Amasya, Kırıkkale, Çankırı, Eskişehir, Kayseri, Kastamonu, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Niğde… Hepsinde sıcaklığın aniden yükselip 39 ila 41,7C arasında seyretmesi sonucunda Eylül ayı sıcaklık rekorları kırıldı.
Eylül, yakıcı sıcaklık dalgasıyla geldi. Ama daha tuhaf şeyler de oluyor. Örneğin ABD’nin Colorado eyaletinin başkenti Denver’da tek bir günde, gece ile gündüz arasında muazzam bir sıcaklık farkı oluştu. Salı günü 36C’yi yaşayan kentte aynı gece sıcaklık hissedilir şekilde düştü, ertesi gün buz gibi bir Denver sabahına uyandılar. Sıcaklığın Pazar günü tekrar inanılmaz seviyelere çıkacağı, ardından (yalnızca iki gün içinde) kar yağışı beklenebileceği söyleniyor.
Bizde ise Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün duyurduğu üzere, 2 Eylül’de Eylül ayının en yüksek sıcaklık değerleri kaydedildi. Ve bu ay İç Anadolu, İç Ege, Doğu Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz ile Güneydoğu Anadolu’da yeni sıcaklık rekorlarının kırılmaya devam edeceği söyleniyor.
Sebebi, küresel ortalama sıcaklıkta yaşanan artış; nam-ı diğer iklim krizi.
Nitekim, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yaptığı bir araştırmada görülüyor ki sıcak dalgalarının sayısı ve sıklığı 1971 ile 2016 yılları arasında, emisyonlarla doğru orantılı artış göstermiş. Aynı araştırma, sera gazı emisyonlarını azaltmazsak, bunun, 2098’e kadar, yılda ortalama 78 gün yaşanacağını da belirtiyor.
Rekorlar yılı
2020 gelmiş geçmiş en sıcak yıllardan biri oldu. Aşırı sıcakları tetikleyen El Nino / La Nina döngüsünün de bu yıl yine devreye girmesi bekleniyordu ama önceki yıllara oranla nispeten nötr kaldılar.
Fakat buna rağmen inanılmaz sıcaklık artışlarına tanık olduk. Diğer bir deyişle, bu kez sebebi, iklim krizinin tetiklediği ikincil faktörler değil, bizzat ta kendisiydi.
Yılın ilk üç ayı, El Nino ile tetiklenen 2016 rekorlarının hemen gerisinde, ikinci sırada gösteriyordu 2020’yi. 2019 ise art arda 12 ay boyunca yaşanan en yüksek sıcaklık değerleri rekoruna sahipti. Ve bu yıl Kuzey Buz Denizi’ndeki erimeyle birlikte bir eşiğin daha geçildiğini, gezegensel sınırlarınsa çoktan aşıldığını, yani artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi öğrendik.
Özetle, El Nino etkisi olmaksızın yaşanan en sıcak yılın içindeyiz.
Karbon emisyonlarını acilen azaltmamız gerektiği ortada. Paris’te taahhüt edilen emisyon azaltma hedefleri, gerçekte ihtiyaç duyduğumuzun çok altında. Isınmaya devam eden bir gezegenin giderek daha yakıcı olmaya başlayacak sıcaklıklarını tecrübe ediyoruz. Kaybedecek zamanımız kalmadı. Gezegenimizin “insan için güvenli bir faaliyet alanı” olarak kalmasını istiyorsak hemen harekete geçmemiz gerek.