Plastik ithalatında ilk sıralardayız. Peki, neden?

24.09.2020 - 10:07

Fosil yakıt endüstrisi zor günler yaşıyor. Önlerinde iki büyük tehdit var; maskelerini düşüren iklim hareketi ve düşüşe geçen petrol fiyatları. Dünya, iklim krizi mücadelesinde fosil yakıt devlerinin sonunu getirmeye çalışırken, bu kan emiciler şimdiden B planlarını harekete geçirdiler bile; “Dünyayı plastiğe boğalım!”

Ne var ki tüm dünya zaten bir plastik çöplüğüne dönmüş durumda.

Çöp Ülkesi Türkiye

Plastik ithal etmeye gönüllü ülkelerin sayısı pek az oluyor. Fakat Türkiye, bu gönüllüler arasında maalesef. AB ülkelerinin plastik atıklarını biz ithal ediyoruz. Diğer büyük ithalatçılar ise Endonezya ve Hindistan.

Son 16 yılda, ithal ettiğimiz plastik miktarı 173 kat arttı. Bizden önce bu atıkların adresi Çin’di ama 2018’de atık ithalatını yasakladılar ve çöpler Türkiye’ye akmaya başladı. Şimdi AB çöplerini alan ülkeler listesinde ilk sıralardayız. Geçtiğimiz yıl ithal ettiğimiz çöpün (14 milyon ton) 48 bin tonu plastik atıklardan ibaretti. Plastik atıklarını başka ülkelere satarak kurtulan başlıca kirleticiler ise İngiltere, İtalya, Belçika, Almanya ve Fransa. 2018’de Suudi Arabistan, Kore ve Çin’den de plastik atık ithal ettik.

Sonuçta her gün 213 kamyon dolusu plastik atık boşaltılıyor Türkiye’ye. Çevre Bakanlığı, ithal çöpe ton başına kota getirmeyi “denedi” ama ithalatçıların itirazı üzerine hemen vazgeçildi.

Plastik atık ithal eden ülkelerin çok iyi bir geri dönüşüm sistemine sahip oldukları yanılgısına kapılmayalım. Bu, basit ama masraflı bir işlem ve atığa dönüşen plastiklerin sadece ufak bir kısmı geri dönüştürülebiliyor. Biz yüzde 30’unu dönüştürebiliyor, geri kalanından kurtulamıyoruz. Yani baş edilemez bir plastik atık sorunu ile karşı karşıya kalacağımız bilinerek alınıyor bu çöpler. Kaldı ki Akdeniz’de korkutucu bir plastik sorunu yaşanmakta; her bir kilometrekarede (5 milimetreden küçük) 1,25 milyon mikro plastik yüzüyor. Fokları, deniz kaplumbağalarını boğuyor, besin zincirinde yayılıyor, diğer türlerin midelerine kadar ulaşıyorlar. Hatta son araştırmalar, insan doku ve organlarına da nüfuz etmeye başladıklarını gösterdi. Ve işin gerçeği, Akdeniz’i plastiğe boğan ülkelerin arasında da yine ilk sırada biz varız: Günde 144 ton!

Plastik Gerçekleri

1950’li yıllardan bu yana 10 milyar tonun üzerinde plastik üretildi ama bunun yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülebildi. Atığa dönüşenlerin dörtte üçü denizler ve okyanuslarda yüzüyor. Okyanuslardaki mikro plastik sayısı, Samanyolundaki yıldızların sayısından fazla!

Bir plastik poşet 500 yıl boyunca dayanabilir. Aslında hiçbir zaman yok olmuyor; çözünürse mikro plastiklere dönüşüp denizlerdeki yaşamı tehdit etmeye devam ediyor. Bir PET şişe 1000 yıl dayanıyor. Tek kullanımlık çocuk bezleri de 500 yıl boyunca bozulmadan kalabiliyor.

Her yıl 8 milyon ton plastik atıyoruz okyanuslara. Deniz kuşlarının yüzde 90’ının midesinde mikro plastiklerin bulunduğu tespit edildi. Dünya genelinde, dakikada 1 milyon ton plastik şişe üretiliyor.

Talking Trash (https://talking-trash.com/), bu plastik ambalajları dayatan en büyük kirleticileri listeledi. Listenin ilk sıralarında yer alan şirketlerden bazıları şunlar; Coca Cola, Nestle, PepsiCo, Unilever, P&G, Colgate-Palmolive.

Ekolojik Yıkımdan Kâr Edenler

Daha kendi çöpümüzle baş edemezken Avrupa’nın plastik atıklarını da alıyoruz. OECD raporlarına göre, evsel atıklarının sadece yüzde 1’ini geri dönüştürebilen bir ülkeyiz. Gerisi çöp dağları olarak yığılmaya devam ediyor. Science dergisinde yayımlanan uluslararası bir araştırmaya göre, plastik atıklarını ayrıştırma aşamasında başarısız olan, atık yönetimini beceremeyen ilk 20 ülke arasında bulunuyoruz.

Plastik atıklardan kâr sağlayan tek sektör yine plastik üreticileri tabii ki. Türkiye’de plastik poşet ve misina üretimi bu işten muazzam kârlı çıktı. WWF’nin raporuna göre, 600 yıl çözünmeden kalan o misinalar Akdeniz çöpünün yüzde 65’ini oluşturuyor.

Gerçek şu; geri dönüşüm tesislerinin sayısı artırılabilse bile plastik atıklardan kurtulamıyoruz. Tek çözüm var; plastik üretimini azaltmak.

Küresel plastik kirliliği, günümüzün en büyük çevre sorunlarından biri. Ama fosil yakıt üreticilerinin tek derdi, her şeye rağmen ayakta kalabilmek. Arkasında fosil yakıt endüstrisinin bulunduğu küresel plastik ticareti yasa dışı faaliyetlerle yürütülüyor. INTERPOL’ün yayımladığı rapora göre, hem ticarette usulsüzlükler var hem de atık işlemede. Örneğin, yasa dışı depolanan plastik atıkların yok edilmesi için yangınlar çıkarılıyor (Türkiye de bu listede mevcut), yetkilendirilmemiş atık yönetimine başvuruluyor. Şeffaflık ya da hesap verebilirlik yok, süreç suistimal ediliyor, yasal takip yapılmıyor.

Shell, Exxon, Total, DuPont, Dow gibi petrokimya ve fosil yakıt devlerinin yeni şeytanca planları, Trump yönetimini, ABD-Kenya arasında yapılacak bir ticaret anlaşması için kullanıp, endüstriyi Afrika’ya kaydırmak. Aynı grup, plastik atıklar için getirilebilecek kısıtlamalara engel olmak adına uluslararası düzeyde lobi faaliyetleri de yürütüyor. Çöplerini en az gelişmiş ülkelere gönderip kurtulmak istiyorlar. Yani, sırf kendileri ayakta kalabilsinler diye dünyayı, aslında hiç ihtiyaç duymadığımız plastik ürünlere boğmayı, en yoksul ülkeleri de plastik çöplüğüne dönüştürmeyi hedeflemişler. Bir yandan da göstermelik bir kampanya yürütüyorlar: “Plastik Atıklardan Arınmış Bir Dünya!”

Açıkça görülebildiği üzere, bizimle dalga geçiyor, sağ gösterip sol vurmaya devam ediyorlar. Bu planlarını yürürlüğe koyabilirlerse, Kenya dev bir plastik çöplüğüne dönüşecek.

İklim hareketinin bu gerçekleri mutlaka gündeme taşıması gerek. 25 Eylül’deki küresel iklim grevi, plastik sorununu da gözden kaçırmamalı ki fosil yakıt endüstrisinin foyasını meydana çıkarıp işlediği suçları görünür kılabilelim.

Tuna Emren

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol