Tibet Şahin, iklim krizine karşı küresel mücadeleyi anlatıyor.
23 Eylül’de New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres yönetiminde gerçekleşecek BM İklim Eylem Zirvesi’nde, küresel ısınmayı 2030 yılında 1,5 derece sınırında tutmak için gerekli adımları içeren somut planların duyurulması bekleniyor.
Rekabetçi sistem krizi derinleştiriyor
Zirve’den hemen önce ise, Greta Thunberg’in öncülüğü ile başlayan iklim grevinin büyümesiyle, 20-27 Eylül tarihleri dünyanın dört bir yanında küresel iklim grevi haftası ilan edildi. İklim krizi 1960 yılından beri biliniyor. Geçen zaman içerisinde birçok kez masaya oturuldu, kurullar toplandı, iklim kriziyle makro bir mücadele için ekonomik kalkınma planları yapıldı. Buna rağmen 2015-2019 yılları arası beş yıl arka arkaya dünyanın en sıcak beş yılıydı. Nisan ayında metan gazı seviyesi tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Hükümetler Paris İklim Anlaşması’ndan çıkmayı düşünürlerken, bilim insanları Paris İklim Anlaşması’nın taahhütleri yenilenip gelişmediği takdirde 1.5 derece sıcaklığı korumanın imkansız olduğunu söylüyorlar.
Bilim insanlarının yıllarca ısrarına ve tüm insanlığı tehdit eden krizin bilinmesine rağmen ne şirketler ne de hükümetler kalıcı önlemler alıyorlar. Teker teker ve devletler düzeyinde rekabet içerisinde olan bir sistem, bilim insanları ne kadar uyarırsa uyarsın ekonomik çıkarları öncelemeden hiçbir adım atmıyor. Rekabetin mevcudiyeti bu konuda dahi ortak bir tavır almayı engelliyor. Bu yüzden konu yalnızca bilim ile ilgili değil, bilime meydan okuma gücünü koruyan sistemlerle ilgilidir. Bizi yönetenlerin, doğrudan bizim ve diğer canlıların hayatlarını etkileyen ve doğal düzeni alt üst eden fenomenleri ekonomik planlamalarında “dışsallıklar” olarak ele almaları, bu konuda kitlelere ısrarla direnmeye devam etmeleri bize onlardan herhangi bir yardım gelmeyeceğini gösteriyor. Bu durumda değişimin failleri de yalnızca biz olabiliriz.
Değişim bizim eserimiz olacak
Aktivizmin gerekliliği de tam olarak budur. İklim mücadelesi geçen yıllarda tüm dünyada Greta Thunberg sayesinde büyük kitlelere ulaştı. Şu anda mevcut bir iklim hareketinin varlığı, bir antikapitalist blok için umut verici görünüyor, tüm dünyada alınan sokağa çıkma kararı da bunu gösteriyor. İnsanlar içinde bulundukları durumu daha derinden hissetmeye başladığında ve bu konuda duyarlılık geliştirdiklerinde kitle hareketleri de büyür ve daha da radikalleşir. FFF (Gelecek için Cumalar) ve Antikapitalist Öğrenciler olarak bizler de Küresel İklim Eylemi Haftası’na Türkiye’den destek vereceğiz. İklim krizinin rekabet ve sürekli büyüme odaklı bir sistem içerisinde çözülemeyeceğini biliyoruz, bu yüzden daha kapsayıcı, kalıcı, eşitlikçi bir alternatif öneriyoruz ve bu alternatifi bugünün şartları içerisinde dile getirmenin ilk adımı olarak aktivizm yapıyoruz. Herkesi 25 Eylül’de hangi şehirde yaşıyorsanız bulunduğunuz şehirdeki iklim grevine katılmaya davet ediyorum, değişim yalnızca kitlelerin iradesiyle mümkündür, çünkü şirketler ve hükümetler için bunları ekonomik ve politik planlama içerisine almak yalnızca bir lüks harcamadır. İklimi değil, sistemi değiştir!
Tibet Şahin
(Sosyalist İşçi)