükleer santrallerin bu topraklara hiç bulaşmaması için şimdi mücadeleyi daha da yükseltmenin zamanı.
Biz’ler, son baraj bükücüler engelleri aşıyoruz
Ve yine bu seçimde, büyüme ve kalkınma hedefleri ile yereldeki halkın doğal yaşam alanlarını, geçim kaynaklarının yok eden, ekolojik yıkımlara neden olan her bir dere üzerinde onlarca HES yapılmasının gerekli olduğunu sabah akşam durmadan haykıranlara büyük bir hezimet yaşattık. “Durmak yok, yola devam” sloganı ile son on yılda özellikle inşaat ve madencilik alanında milyarder sayısını 3’den 43’e çıkartan neoliberal politikaların uygulayıcısı AKP hükümetinin icraatları sayesinde, Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alan, Kayseri ili büyüklüğünde ormanlık alan yok oldu. Ve şimdi sıra bizde; 7 Haziran seçim zaferimizden sonra “durmak yok, yola devam” diyoruz.
Şehirlerimizde hem iklim değişikliğine katkıda bulunan hem de yaşam kalitemizi düşüren kentsel dönüşüm adı altında her tarafı betona, yola, devasa yapılaşmaya açan, bundan rantsal gelir yaratmayı amaçlayan anlayışa karşı şimdi daha güçlüyüz. Ekolojik sınırları (hava, su, toprak kapasitesini) zorlamayan, yeşil alanların süs değil de yaşamın ayrılmaz parçası kabul eden, ulaşımda otomobillerin değil, toplu taşımacılığın ve bisikletin egemen olduğu, tüm alanlarda enerjinin, suyun daha verimli ve tasarruflu kullanımını sağlayacak kolektif çözümler üreten ve bütün bu değişimleri kamu finansmanı ile gerçekleştiren kentler için mücadele edeceğiz.
Demirtaş, seçim çalışmaları sırasında kendini dinleyenlere “son baraj bükücüler” diye seslenmişti. Kastettiği Türkiye’ye özgü, dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan antidemokratik yüzde onluk seçim barajı olsa da, bizler aynı zamanda iklim değişikliğini durdurabilecek son kuşağız. Bu yıl Paris’te imzalanacak uluslararası iklim sözleşmesinin iklim krizini durdurabilecek nitelikte hedefleri içermesi gerekiyor. Devletlerin, ülke ekonomilerinin çıkarları adına sera gazı salımlarını düşürme hedeflerini azaltmalarına, zamana yaymalarına ne bizim ne de gezegenin tahammülü var. İklim değişikliğini durdurma konusunda tüm dünyadaki iklim adaleti aktivistleri, kadınlar, gençler, işçiler, işsizler, tüm ezilenler ve ayrımcılığa uğrayanlarla birlikte bir başka dünya için, daha adil daha eşit bir dünya için mücadele edeceğiz. HDP 7 Haziran seçimleri ile sadece barajı yıkmadı. Aynı zamanda Türkiye topraklarında yüz yıldır etnik kökeni, cinsel tercihi, dini inanışı nedeniyle ayrımcılığa uğrayanları, emekçileri, kadınları, gençleri meclise taşıdı. Daha güçlü iklim adaleti hareketimiz de işte tam bu çeşitlilik üzerinde yükselecek. Şimdi daha güçlüyüz, kararlıyız daha fazlasını kazanacağız.
Nuran Yüce
(Sosyalist İşçi)