Liderlerin aklı fikri, sosyal mesafelenme başladığından bu yana durmuş olan ekonomi çarklarını tekrar döndürmeye başlamak.
Çaresizler. Kapitalizmin bu büyük buhranını sonlandırabilmek, hayatı eski “normal” haline çevirebilmeyi denemek için her şeyi yapabilirler. Nitekim çıkış stratejilerini de konuşmaya başladılar. Öyle anlaşılıyor ki Mayıs sonlarında kademeli olarak “normale dönüş” çalışmalarına girişecekler.
Oysa bu salgın öyle kolay kolay geçecek gibi durmuyor. Her şeyden önce, henüz tepe seviyesini görmüş değiliz – ki inişe geçmesi için bunun görülmesi gerek. Dünya Sağlık Örgütü defalarca uyardı; SARS-CoV2 öyle bir virüs ki, sebep olduğu pandeminin etkisi yukarı doğru ivmelenerek çıkıyor fakat tepe noktası görülse bile aşağıya inişi (yani toplumsal bağışıklığın kazanılmaya başlamasıyla birlikte virüsün ‘görece zararsız’ hale gelmesi) ivmeli değil, son derece yavaş seyreden bir süreç olacak.
Aşı yoksa çıkış da yok
Henüz bir aşı bulunabilmiş değil. Bunun ne zaman gerçekleşeceğini de kestiremiyoruz. Tedavisi bulunana kadar sonlanamayacak bir pandemi karşısında, sanki her şey yoluna girmiş gibi üç ay önceki halimize geri dönmeye çalışmak pek zekice bir yaklaşım değil.
Sağlık sistemlerimiz özelleştirilmiş olmasaydı, pandemi böyle ölümcül boyutlara ulaşmaz, toplumsal bağışıklığın ne zaman oluşabileceği konusunda gerçekçi tespitler yapabilirdik. Bunu yapamadığımıza, testleri nüfusa yeterince yayamadığımıza göre, aşıyı beklemekten başka çaremiz yok.
Bu virüsün yayılma becerisi şaşırtıcı seviyelerde. Üstelik henüz öğrenemediğimiz, kritik öneme sahip şeyler var. Örneğin tam olarak hangi aşamada bulaşıyor? Belirti göstermeyenlerin nüfus içindeki yoğunluğu nedir? Bu insanlar hastalık belirtilerini göstermeseler de virüsü yaymaya devam ediyorlar. Gerçek yayılma hızı ve öldürme oranını da bu sorulara bir yanıt bulmayı henüz başaramadığımız için bilemiyoruz.
Harvard Üniversitesi araştırmacıları, pandeminin önümüzdeki beş yılda zayıflama ihtimalinin düşük olduğunu gösterdi. Dolayısıyla mesafelenme tedbirlerinin en az iki yıl daha sürdürülmesi gerektiği görülüyor. Kaldı ki bağışıklığın da daimi mi yoksa geçici mi olduğu bilinmiyor. Geçiciyse, toplumsal bağışıklığın öyle kolayca oluşması beklenemez. Ve işin gerçeği, bu henüz birinci dalga. Toplumsal bağışıklık oluşsa bile ikinci dalgada yine benzer bir sürece girebiliriz.
Tuna Emren
(Sosyalist İşçi)