Bursa Su Kolektifi, bileşeni olduğu İklim Adaleti Koalisyonu'nuyla birlikte ormanlara zarar verecek yasal düzenlemeye karşı basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasında öne çıkanlar:
İklim değişikliğinden büyük oranda etkilenen bir coğrafyada yer alan Türkiye, son yıllarda aşırı sıcaklık artışı, kuraklık, su kıtlığı, şiddetli yağışlar ve seller, gitgide artan orman yangınları gibi felaketlerle mücadele etmektedir. Bu felaketlere karşı alabileceğimiz en etkili önlemlerin başında orman varlıklarımızı korumak ve çoğaltmak gelmektedir.
Ormanlar sadece iklim değişikliğiyle mücadelede karbondioksit’in tutulmasında değil, aynı zamanda oksijen üreterek hava kalitesinin arttırılmasında, toprak ve su kalitesinin iyileştirilmesinde, çölleşme ve erozyonla mücadelede hayati rol oynarlar.
Çok sayıda endemik türü barındıran ormanlarımızın varlığı, en az iklim değişimi kadar kritik ve risk altında olan biyodiversitenin korunması için vazgeçilmezdir.
Türkiye son aylarda görünürde ciddi anlaşmalara taraf olmuştur
6 ekim 2021’de Paris anlaşması TBMM’de kabul edilmiş ve 10 kasım 2021’de anlaşma yürürlüğe girmiştir.
Bu sene kasım ayında 26’ncısı düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda Türkiye 2053 yılında Net Sıfır hedefini açıklamıştır.
Türkiye ayrıca COP26 kapsamında 12 Kasım 2021 tarihinde “Orman ve Toprak kullanımı üzerine Glasgow Liderler Bildirisi”ne taraf olmuş ve orman varlıklarını, karasal ekosistemleri korumayı taahhüt etmiştir. Bu bildiri, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını dengelemede ormanların, biyodiversitenin ve sürdürülebilir toprak kullanımının kritik ve birbiriyle ilişkili rollerine vurgu yapmaktadır.
Çıkarılan yönetmelik açıkça Anayasa’ya ve Orman Kanunu’na aykırıdır
Ancak 30 Kasım 2021 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17.maddesi 3.fıkrasının uygulanması hakkındaki yönetmelikte yapılan değişiklikler ormanlarımızı çok çeşitli yapılaşmalara açmakta ve yukarıda saydıklarımızla taban tabana zıt bir niyeti açığa çıkarmaktadır.
Bu yönetmelikle ormanlık alanlarda yapımına izin verilen enerji üretim santralleri, haberleşme tesisleri, petrol ve doğal gaz arama, jeotermal kaynak, mineralli su arama, katı atık bertaraf ve depolama tesisleri, patlayıcı madde deposu, hastane, sokak hayvanları barınağı, ilk-orta-lise ve dini tesisler, spor tesisleri… gibi tesisler orman varlıklarımızda ve buralarda yaşayan endemik türler üzerinde geri dönüşü olmayan bir tahribata ve ekosistemde yıkıma yol açacaktır.
Ormanlarımız giderek tükeniyor
Bugüne kadar ormanlarımızdan 748.000 hektar orman alanında bu tür kullanımlar içinizin almış, bu izinlerin yarısına yakını da son 9 yılda verilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre; sadece 2008 ile 2019 yılları arasında ormanlarımızdaki 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıkmıştır.
Madencilik, ormansızlaştırmada bir diğer önde gelen sorundur. 2012-2020 yılları arasında madencilik için verilen izinler ise 87 bin hektar kadardır. Parçalanan ormanların ekosistemleri barındırma olanağı kalmamakta, zaman içinde orman vasfını yitirmektedirler.
Ormanlar ekosistemin en önemli parçasıdır
Ormanları korumak iklimi korumaktır, yaşamı savunmaktır, bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir ekosistem bırakmaktır.
Bizler ağacı kereste, ormanı arsa, doğayı meta olarak gören ve tüm varlıklarımızı pazarda satılacak ticari mala indirgeyen bu zihniyete karşıyız.
Bizler ormanları ve içinde barındırdıkları ekosistemi paha biçilmez bir kendinde değer olarak görüyoruz.
İklim değişikliğinin sorumlusu olan kapitalist aç gözlülük ve para kazanma hırsı, orman varlıklarımıza da aynı dürtülerle göz koymaktadır. Kapitalizm insanlara ve doğaya karşı amansız bir savaş veriyor. Ancak bir araya gelirsek onu durdurabiliriz.
Orman varlıklarımızı ve canlı hayatını korumak için tüm halkımızı bizimle birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Talebimiz bu yönetmeliğin derhal geri çekilmesi ve her türlü orman işgaline, talanına acilen son verilmesidir. Amacımıza ulaşana kadar bunun takipçisi olacağız.